Tuna Nehri’nin kıyılarında suladığı atlarını Ortadoğu ve Afrika’nın kızgın çöllerinde koşturan Türk Milletinin asil evlatları olan Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları Anadolu’yu işgal etmeye cüret eden düşmanı geldikleri gibi göndermek amacıyla 19.Mayıs.1919’dan itibaren girdikleri mücadeleyi zaferle taçlandırmak üzereydiler. 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz hızla gelişmiş, bozguna uğrayan Yunan Ordusu köy ve kasabaları yakarak kaçıyordu.

30 Ağustos, “Emperyalizme ve kapitalizme karşı” Türk halkının ordusu eliyle kazandığı büyük utkudur. Kurtuluş Savaşı, bir soylu ayaklanma, Kuva-yı Milliye köklü bir sivil direniş ve 30 Ağustos ta görkemli bir askeri utkudur. Türkiye Cumhuriyeti, ne holding yazıhanelerinde kurulmuştur, ne lüks otel lobilerinde, ne de CIA ve Dünya Bankası koridorlarında.[1]

Mondros Mütarekesi’yle başlatılan ve Sevr Antlaşması’yla gerçekleştirildiği zannedilen Türk milletini Anadolu topraklarından çıkarmak ve tarihten silmek isteyen korkunç ve hain zihniyete karşı, milletimizin maddi ve manevi bütün güç kaynaklarını seferber ederek kazandığı bu büyük zafer Atatürk’ün ifadesi ile tek bir amaca yönelikti: “Kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak![2]

19 Mayıs 1919`da Büyük Önder Kurtuluş Savaşı’nı başlatmış, Amasya Genelgesi’nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri ile milli birlik ve beraberlik sağlanarak tek bir vücut haline gelinmiştir.[3]

1922 yılının 26 Ağustosunda başlayıp, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Mustafa Kemal  Paşanın Başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle (Büyük Taarruz) Türk Milletinin namus, şeref ve haysiyeti kurtulmuştu.

Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun işgalci güçlere son ve kesin darbeyi vurmasını sağlamak ve Anadolu’dan atmak için düşünülüp planlanan bir harekât idi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 20 Temmuz 1922’deki oturumunda kendisine dördüncü kez olmak üzere Başkomutanlık yetkisi verilen Mustafa Kemal Paşa taarruz kararını Haziran ayında almış ve hazırlıkları gizli olarak yürütmüştü. Büyük Önder’in bizzat idare ettiği Büyük Taarruz Ağustos’un 26’sını 27’sine bağlayan gece Afyon’da başlamış, Aslıhanlar civarında kuşatılan düşman birliklerinin Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde imha edilmesi ile Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştı.

Atatürk’ün hayatındaki en zoru günü 26 Ağustos 1922’dir çünkü bu tarih Türklerin Anadolu’daki son bağımsız günü olabilirdi. O da bunun bilincindeydi. Devlet 1911’den beri tam 11 yıldır savaştadır. Tükenmek üzeredir. Tek atımlık barutu kalmıştır. Atatürk 1921’de Sakarya Savaşı’nı kazandı fakat ordunun önemli bir kısmı firar etti. Üstelik mevcut subayların çoğu şehit oldu.

Yunan ordusu ise Ankara önlerinden çekilip Afyon-Eskişehir eksenine İngiliz destekli “muazzam” bir savunma hattı kurmuştu. İngilizler bu savunma hattı için “Türkler 6 ayda geçerse 6 günde geçmiş sayabilirler” diyordu.[4]

Türklerin taarruz etmeyeceklerine inanmış olan Yunan Başkomutanı Hacıanesti, izinli olarak geldiği İzmir’de gazetecilere: ” Bütün cepheyi dolaştım, ama Karşımda Mustafa Kemal diye birini göremedim.” Demek gafletine düşmüştü.

30 Ağustos’ta ateş hattına inen Büyük Komutan düşmana son darbeyi vurmak üzere taarruz eden Kahraman Mehmetçiklerimizi izlerken, eliyle muharebe alanını göstererek bağırıyor: “HagiAnesti, mağrur kumandan! Neredesin, gel de ordularını kurtar!” (1)

Ertesi gün sabahın erken saatlerinde muharebe alanını dolaşıyor. Manzara çok hazindir; binlerce düşman cesedi… Birbirinin üzerine yıkılmış yüzlerce topçu hayvanı… Terk edilmiş toplar; cephaneler.[5]

Kurtuluş Savaşı Kaybedilseydi başımıza gelecek olan, bugün Suriye’de yaşananlardan farksız olacaktı. Yabancıların boyunduruğu altında esir yaşamak zilletine katlanacaktık. Topraklarımız elimizden alınmış, iç Anadoluda küçük bir bölgeye hapsedilmiş olacaktık.

30 Ağustos Zaferiyle Türk Milletinin bağımsızlığı, namus, şeref ve haysiyeti kurtarılmıştır. İşgalci Yunan askerleri  9 Eylül’de İzmir’de Denize dökülmüş ve Osmanlı’nın imzaladığı “SEVR ANLAŞMASI” yırtılıp atılarak, Lozan anlaşmasıyla yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Dünya’ya  tescil ettirilmiştir.

İngliz Başbakanlarından Winston Churchill, “savaşı kazanmak için askeri, parayı, cephaneyi, her şeyi hesaplamıştım. Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik. Yalnız bir şeyi hesaba katmamışız… Mustafa KEMAL’i…” diyordu…

Türk Milletinin Bağımsızlığı ve vatanın kurtuluşu için, Yüce Türk Milletinin inanç, azim ve iradesiyle 30 Ağustos 1922’de zaferle taçlandırdığı İstiklal Harbi’nin 103.ncü yılında ebedi Başkomutanımız Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRKÜ ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerini saygıyla selamlıyor, tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Başkanı


[1] Uğur MUMCU, TBMM ve Ordu.Cumhuriyet, 30 Ağustos 1992.  https://www.guncelmeydan.com/pano/tbmm-ve-ordu-ugur-mumcu-t33105.html

[2] http://www.ataturkdevrimleri.com

[3] http://www.ataturkdevrimleri.com

[4] Aydın Baylan, Arkagüverte .30 Ağustos 2023, yeniçağ Gazetesi   https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ataturkun-hagianesti-gel-de-ordularini-kurtar-diye-nasil-haykirdigini-aglayarak-702824h.htm

[5] Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar Cilt 1, Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Yayınları 1973 Büyük Taarruz s. 135-137)

Sosyal Medyada Paylaş
Picture of Süheyl ÇOBANOĞLU
Süheyl ÇOBANOĞLU
RUBASAM Başkanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER