Mert Ünsal
Bu çalışma, 29 Kasım 2021 ile başlayan haftanın makroekonomik analizini yapmak ve Türkiye’yi ilgilendiren bazı politik ve ekonomik verileri değerlendirerek öngörülerde bulunmak amacı ile hazırlanmıştır.
Geçen Haftaya Bakış: Pandemi kaynaklı vaka sayılarının Avrupa’da artış göstermesi sonrasında, Almanya’da tekrar kapanmaların gündeme geleceğinin açıklanması ve Avusturya’da 20 günlük süreyle sokağa çıkma yasağının uygulanmaya başlanması ile aybaşından beri devam eden küresel piyasalardaki pozitif ivme tersine döndü.
Bunun yanı sıra haftanın son günlerinde etkisini iyice göstermeye başlayan Güney Afrika’da tespit edilen ve hızla Asya ve Avrupa’ya sıçrayan yeni varyantın oldukça tehlikeli ve farklı bir yapıda olduğuna ilişkin haber akışları da risk algısını iyice bozarken, küresel anlamda “Korku ve Endişe Endeksi” olarak bilinen VIX endeksi, kritik sınır olan 20’nin üzerine geçti ve panik eşiği olan 30’a çok yaklaştı.
Bundan başka, ABD Başkanı Biden, ABD Merkez Bankası (FED) başkanlığı için halen başkan olan Jeremy Powell’ı aday gösterdi.
Son FED toplantısının tutanakları açıklandı.
Yeni Zelanda Merkez Bankası faizi yükseltti.
Güney Kore Merkez Bankası da enflasyonu önlemek için tekrar faiz artırdı.
Kripto para piyasalarında geçtiğimiz hafta hafif aşağı yönlü hareketler görülürken, Bitcoin’i resmi para birimi olarak kabul eden ilk ülke olan El Salvador’un bu kez Bitcoin tahvilleriyle desteklenecek bir ‘Bitcoin Kenti’ kurmayı planladığı öğrenildi.
İngiltere Merkez Bankası (BoE) Başkanı Bailey, Türkiye’de merkez bankasının bağımsızlığının şüphesiz bir mesele olduğunu ve kredibilitenin devam ettirilmesinin TCMB için çok önemli olduğunu ifade etti.
Vaşington’da bulunan “American Enterprise Instute” çalışanı olan, Türkiye karşıtlığı ve terör örgütü FETÖ’ye yakınlığı ile bilinen Michael Rubin, ülkemizin THY üzerinden terör örgütlerine destek olduğunu iddia eden bir makale kaleme alarak bir dünya markası olan THY’yi hedef gösterdi.
Yurtiçi piyasalarda ise ana gündem, döviz kurlarındaki yüksek dalgalanma oldu.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, ekonomi gündemine ait beyanlarda bulundu.
Sanayi kesiminin mevcut üretim kapasitesinin ne kadarının kullanıldığını ifade eden gösterge olan “Kapasite Kullanım Oranı” açıklandı.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’in ülkemizi ziyareti kapsamında, TCMB ile Birleşik Arap Emirlikleri Merkez Bankası arasında iş birliğine yönelik mutabakat zaptı imzalandı. Bu bağlamda BAE, Türkiye’de yatırım yapmak üzere 10 Milyar Dolarlık bir fon ayırdı.
TCMB tarafından açıklanan veriler kapsamında, bir önceki haftaya göre yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatı 524 Milyon Dolar artarak 235,7 Milyar Dolara yükseldi. Yurtiçi yerleşiklerin “Döviz Tevdiat Hesaplarının-DTH-“ ise halen TL’ye çevrilmediği gözlendi.
Geçen haftaya 17,91 seviyesinden başlayan VIX (Korku Endeksi) yukarı yönlü bir seyir izleyerek haftayı 28,62’den kapattı.
Önceki haftayı 11,23 seviyesinden kapatan Dolar /TL kuru yukarı yönlü bir seyir izleyerek 12,33 ile haftayı tamamladı.
Önceki haftayı 12,66 TL’den tamamlayan Euro/TL kuru da geçen hafta yukarı yönlü bir hareket izleyerek 13,98 TL seviyesinden haftayı tamamladı.
Geçen hafta başında 422 seviyesinde olan Türkiye’nin risk primi (CDS) de yukarı bir seyirle haftayı 469 seviyesinden tamamladı.
The Economist: “Amerika Geri Çekilirken Haydut Devletler Yükselişte” Ünlü İngiliz yayın organı Economist dergisinde Türkiye’yi de ilgilendiren bir yazı yayınlandı.
Etiyopya ile ilgili bir yorumun yer aldığı yazı da Türkiye ile ilgili şu ifadeler yer aldı: “…Amerika dünyadan çekilirken, orta büyüklükteki güçler nüfuzlarını artırıyor. Çin ve Rusya’nın sınırları dışında sert güç kullanmalarına kimse şaşırmıyor. Belarus, Küba, Mısır, İran, Pakistan, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi daha küçük tehditlerin bunu yakın tarihte görülmedik bir yüzsüzlükte yapmaları ise yeni bir gelişme. Amerika hala dünyadaki en büyük güç ancak 2000’lerin sonundan bu yana düşmanlarını caydırma ve dostlarına güven verme becerisini kaybetti. Biden, Afganistan’dan Çin’e konsantre olabilmek için çekildiğini söyledi. Türkiye’nin de Pakistan gibi gerçek güvenlik endişeleri var ancak lideri Recep Tayyip Erdoğan bunları genellikle abartıyor. Türkiye’nin Kürt ayrılıkçılar ile müttefik olan Suriye’deki Kürt savaşçılar, Türkiye sınırında bir devletçik oluşturmaya çalıştı. Türkiye bunu bir tehdit olarak gördü. Erdoğan, buna Kuzey Suriye’nin çoğunu işgal ederek yanıt verdi. Oradaki dükkanlar artık Türk malları satıyor, Suriye dinarının yerini Türk lirası aldı ve Türk müteahhitlerin yeniden inşa ettiği hükümet binalarından Türk bayrakları sarkıyor. Yerel halk, Türkiye’nin bölgeyi denetlemek için kullandığı Suriyeli paralı askerlerin istismarlarından şikayetçi. Erdoğan 2010 başlarına kadar zorlu bölgesel anlaşmazlıkları çözmek için diplomasiye ve arabuluculuğa başvurma eğilimindeydi. Bugün ise kördüğümleri en iyi Türk İHA’ larıyla çözeceğini düşünüyor gibi. Yunanistan ve GKRY’ nin (Kıbrıs olarak nitelendiriyor) kendilerine ait olduğunu düşündükleri sularda hak iddia etmek için Doğu Akdeniz’e savaş gemileri yerleştirdi. Libya’ya asker gönderdi. Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı savaşı kazanmasına yardım etti. Erdoğan bunları kısmen, milliyetçilik kozunu ülkesinde iyi oynayabildiği için yapıyor. Bayrağa sarılınca muhalefet bile susuyor. Askeri kahramanlık gösterileri ise seçmenin dikkatini Erdoğan’ın istikrarsız yönetiminin ceremesini çeken ekonomiden uzaklaştırıyor. Türkiye’nin dışarıdaki bu yeni maceraperestliğinin ardındaki sebeplerden biri de ülkenin istediğini elde etmek için NATO’nun en büyük ikinci gücü olan ordusunu kullanmak zorunda olduğu kanısı. Erdoğan, NATO’dan ayrılmak istemiyor ancak Batı ile ilişkileri kırılma noktasına kadar zorlamaya hazır. Esad’dan nefret eden Türk hükümeti, Barack Obama 2013’te kimyasal silah kullanan Esad’ı cezalandırmayınca hayal kırıklığına uğradı. Ardından Rusya’nın Esad’a destek için müdahale etmesi bir yandan Türkiye’nin Esad’ı devirme umutlarına son verirken, öte yandan Erdoğan’a Türkiye’nin de sonucunu düşünmeden hızlı hareket etmesi gerektiğini gösterdi. Türkiye’nin müdahaleleri bazı açılardan başarılı oldu.
