SUZİ (SOZİ) CAMİİ

Tabakhane mahallesinde Prizren deresinin sol kıyında Rüştiye binasının yakınlığında bulunan Sozi Camii’nin kurucusu Mehmed b. Mahmud b. Abdullah’dır. Farsça’da  “Aşk ateşiyle yanan” anlamında Suzi mahlasını kullanan cami kurucusu Türk edebiyatının büyük şairlerinden biridir. Adı kimi tezkirelerde ve yazışmalarda Mevlana Suzi, tarih belgelerinde Suzi Çelebi olarak geçmektedir.  Hicri 931 Miladi 29 Ekim 1524 günü vefat ettiği caminin avlusunda kardeşi şair Nehari’nin yanında bulunan kabrinin baş taşının kitabesinden öğreniyoruz. Tezkirelere yazdığı “Mihaloğlu Ali Bey’in ve Mehmet Bey’in savaşlarını anlatan “Gazavatname” adını verdiği mesnevisiyle girmiştir. Bursalı Mehmet Tahir Efendi “Osmanlı Müellifleri”nde Suzi’nin bir Divan’ının da varolduğunu bildirmektedir. Çok sayıda hayrat bıraktığı bilinmektedir. Bunlardan mektebi, kütüphanesi, çeşmesi, köprüsü ve camisi bugün de mevcuttur.

Suzi camisine adını taşıdığı sokaktan girilmektedir. Sokak kapısına dört sıra taş merdivenle çıkılmaktadır. Bir metre kalınlığında olan duvarlarla oluşan cami binası kare şeklindedir. İç ölçülerine göre cami 8,60 x 8,60 metre ebadındadır. Cami binası ve son cemaat yeri dört yana akıntısı olan ve Prizren el kiremidi ile örtülü iki ayrı çatı altında bulunurlar. 1978 yapılan son çatı tamirine kadar çatı kaya parçalarıyla örtülüydü. Bugün bu kaya parçalarıyla cami avlusunda bulunan çatısız Suzi ve Nehari türbesinin duvarları örtülüdür. Çatı altında, caminin iç kısmında köşe dilimleri daha dar, ortadakiler daha geniş, 8 köşe ahşap kubbedir. Çatı altında kalan kubbenin iç tarafı geçmeli tahta ile kaplıdır. Bu tahtalar cilalılıdır. Göbek ağaç oymalıdır ve camide yapılan tamirlerden sonra caminin süslemelerinden kalan en eski böl. Mihrap üstünde öküzgözü, 7 altlık, 6 üstlük olmak üzere 14 pencere vardır ki gün ışığıyla caminin içi aydınlıktır. Üst sıradaki pencerelerin üst kısımları kemerlidir, alt sıradaki pencereler ise dikdörtgendir.  Minber ahşaptandır ve korkuluk tahtaları işlidir. 1996 yılında onarılan minber iki direk üzerinde durmaktadır. Mahfil dört sütun üzerinde dururken ve yanlarda iki cumbalı iken 1996 yılında yapılan onarımdan sonra iki sütun üzerinde durmaktadır ve üç cumbalıdır. Üç metre genişliğinde olan mahfile cami içinden minareye çıkaran kapıcıktan çıkılmaktadır.

Caminin son cemaat yeri on ahşap direk üzerinde duran çatı ile örtülüdür. Kenarlar açıktır. Caminin giriş kapısının sol tarafında duvar oyuğu bir dış mihrap bulunur. Sağ tarafta ise duvar örülerek kapanmış alt sıradaki pencerenin izleri vardır.

                           Tabakhane’de Suzi Camii

Camiinin minaresi kesme taştandır, kaidesi ve gövdesi 12 köşelidir. Şerefe iki sıra dişle yapılmıştır. 1989 yılında yeniden sıvalanan minare beyaz çimento boyası ile babalanmıştır.  Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde AMKT DV 188/44 no’lu bir yazışmaya göre caminin Hicri 1277 Miladi 1857 yılında da mescit olduğunu öğreniyoruz. Demek cami minaresi bu yıldan sonra yapılmıştır.

Hicri 919 Miladi 1513 yılında Suzi’nin tasdikleşen Vakfiyesinde mescitten söz edildiğine göre, bugünkü cami binasının bu tarihten önce kurulduğu kesindir. Bu vakfiyeye göre caminin imamına, muhalime ve müezzine verilmek üzere ve camide yapılacak olan tamirlerin masrafını karşılamak üzere çiftliğinin mahsulünden yararlanılmasını belirtmiştir.

