‘’Şehit Nurlanmış, Gazi Onurlanmış Askerdir.’’
Sakarya meydan muharebesinin kazanılmasının ardından TBMM; 19 Eylül 1921 tarihli 79’uncu oturumunda almış olduğu karar ve çıkarmış olduğu153 Numaralı kanunla:
Türk Milletinin bağımsızlık mücadelesinin önderi ve devletimizin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e, mareşal rütbesi ve gazi unvanının verilmesini kararlaştırmıştır.
Bu rütbe ve unvan Yüce Atatürk’e, Büyük Türk Milletinin gönlünden kopup gelen o engin sevgisinin tarih sayfalarına yansımasıdır.
İşte o tarihten bugüne; ’19 Eylül tarihi, Gaziler Günü’ olarak kutlanmaktadır. Savaş meydanlarının en büyük rütbesi şehitliktir. Ama Gazilik de bu rütbeden sonra gelen en ulvi değerlerimiz arasındadır.
Yüce Türk Milletinin yüksek menfaatleri, ülkemizin bölünmez bütünlüğü, şanlı bayrağımızın ebediyete kadar gönderde dalgalanması, minarelerimizden duyulan ezan seslerinin kulaklarımızdan eksilmemesi için vatan ve vazife uğruna seve, seve ölüme giden bu aziz milletin evlatlarından savaş meydanlarında hayatta kalanlarına 1005 sayılı yasa uygulanır.
Yüce dinimiz İslam, Gazi için şöyle der:
”Gaza eden kişidir. İlahi Kelimetullah için cihada giden, savaşan, Allah yolunda, Allah rızası için mücadele eden Müslüman askerlerden dönenlere gazi denildiği gibi, Savaşta büyük yararlılıklar gösterenlere de gazi unvanı verilir.
İslami sözlüklerde gazilik: ”Savaşa katılan kişi” hakkında kullanılmasına rağmen, savaşa katılan ve sağ olarak dönenler için de kullanılan ulvi bir unvandır. İslamiyet’in dili Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim, müminlere şu buyrukla seslenmiştir: ”De ki: Bize iki iyilikten, ‘gazilik ve şehitlikten’ başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz?” (et Tevbe, 9/52) Bu ilahi emir asırlar boyunca halk arasında, ”Ya gazi, ya şehit”, ”ölürsem şehit, kalırsam gazi” şeklinde kullanılmıştır.
Devletimizin kurucusu Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk de, ‘Gazi’ unvanı ile anılmaktan büyük bir gurur duyduğunu ifade buyurmuşlardır.
Yüce Türk Milletini birbirine bağlayan değerlerin başında; tarih sayfalarına altın harflerle yazılan nice kahramanlıklar; vatan topraklarımız, ay yıldızlı bayrağımız uğruna ödediğimiz kan ve can bedeli gelir.
Bütün mazlum milletlere örnek olan bağımsızlık savaşımızdan tarihe mal olmuş yüzbinlerce İstiklal savaşı gazimizden ne yazık ki, günümüzde hayatta kalanı yoktur. Ancak onların vatanımıza sadakatle bağlılıklarının en önemli göstergesi olan İstiklal Savaşı Madalyalarını gururla taşıyan aileleri; devletimizin kuruluşunu anlatan o en önemli dönemin temsilcileridirler.
Ayrıca 50’li yıllarda dünya barışına katkı sağlamak adına katıldığımız Kore Savaşlarında Mehmetçik savaş meydanlarındaki yiğitliğini, korkusuz yüreğini bir kez daha dünya devletlerine göstermiştir. Kore savaşı gazilerimizden ise günümüzde çok azı hayattadır.