Türkiye, Azerbaycan’ın daha önce Ermeni kuvvetleri tarafından işgal edilen toprakları geri almasına yardım etti. Ateşkes sayesinde Azerbaycan ve Türk nüfusun yaşadığı diğer ülkelerle bir kara koridoru oluştu. Libya’da Türk birlikleri tarafından devrilmekten kurtarılan hükümet, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki müphem hak iddialarını tanıdı. Gambotları Doğu Akdeniz’e konuşlandıran Erdoğan, Türkiye’nin deniz sınırlarını savunmak için güç kullanmaya hazır olduğunu gösterdi. Ancak bu zaferler Avrupa, Amerika ve Orta Doğu güçleriyle ilişkileri zedeledi. İstanbul Kadir Has Üniversitesinden Soli Özel, “Müttefiklerle güven ilişkisi tamamen kayboldu.” diyor. Üstelik Amerika’nın eylemsizliği ve Avrupa’nın zayıflığının yarattığı boşluğu doldurmak için atılan adımlar, Türkiye’nin Rusya ile daha fazla uğraşmak zorunda kalması demek. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi adlı düşünce kuruluşunun uzmanlarından Aslı Aydıntaşbaş, “Rusya ile aynı odada kaldığında Türkiye’nin eli sanıldığı kadar güçlü değil.” diyor. Erdoğan’ın Suriye’de başlattığı operasyonların üçüne yeşil ışık yakan ancak Türk birliklerinin ne kadar ilerleyebileceğine dair sınırlar koyan Rusya’ydı.”
Ermenistan Türkiye İle İlişkileri Normalleştirmeye Hazır: Ermenistan Dışişleri Bakanı Unanyan, Türkiye ile ilişkileri ön koşulsuz olarak normalleştirme için hazır olduklarını ve Rusya’yla bu durumu paylaştıklarını açıkladı.
Değerlendirme: ABD, Fransa ve Kanada gibi önemli batı ülkelerinde Ermeni diasporasının ilgili ülkelerin hükümetleri nezdinde çok ciddi etkileri vardır. Ermenistan ile Türkiye arasında gerçek bir normalleşme sürecinin başlaması ile iki ülke arasında sınırlar açılacak, diplomatik düzeyde karşılıklı olarak temsilcilikler kurulacak ve ticaret yeniden başlayacaktır. Tüm bu süreçlerin on yıllardır ülkemiz aleyhinde olan Ermeni diasporasında yumuşama yaratacağı veya etkilerinin kırılmasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
FED Başkanlığı için Powel Yeniden Aday Gösterildi: ABD Başkanı Biden,
FED’in tepe yönetimi için halen başkan olan Jeremy Powell’ı aday gösterdi.
Powell’ın adaylığına hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Partili siyasetçilerden gelen tepkiler olumlu oldu. Powell’ın tekrar aday gösterilmesiyle sıkı para politikasına geçiş bağlamında “Güçlü Dolar” teması ve tahvil getirilerinde yukarı yönlü hareketler öne çıktı. Altın, gümüş gibi güvenli limanlardan çıkış hızlandı. Gelişmekte olan ülkelerin para birimleri baskılandı.
Son FED Toplantısının Tutanakları Açıklandı: Küresel piyasaların önümüzdeki dönemdeki rotasını çizmek bakımından önem arz eden 2-3 Kasım’da gerçekleşen FED toplantısı tutanakları açıklandı. Buna göre, tutanaklarda varlık alımlarının daha hızlı azaltılmasının tartışıldığı görüldü. Bu doğrultuda FED tutanaklarında yetkililer, yüksek enflasyonun devam etmesi durumunda, varlık alım azaltımı ve faiz oranlarını yükseltmek için daha hızlı hareket etmeye açık olduklarını belirtti.
Değerlendirme: Mevcut koşullarda-yeni virüs varyantının bir şekilde bertaraf edilmesi halinde- önümüzdeki süreçte piyasalar FED’in Mayıs ve Haziran toplantılarında faiz artışına gitmesini fiyatlayacaklardır. Bu senaryoda elbette daha hızlı azaltılan tahvil alımları, ardından da daha hızlı ve daha yüksek bir faiz artışı beklentisini beraberinde getirecektir. Ancak yeni virüs varyantının bertaraf edilemeyerek piyasaları etkisi altına alması halindeyse, tüm bu senaryoların uzunca bir süreliğine erteleneceği, belki varlık alımlarının azaltılmasına devam edileceği ama faiz artışı gerçekleşmeyeceği değerlendirilmektedir.
