29.Mayıs 1453’te fethedilmesiyle Ortaçağı kapatıp Yeniçağı başlatan  İSTANBUL’un tarih boyunca anlam ve önemi çok farklı olmuştur. 4. yüzyıldan 20. yüzyıla dünyanın en büyük ve en önemli metropolleri arasında yer alan, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğuna 16 yüzyıl başkentlik yapan İstanbul, yabancıların gözünü diktiği çok önemli bir şehir olmuş ve bu süreçte dünya tarihini önemli derecede etkilemiştir. Konstantiniyye olarak adlandırılan şehri, Rumlar Yunanca “εις τήν Πόλι(ν)” (/is tin boli/) yani “şehir’e” olarak kullanmışlardır. Osmanlı’da da bu ismi Istanbul olarak sıkça kullanılmıştır. Ruslar ise şehre Çarigrad (Çarın şehri) adını kullanmışlar. Şehrin Balkanlar‘daki adı Stambul olmuştur. Günümüzde de Orta Doğu, Balkanlar ve Avrupa‘nın önemli eğitim, kültür, sanayi, ticaret ve finans merkezleri arasında yerini almıştır.

İstanbul kesintisiz bin altı yüz yıl boyunca, 330’dan 1922’ye kadar olan dönemde;

1.Roma İmparatorluğu(330-395),

2.Bizans İmparatorluğu(395-1204, 1261-1453),

3.Latin İmparatorluğu (1204-1261) ve

4.Osmanlı İmparatorluğu (1453-1922) olmak üzere dört farklı imparatorluğa başkentlik yapmıştır.

Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının kesiştiği önemli bir noktada olan İstanbul boğazı Türkiye dışında Karadeniz’e kıyısı olan Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya ve Ukrayna için Akdeniz’e ve diğer açık denizlere ulaşabilmek için tek yoldur.  Ayrıca Doğu-Batı doğrultusunda en işlek ticaret yollarının geçtiği önemli bir güzergahtır.

Birinci Dünya harbi sonunda yenilen Osmanlı’nın topraklarını paylaşılırken İstanbul da maalesef emperyalist devletler tarafından işgal edilmişti. İtilaf Devletleri donanmaları 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’na dayanarak 13 Kasım 1918’de Haydarpaşa önlerine demirleyip İstanbul’a girdi. Fiilen gerçekleşmiş olan işgal, 16 Mart 1920 tarihinde resmi işgale dönüştü. Bu tarihten itibaren Osmanlı Başkenti 4 yıl 10 ay 23 gün işgal altında çok acı ve karanlık bir dönem yaşadı.

Çanakkale Kahramanı Mustafa Kemal Paşa, 30 Ekim 1918 Mondros ateşkes antlaşmasını müteakip Adana’dan ayrılmış, 13 Kasım 1918 günü İstanbul’a gelmişti. Haydarpaşa Gar’ından bindiği Kartal istimbotu ile işgalci haçlı donanmasının gemileri arasından geçerken onların kanlı toplarını Dolmabahçe Sarayı’na yönelttiklerini de gördüğünde, yaveri Cevad Abbas’a “GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER” diyerek, Türk tarihine altın harflerle yazdırmış ve dediğini de yapmıştı.

Türk Ordusu’nun İzmir’e girmesinden sonra, İngiltere, Ankara ile anlaşma yolları aramaya başladı. Ankara Hükümeti İstanbul ve Çanakkale boğazlarının denetimini istedi. İngiltere başbakanı Lloyd George bu istekleri reddetti ve Birliklerine savaş pozisyonu alması emrini verdi. Buna karşı Türk askeri bölgeye girerek Çanakkale Boğazı’na doğru ilerlemeye başladı. Türklerle savaşılmasını istemeyen Winston Churchill’in başını çektiği bir grup bakan istifa etti. Türkiye’nin haklı tepkisi üzerine yeni bir savaşı göze alamayan İngiltere mecburen geri adım attı.

Mudanya Mütarekesi gereği Trakya topraklarının teslimi yapılırken Türkiye’yi temsil edecek kişi olarak Mustafa Kemal Paşa’nın isteği ile Refet Paşa; İstanbul komutanı olarak da Millî Müdafaa Umumi Katibi Selahattin Adil Paşa görevlendirildi. Refet Paşa, 19 Ekim tarihinde TBMM Muhafız Grubu’ndan 100 kişilik bir kuvvetle Gülnihal vapuru ile Mudanya’dan ayrılıp İstanbul’a geldi. Ardından “İstanbul Komutanı” sıfatıyla Selahattin Adil Paşa, 81. Alay ile İstanbul’a geldi. Refet Paşa ve Selahattin Adil Paşa’nın İstanbul’a gelmesine rağmen işgal sonlanmadı. Çünkü mütarekeye göre işgal kuvvetleri barış antlaşması imzalanmasından hemen sonra İstanbul’u boşaltacaktı.[1]

24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması‘ndan sonra, 23 Ağustos 1923’ten itibaren İtilaf kuvvetleri İstanbul’dan ayrılmaya başladı. Son İtilaf birliği ise 4 Ekim 1923 günü Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen bir törenle Türk bayrağını selamlayarak şehri terk etti.[2]

Vatanımızı elimizden almak isteyen emperyalistlere gereken cevap verilmiş ve 3 yıl 3 ay 21 gün süren Kurtuluş Savaşı sonunda Türk Milletini bu coğrafyadan yok etmek isteyenlerin kirli emellerine karşı zafer kazanılmıştı. Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının öncülüğünde Türk Milletinin istiklali sağlandı, onurumuz ve gururumuz korundu.

6 Ekim 1923 günü Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu İstanbul’a girerek, emperyalist haçlı işgalini resmen sonlandırdı ve sonsuza kadar yeniden Türk Milletinin oldu. Bu vesileyle Büyük Önder ATATÜRK ve silah arkadaşlarıyla tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Başkanı


[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul%27un_Kurtulu%C5%9Fu

[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul%27un_Kurtulu%C5%9Fu

Sosyal Medyada Paylaş
Picture of Süheyl ÇOBANOĞLU
Süheyl ÇOBANOĞLU
RUBASAM Başkanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER

BALKAN SAVAŞLARI

Yirminci yüzyılın başlarında, yani 1910’larda, bir ayağı Adriyatik Denizinde, bir

SELMA RIZA

İlk kadın gazeteci Selma Rıza;Korkmadan evinin penceresinden bakan bir kadın