Devletimizin milli menfaatini savunmak, milletimizin ayrılmaz parçası Kıbrıs Türk Halkının Rumlar tarafından topyekûn imha edilmesine mani olmak için ata yadigârımız Kıbrıs adasında 20 Temmuz 1974 tarihinde yaşanan savaşlara katılarak, ‘Muharip Gazi’ unvanı alan on binlerce yurttaşımızdan günümüzde hayatta kalanlarının sayısı 28 bin kişi civarındadır. Ben de Kıbrıs Gazisi olmanın gururunu taşıyanlardanım.
Bu gerçeklerin yanı sıra 1984 yılından günümüze ülkemizin yaşamış olduğu PKK terör belası nedeniyle, TSK’da rütbeli rütbesiz binlerce evladımız, Emniyet teşkilatımızda güvenlik güçleri mensuplarımız, korucularımız ve en nihayetinde; hain Fetö terör örgütü mensuplarının ülkemizi ele geçirmek adına girişmiş oldukları 15 Temmuz 2016 tarihindeki o alçak darbe teşebbüsüne göğüslerini siper ederek mani olan vatan evlatlarımızdan şehit ve gazi olanları da değerlendirdiğimizde;
Ülkemizin huzuru, güvenliği, bölünmez bütünlüğü için verilen mücadelede yaralanan, çeşitli uzuvlarını kaybeden bu yiğitlerin binlercesi: ‘Malul Gazi’, Ay Yıldızlı Al Bayrağımız, Vatanımız, Milletimiz, Devletimiz için gözünü kırpmadan hayatlarını seve, seve feda eyleyenlerimiz de; ‘Aziz Şehitlerimiz’ olarak anılmaktadır.
Bu hususla ilgili olarak özellikle son dönemde ilgili kanunda yapılan değişiklikle ”Gazi” ve ”Şehitlerimiz” ve onların birinci derecede kan bağı olanlarına daha önce verilen, bu unvanı gösteren örneğin: ”Gazi”, ”Gazi Eşi”, ”Şehit Eşi” vb. kimlik kartları yerine; günümüzde bu kavramlar, tek bir tanıtım kartında toplanmış olup, bu kartların yerine:
”Şehit yakını/Gazi/Gazi Yakını/ Vazife Malulü/ Yakını” yazan tanıtım kartlarının T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca düzenlenmesi, dağıtımının yapılması; kimin, hangi sıfatı taşıdığı belli olmayan bir karışıklığa neden olmuştur!
Bu önemli kavramlara sahip olanlara, devletimizin yasalar gereğince yapmış olduğu maddi yardımların, Şehit yakınlarına, Muharip ve Malul Gazilere verilen aylıkların ne denli farklılıklar gösterdiği ise ayrı bir yazı konusu olup; Gaziler arasında kırgınlığa neden olan bu farklılığın yeniden ele alınması, düzenlenmesi, yasa koyucunun önemli ve öncelikli görevi olmalıdır.
Ülke tarihimize baktığımızda; vatan ne zaman dara düşse, onu savunmak, koruyup kollamak uğruna ter dökerek, kol bacak, göz feda ederek, can vererek; ‘Gazi ve Şehit’ olanlar:
Kimliğindeki ay yıldızı gururla taşıyanların, Asil Türk Milletinin ferdi olmanın onurunu bilenlerin, bir ve beraber yaşamamızın gücüne inanların tarafından, vatan bellediğimiz bu topraklarda milletçe sonsuza dek yaşamaya devam edeceğimizin en önemli güç kaynağı olmaya devam edecektir.
Vatan sevdası uğruna gözünü kırpmadan hayatlarını seve seve feda eden tüm Şehitlerimizi minnetle yâd ediyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Aynı rütbeyi taşımaktan gurur duyduğum tüm Gazilerimizden hayatta olmayanlara rahmet, kahramanlık abidesi olarak yaşayan tüm Gazilerimize sağlık ve huzur dolu bir yaşam diliyorum. Vatan onlara minnettardır.
Büyük Türk Ulusunun 19 Eylül Gaziler günü kutlu olsun.
Atilla Çilingir
19 Eylül 2021