ABD OPEC İle Karşı Karşıya Geldi: Petrol piyasalarında ABD’nin OPEC ile karşı karşıya geldiği ilginç bir döneme girildi. ABD Başkanı Biden’ın ülkesinin stratejik rezervlerinden 35 milyon varilden fazla petrol satmayı değerlendirmeye aldığı öğrenilirken, Japonya Başbakanı, ABD’nin talebine yanıt olarak petrol rezervinin serbest bırakılacağını açıkladı.
Uluslararası Enerji Forumu, petrol tüketen ülkelerin petrol rezervlerini serbest bırakması ya da salgın sebebiyle kapanmaların gerçekleşmesi durumunda, OPEC+’ın petrol üretimini artırma planını tekrar değerlendirilebileceğini açıkladı.
OPEC de “Tüketici ülkelerin rezerv satışı küresel piyasalarda arz fazlasını büyütür.” şeklinde görüş beyan etti.
Türkiye’de Piyasalar Döviz Kurlarından Dolayı Tedirgin: TCMB’nin Eylül ayında 100, Ekim ayında 200 ve Kasım ayında 100 baz puan olmak üzere son 3 ayda yaptığı toplam 400 baz puanlık indirim sonrasında Türk Lirası varlıklardaki değer kaybı hızlandı. Kasım ayındaki karar metnine bakıldığında Aralık ayında da faiz indirimi olabileceği algısıyla Türk Lirası, Euro ve Dolar karşısında değer kaybetmeye devam etti.
TL’nin Dolar karşısındaki değer kaybı, yılbaşından bu yana %70’e yaklaşırken, Euro karşısındaki kaybı ise %53 oranında gerçekleşti.
Cumhurbaşkanımızın Konuşmaları: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ekonomi’de bir kurtuluş savaşı verildiğini belirterek “Ülkemizdeki mandacı siyasetçiler ise bu kurtuluş mücadelesini tam tersi gibi göstermeye çalışıyorlar. Var güçleriyle üzerimize geliyor. Ne yaparlarsa yapsınlar bizi üretim, istihdam ve cari denge odaklı politikamızdan geri döndüremeyecekler. Biz yüksek faize halkımızı da çiftçimizi de ezdirmeyeceğiz. Bu faizler düşecek. Ülkemizin ihracatını 36 Milyar Dolardan aldık 216 Milyar Dolara çıkardık. Ülkemizi 2008 ve 2019 krizi yılları dışında hep büyüttük.” şeklinde konuştu.
Kapasite Kullanım Oranı (KKO) Açıklandı: Sanayi kesiminin mevcut üretim kapasitesinin ne kadarının kullanıldığını ifade eden gösterge olan KKO açıklandı. İmalat sanayisi genelinde KKO, Kasım ayında Ekim ayına göre göre 0,1 puan artarak %78,1 seviyesine yükseldi. 2020 yılı pandemi döneminde KKO, Nisan ayında 61,60, Mayıs ayında ise 62,60 seviyesine kadar gerilemişti.
Döviz ve Yabancı Yatırımcıların Geçen Hafta Türkiye Piyasalarındaki İşlemleri:
TCMB tarafından haftalık olarak yayınlanan verilere göre, 19 Kasım’da Merkez Bankası brüt döviz rezervleri, 1 Milyar 225 Milyon Dolar artışla 87 Milyar 921 Milyon Dolara yükseldi. Brüt döviz rezervleri, 12 Kasım’da 86 Milyar 696 Milyon Dolar seviyesindeydi.
Söz konusu dönemde altın rezervleri, 512 Milyon Dolar azalarak 40 Milyar 995 Milyon Dolardan 40 Milyar 483 Milyar Dolara geriledi.
Böylece Merkez Bankası’nın toplam rezervleri, 19 Kasım haftasında bir önceki haftaya kıyasla 713 Milyar Dolar yükselişle 127 Milyar 691 Milyon Dolardan 128 Milyar 404 Milyon Dolara ulaşmış oldu.
Yabancı Yatırımcılar geçtiğimiz hafta 384 Milyon Dolarlık hisse alırken, 72,2 Milyon Dolarlık tahvil (DİBS) sattı.