Sokak tarafından üstü demir parmaklı duvarla sarılı

olan, kuzeydoğu tarafında mektep ve kütüphane olarak kullanılan binanın da içinde bulunduğu cami bahçesinde birçok kabirler vardır ki çoğunun baş taşları kitabelidir.  Kabir taşları işçilikleriyle birer sanat eseridir. Cami binasının kuzey-doğu tarafında Suzi’nin ve kardeşi Nehari’nin kabirlerinin bulunduğu türbe binası bulunur. Türbe binasının 5,50 x 3,70 ölçüleriyle kerpiç yapılı dört duvar vardır.  55 sm kalınlığında olan duvarları 2 metre yüksektir ve kaya parçalarıyla örtülüdür. 65×130 sm. boşluğunda yanlarda birer, kıble ve giriş kapısının bulunduğu duvarlarda ikişer pencere bulunur. Kapı 90 x 150 sm. büyüklüğündedir. Kabirlerin baş taşları silindir şeklinde beyaz mermerdir. Üst tarafı 25,5 sm. çapındadır, toprağa geçirilen bölüm ise daralmaktadır. Bu mermerlere kitabe yazılmıştır. Söylentilere göre Suzi kabrinin üstünün örtülmesini istemediği için, birkaç defa çatı yapıldıysa ertesi gün yıkılmış. Bu yüzden bir daha türbeye çatı yapma girişimi olmamıştır.

Suzi Camii ve köprüsü

Caminin kuzey-doğu tarafında kütüphane-mektep binasının duvarına yapışık Suzi çeşmesinin kalıntılarından taşlar ve içi oyuk mermer kurnası durmaktadır. Caminin tam karşısında üç kemerli Suzi köprüsünden kalan taştan yapılı gözü de yıkılarak Prizren belediyesi tarafında 2006 yılında yeni bir köprü yapıldı.

ARASTA VEYA YAKUB EVRENOS BEY CAMİİ

Bugün binası bulunmayan, sadece minaresi duran Arasta Camii kentin merkezinde, kent posta hanesi karşısında bulunuyordu. Tek bir özürlü neden olmadan 1963 yılında yıktırılan Arasta Camii binasının bulunduğu yer sahipleri değişen banka binasının bahçesi veya otoparkı olarak kullanılıyor.  Cami binası taş yapılı ve dört yana akışlı çatı örtülüydü.. Bugün de yıkılmadan duran taş örülü minare caminin sağ tarafındaydı.

Caminin Arasta Çarşısı’nda bulunmasından dolayı halk Arasta Camii olarak biliyor. Oysa caminin kurucusu ünlü akıncı Gazi Evrenos Bey’in oğlu Yakub Bey’dir. 1526 yılından önce mescit olarak kurulan daha geçlerde bir minare eklenerek camie dönüşen bina 1853 yılında Arasta Çarşı’da çıkan yangın sırasında hasar gören mimarı ve tarih açısından önemli bir camidir. Yangından sonra cami çarşı esnafı tarafından onarılmış ve yıkılıncaya kadar ibadete açık kalmıştır.  H. 1330 Miladi 1911 yılında caminin son tamiri yapıldığını Prizrenli şair Hacı Ömer Lütfü “Arasta Camiin tarh-i tecdidi” ve “Diğer” başlığı altındaki şiirlerinde dile getirmiştir.  Bu şiirlerden de caminin banisi Yakup Bey Evrenoszade olduğu, yangında harap olduğu ve son tamiri yapıldıktan sonra Arasta Çarşısı’nı zenginlettiğini bildiriyor.\

Yakup Evrenos Bey (Arasta) Camii yıktırılmadan önce

Caminin Yakup Bey Evrenoszade tarafından kurulduğu birçok yazılı kaynak gösteriyor. 1874 yılından önce yaşamış olan Mehmet Tahir Efendi “Menakıblarında”, İvan Yastrebov “Stara Sırbıya” eserinde, Hasan Kaleşi ve İsmail Eren “ Prizrenac Kukli beg i njegove zaduzbine”, Dr. Kemal Özergin-Dr. Hasan Kaleşi-İsmail Eren “Prizren Kitabeleri” makalesinde ve Mr. Hamit Altıparmak “Hacı Ömer Lütfü’nün Tevarhisinde Kültür Anıtları” (Çevren, sayı 79–80 Eylül, Ekim, Kasım, Aralık 1990) yazısında caminin 1526 yılından önce kurulduğu ileri sürülmektedir. Mescit olarak kurulduğu ve 1539 yılında kaydı yapılan Prizrenli Kukli Mehmet Bey’in vakıfnamesinde adının zikredilmesi, mescittin bu yıldan önce kurulmuş olduğu kesinlik kazanıyor. İvan Yastrebov ‘Stara Srbija” eserinde ( Novi Svet yayınları, 1995 sayfa 49) Arasta Camii karşısında bulunan “Tereke pazarı”nda yapılmış bir çeşmenin kitabesini aktarıyor. Bu kitabe şimdi yerinde bulunmayan çeşmenin Yakub Bey Evrenoszade tarafından Hicri 993 Miladi 1585 yılında  yaptırıldığını gösteriyor.

