2024 yılı, dünya genelinde 4.2 milyar seçmenin sandık başına gitmesiyle sadece demokratik bir dönüm noktasını temsil etmiyor; aynı zamanda bu süreç yapay zekânın (AI) yükselişi ve bu yükselişin finansal dünyaya etkileri açısından da kritik bir evre olacak. Bugün, ekonomi politik perspektifinden bu önemli konuları ele alarak, önümüzdeki dönemin nasıl şekillenebileceğine dair bir analiz sunmak istiyorum.
Öncelikle, 2024 yılında dünyanın dört bir yanında yapılacak seçimlerin ekonomik politikalar üzerindeki etkilerini göz önünde bulunduralım. Demokrasilerde, seçimler ekonomik politikaların yönünü belirler. Seçmen davranışları, kamu harcamaları, vergilendirme, sosyal güvenlik ve dış ticaret politikaları gibi birçok alanda değişikliklere yol açacak önemli unsurları içermektedir. Bu seçimlerin sonuçlarında seçilen liderler ve partilerin dış politika yaklaşımları, küresel ticaret ve güvenlik dinamiklerini şekillendirmesi kuvvetle muhtemeldir.
Yapay zekânın yükselişi, ekonomi politikasının bir başka önemli boyutudur. Yapay zeka teknolojilerinin gelişimi, finansal hizmetlerden üretim süreçlerine, sağlık hizmetlerinden eğitime kadar birçok alanda verimliliği artırma potansiyeline sahiptir. Ancak bu teknolojik ilerleme, işgücü piyasaları üzerinde de derin etkiler yaratmaktadır. Otomasyonun artması, bazı iş kollarında işsizliği artırabilirken, diğer yandan yeni iş alanları ve mesleklerin ortaya çıkmasına olanak tanıyabilir. Ekonomi politikası yapıcılarının önündeki zorluk, teknolojik ilerlemenin getirdiği fırsatlardan yararlanırken olası olumsuz etkileri en aza indirmek olacaktır.
Yapay zekânın finansal dünya üzerindeki etkisi de dikkate değer bir olgu olarak karşımıza çıkacak. Algoritmik ticaret, kredi değerlendirme süreçleri, risk yönetimi ve müşteri hizmetleri gibi alanlarda yapay zekâ kullanımı, finansal sektördeki verimliliği ve hizmet kalitesini önemli ölçüde artırmaktadır. Ancak, bu teknolojik ilerlemenin finansal piyasaların istikrarı üzerindeki etkileri, finansal suçların önlenmesi ve kişisel verilerin korunması gibi konular, ekonomi politikası yapıcıları için yeni zorlukları da beraberinde getiriyor.
Bu bağlamda, 2024 yılında ekonomi politikası yapıcılarının odaklanması gereken temel alanlar şunlar olmasını düşünüyorum:
1. Teknolojik İlerlemenin Yönetimi: Yapay zekânın ekonomiye entegrasyonunu teşvik ederken, işgücü piyasasındaki olumsuz etkileri hafifletecek politikalar geliştirmek.
2. Finansal İstikrarın Korunması: Yapay zekânın finansal sektördeki kullanımının getirdiği fırsatları değerlendirirken, piyasa istikrarını tehlikeye atabilecek riskleri yönetmek.
3. Sosyal Adalet ve Eşitlik: Teknolojik ilerlemenin ekonomik faydalarının adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamak ve dijital dönüşüm sürecinde teknolojik dışlanmayı önlemek için kapsayıcı politikalar oluşturmak. Bu, eğitim ve öğretim programlarının güncellenmesi, yaşam boyu öğrenme fırsatlarının artırılması ve dijital becerilerin geliştirilmesini içermelidir.
4. Uluslararası İşbirliğinin Güçlendirilmesi: Yapay zekâ ve diğer teknolojik ilerlemelerin getirdiği zorluklar küresel niteliktedir ve bunlarla başa çıkabilmek için uluslararası işbirliği şarttır. Teknoloji transferi, siber güvenlik ve uluslararası ticarette yapay zekanın rolü gibi konularda uluslararası normlar ve standartlar geliştirilmelidir.
5. Sürdürülebilir Kalkınma ve Çevre Politikaları: Yapay zekânın, iklim değişikliği ile mücadele ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada önemli bir rol oynayabileceği unutulmamalıdır. Enerji verimliliğinin artırılması, kaynakların daha etkin kullanımı ve çevre dostu teknolojilerin geliştirilmesi, yapay zekânın potansiyel olarak katkıda bulunabileceği alanlardır.
6. Etik ve Hukuki Düzenlemeler: Yapay zekâ uygulamalarının yaygınlaşması, etik ve hukuki sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, yapay zekânın toplumsal değerlere ve insan haklarına saygılı bir şekilde geliştirilmesi ve kullanılması için etik kurallar ve hukuki çerçeveler oluşturulmalıdır.
7. Küresel Rekabet ve Yenilikçilik: Yapay zekâ ve diğer ileri teknolojilerdeki liderliğin ekonomik ve stratejik avantajlar sağladığı bir dönemdeyiz. Bu nedenle, araştırma ve geliştirme faaliyetlerini desteklemek, yenilikçiliği teşvik etmek ve teknolojik kapasiteyi artırmak, ulusal ekonomi politikalarının merkezinde yer almalıdır.
Sonuç olarak 2024 yılı, ekonomi politikası yapıcıları için hem fırsatlar hem de zorluklarla dolu bir yıl olacak. Yapay zekânın yükselişi ve geniş çaplı seçim süreçleri, bu dönemi şekillendirecek ana unsurlardır. Ancak, bu dönüşüm sürecinin başarıyla yönetilmesi, proaktif, vizyoner ve kapsayıcı politikalar gerektirir. Bu politikaların uygulanması, ekonomik büyüme, toplumsal refah ve küresel istikrar açısından hayati öneme sahip olduğu kaçınılmaz bir gerçeklik olarak karşımızda durmakta. Dolayısıyla, 2024 ve ötesindeki dönem, sadece teknolojik ilerlemenin değil, aynı zamanda politik liderlik ve uluslararası işbirliğinin de sınavı olacaktır.
Mert ÜNSAL, MA