Hisse senedi piyasasında yabancıların payı 19 Kasım itibariyle %43,2 olurken önceki haftada bu oran %42,7 seviyesindeydi. 2020 yılı kapanışında %49,0 olan yabancı payı 1 sene öncesinde ise %43,0 idi.
Bunun yanı sıra, bu hafta ülkemizi ilgilendiren önemli ekonomik paritelerin
izleyecekleri yön şu şekilde tahmin edilmektedir:
Dolar Endeksi (DXY): Geçtiğimiz hafta beklentilerimiz dahilinde yatay bir seyir izleyerek 96,09 ile haftayı tamamlamıştır. Ancak haftalık grafiğinde halen “Aşırı Alım” durumu geçerlidir. Bu bağlamda önümüzdeki hafta aşağı yönlü bir hareket izleyerek 95,35 seviyesine doğru geri çekilmesi muhtemeldir. 93,73’e kadar olacak geri çekilmelerin tümü “Düzeltme” mahiyetinde yorumlanabilir.
Yukarı yönlü bir hareket izlemesi durumunda, pivot seviyesi olan 96,27’nin üzerindeki günlük kapanışlarda 97 seviyelerine gidebilmesi mümkün görülmektedir.
EUR/USD: DXY ile ters yönlü hareket eden parite, beklentilerimiz çerçevesinde önceki haftanın pivot seviyesine doğru tepki alımları yaşamış, haftanın son işlem gününde pivotu da aşmayı başararak 1,1328 ile haftayı tamamlamıştır. Ancak haftalık grafiğinde halen “Aşırı Satış” durumundadır. Bu doğrultuda Önümüzdeki hafta 1,1396’ya doğru yukarı hareketini devam ettirebilir. Burayı da aşarsa 1,1423 seviyesini hedefleyebilir.
Aşağı yönlü hareketlerde ise 1,1291 seviyesinin altında 1,1260’a kadar geri çekilmesi söz konusu olabilir.
Brent: Brent Petrol beklentilerimizin de ötesinde aşağı yönlü hareket gerçekleştirerek 72,72 seviyesinden haftalık kapanış yapmıştır. Bu seviye oldukça kritik bir seviyedir. Zira “10 Günlük-İki Haftalık- Hareketli Ortalama” olan 72,46’nın oldukça yakınındadır. Bu seviyenin de kırılması halinde düşüşlerin daha fazla hız kazanması beklenebilir. Bu bağlamda petrol fiyatlarının yönünün netleşmesi bakımından önümüzdeki haftaki seyri önem arz etmektedir. Düşüş ivmesi halen devam etmektedir. Bu bağlamda önümüzdeki hafta ilk etapta 71,25’e kadar geri çekilmesi beklenebilir.
Yukarı yönlü bir hareket izlemesi durumunda aylık pivot seviyesi olan 76,88’i aşması halinde 80 seviyesine doğru yükseliş kaydetmesinin söz konusu olabileceği düşünülmektedir.
Ons Altın: Geçtiğimiz haftaya 1846 Dolardan başlayan ons Altın, piyasa beklentilerinin aksine aşağı yönlü bir hareketle haftayı 1792 Dolar ile tamamlamıştır. Önümüzdeki hafta için haftalık pivot seviyesi 1803’tür. Her ne kadar teknik analiz değerli metalin 1730’lara doğru gerileme potansiyeli olduğunu söylese de yeni varyant kaynaklı haberlerin VIX’i 30 + seviyelerine çıkarmasıyla yön değiştirip yeniden 1830 seviyelerine yönlenebilir.
Bitcoin (BTC): Geçtiğimiz hafta beklentilerimiz paralelinde aşağı yönlü hareketini sürdürerek 54516 seviyesinden haftalık kapanış yapmıştır. 57000 Dolar seviyesini aşamadığı müddetçe aşağı yönlü ivmelenme isteği artarak devam edecektir. İlk etapta 51440 ve burayı da kırarsa 49400 Dolar seviyelerine geri çekilmesi beklenebilir.
Yukarı yönlü hareketlerde ise 57000 Dolar üzerinde 61700’e kadar alan bulunmaktadır.
Bilgilerinize saygıyla arz olunur.
Mert ÜNSAL