Elimizde bulunan fotoğraflar ve içinde namaz kılan yaşlıların anlattıklarına göre cami binasının yer seviyesinden yüksek olduğu, içine taş basamaklarla çıkıldığı, kıble duvarında mihrabın iki bile tarafında üstü kemerli iki pencerenin, mihrabın üstünde öküzgözü penceresinin ve yanlarda iki ayrı pencerenin bulunduğu tespit edilmiştir. Mihrabın duvar oyuğu içinde, mahfilin ahşaptan yapıldığı,  minareye cami içinden çıkıldığı tespit edildi.

Bugün sıvası çekilmiş, kuru taş olarak duran minare sivriliğiyle gelen geçenin dikkatini çekmektedir. Minarenin yüksekliği cami binasının yüksekliğinden iki misliydi.

ARASTA CAMİİNİN TARİH-İ TECDİDİ, 1330/1911

Bu cami-i nazar-pirâ
Misâl-i cennet-i me’vâ
Yakub Bey Evrenoszâde
Yapılsŭn emr idüp sâde
Dem-i feth içre ol gâzi
Olup İslâm ser-efrâzi
Sekizyüz on ü’çüncü yıl
Bu ma’bed oldu velhâsıl
Fakat bir tŭl-i müddette
Yeni bir tarz-ı zinnete
Buna gazyret edüp esnaf
Dahi kırk bir bini evkâf
Bu hayre nâzır-ı adil
İde Hakk ecrine nail

Namazın ehl-i dil kılsun
Kemal-i sıdk ile bilsün
Dilersen olmağa nacı
İbadatın e ser-tacı
Huzŭr-i hakle kıl tekbir
Sivaden kalbi kıl tathir
Der-i dergâh-ı gaffâre
Dü çeşm-i fer fezâ oldi
Bu dâr-i Kibriya oldi
Mukaddem tarz-i ra’nade
Güzel dâr-i safâ oldi
Cihânın oldu mūmtâzı
Bu yerde bir gaza oldu
Bu belde feth olunca bil
İçinde çok dua oldu
Harab olmuştu gayette
Bu câmi rŭşena oldu
Nukudeyn ettiler ithâf
Verüp hoş bir bina oldu
Büyük say etti velhasıl
Bu ma’bed şu’leza oldu
Gubâr-i kalbini silsin
Bu mir’âc-ı beka oldu
Gözet esrar-ı mi’râci
Salat ile dua oldu
Dil-i kur’ân ile tenvir
Bu dâr-ı ittika oldu
Varup bul derdine çare
Dil olsun mahzar esrâre
Urup bâb-ı münâcâtı

Bil esrâr-ı münâcâtı
Dilersen Kurbet-i Sebhan
Gidüp kıl secde-i rahman
İki tarih-i şevk-âver
Biri tam birisi cevher
Hudâ-ya LÜTFİ kıl tahmid
Arasta camii tecdid
Yapıldı ma’bed-ı vâlâ
Arasta camii ziba
Bu bir kenz-i atâ oldu
Bul ol kadi-ı hâcâti
Medari’tila oldu
Salât-ı hamsi kıl her an
Güzel beyt-i Huda oldu
Vire dü-çeşmine ziver
İkisi hoş-eda oldu
Güher tarihin it tesvid
Olup behcet-feza oldu
Bu olsun târih-i ra’nâ
Binası dil-güşâ oldu13

13 Mr. Taida Hafız : Hacı Ömer Lütfieserinden seçmeler, Tan Yayınları, Priştine 1992ö sayfa 52 ve 53


Altay Suroy Recepoğlu

Sosyal Medyada Paylaş
Picture of Altay Suroy Recepoğlu
Altay Suroy Recepoğlu
24 Eylül 1949, Prizren (Kosova) / Yugoslavya doğumlu. Tam adı Altay Suroy Recepoğlu. Hukuk Fakültesi (1971) mezunu. Bir süre Tan gazetesinde (1969-72) çalıştı. Prizren Tarım ve Endüstri Kombinası Hukuk İşleri Bölümünde yönetici (1972-77), Prizren Belediye Mahkemesinde yargıç (1977-90) ve serbest avukat (1990-2000) olarak çalıştı. Çalışmalarını 2000 yılından itibaren Prizren’de savcı olarak sürdürdü.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER

BALKAN SAVAŞLARI

Yirminci yüzyılın başlarında, yani 1910’larda, bir ayağı Adriyatik Denizinde, bir

SELMA RIZA

İlk kadın gazeteci Selma Rıza;Korkmadan evinin penceresinden bakan bir kadın