• ABD ve NATO’yu stratejik ortak olarak nitelemekte; diğer yandan NATO’yu kolektif savunma alanına hapseden bir anlayışı yeniden sahneye sürmektedir. Nitekim, daha…güçlü ve daha fazla yeteneğe sahip AB’nin güvenlik ve savunma alanında, üyelerinin savunmasının temelinde yer alan NATO’yu tamamlayacak şekilde küresel ve transatlantik güvenliğe olumlu katkıda bulunacağına belgede yer verilmektedir. Oysaki, NATO üyesi AB ülkeleri İttifak bünyesinde NATO’nun kolektif caydırıcılık ve savunma görevinin yanı sıra kriz yönetimi ve iş birliğine dayalı güvenlik görevlerinin de bulunduğunu kabul edegelmişlerdir. Bu anlayışın NATO’nun güncellenecek Stratejik Konseptine temel oluşturacak NATO 20301 Raporuna yansıtılmasına da karşı çıkmamışlar, ancak aynı ülkeler grubu bunu AB SP’nda tanımaktan kaçınmışlardır. Herhalde kriz yönetimi ve iş birliğine dayalı güven-liği kendi otonomileri için yine yeğlemeye yönelmişlerdir. Bu noktada AB SP ile NATO SK arasında nasıl bir uyum sağla-nacağı hatıra gelen bir sorudur.
– Belgede AB’nin komuta ve kontrol yapılarının güç-
lendirilmesinden söz edilirken bu bağlamda Askeri Planlama
ve İcra Yeteneğine, askeri seyyaliyet (military mobility) ve
düzenli tatbikatlar yoluyla hazırlık durumunun ve iş birliğinin
artırılmasına özellikle atıfta bulunulmaktadır. AB SP’de dikkat
çeken hususlar arasında otonom operasyon ve misyonlar
için kullanılan ifadedir. Bu ifadede ‘Avrupa öncülüğündeki
özel (ad hoc) misyon ve operasyonlardan’ bahsedilmektedir.
Bu-radaki soru AB’nin kendisini sadece küçük-orta ölçekli
özerk özel misyon ve operasyonlara mı hazırladığıdır.
Nitekim AB kendisine biçtiği alan için bir hedef düzeyi de
belirlemiştir: Buna göre AB bünyesindeki Askeri Planlama ve
İcra Yetene-ği yapısı 2025 yılına kadar sahaya doğrudan
konuşlandırma gerektiren iki küçük çaplı ve bir orta ölçekli
operasyon ve AB Antlaşmasının 42(7)’inci maddesindeki
karşılıklı yardım ve AB’nin İşleyişine İlişkin Antlaşmanın
222nci maddesindeki dayanışmaya uygun canlı tatbikatlar
planlamayla mükelleftir. Belirlenen bu hedef düzeyinin
fiiliyatta NATO’ya katkı oluştu-rup oluşturmayacağı yakından
izlenmelidir.
– AB SP’da operasyonel alanlar olarak kara, hava,
deniz, siber ve uzay belirlenmiştir. Bu alanlar NATO’nun da
faaliyet göstermeyi üstlendiği alanlarla örtüşmektedir. Bu
yönü itibariyle kavramsal anlamda ‘NATO’nun tamamlayıcısı’
olarak görülmeleri mümkündür.
– Keza, hazırlılık, karşılıklı çalışabilirlik, sahaya süratle
intikal kabiliyeti (takviye yeteneği) operasyonel alanlar ara-
sında uyum ve bütünlük gibi kavramlar da AB SP’nda ön pla-
na çıkarılmaktadır.
– AB SP hem askeri hem sivil operasyon-misyon an-
layışı üzerine kurgulanmıştır. Koşulların elverişsiz olduğu
çatışma alanlarında konuşlandırılmak üzere modüler (çeşitli
parçalara dayalı) 5.000 personelden müteşekkil bir acil mü-
dahale gücü tesis olunması öngörülmektedir. Bunun yanın-
da bir de sivil misyonlar için otuz günde sahaya intikal ede-
cek tam donanımlı 200 sivil uzmandan oluşacak bir misyon
yapısının hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. Askeri olsun,
sivil olsun bu kuvvetlerin rotasyonu düşünüldüğünde rezerv
olarak ne kadar personel tutulacağı hususuna ise değinil-
memektedir. Örneğin, 5.000 askeri personel için 5.000 kişi
daha mı rezerv kuvvet oluşturacaktır? Sözü edilen kuvvet ha-
vuzundan NATO’nun yararlanma esnekliği bulunacak mıdır?
Bu esneklik tanınmazsa AB, NATO’yu nasıl tamamlayacaktır
gibi soruların yanıtlarının pratikte nasıl olacağının izlenmesi
gerekecektir. (Bu makalenin yazarlarının AB’nin NATO im-
kan ve yeteneklerine güvenceli erişimine dair “Berlin Plus”
düzenlemesinin AB yeteneklerine gerektiğinde NATO’nun
erişimine imkan verecek şekilde tersine işletilmesi düşün-
cesini hatırlattıkları (Reverse Berlin Plus) yazıya https://www.
europeanleadershipnetwork.org/commentary/a-new-tran-
satlantic-compact-in-the-aftermath-of-brexit/ bağlantısından
ulaşmak mümkündür).
– AB’nin ‘özel (ad hoc)’ askeri ve sivil operasyonla-
rını-misyonlarını ivedilikle sahaya sürmesine imkan tanıya-
cak esnek karar alma ve bunlara finansal destek sağlama
yöntemleri de AB SP’nda yer almaktadır. Bu çerçevede AB
Antlaşmalarında kayıtlı “yapıcı çekimserlik” gibi imkanlardan
yararlanılması ve AB Konseyinin gözetimi altında AB bün-
yesinde ehil ve istekli AB üyelerinin oluşturacağı gönüllüler
koalisyonu düşüncesine yer verilmiş olması dikkat çekmek-
tedir. Bu düşüncenin pratikte oydaşmadan çok nitelikli ço-
ğunluğa dayalı bir karar alma yöntemine zemin mi hazırladı-
ğı konusunun yakından izlenmesi gerekecektir.
– AB’nin durumsal farkındalık ve stratejik öngörü ye-
teneğini artırmaya yardımcı olacak istihbarat kapasitesinin
güçlendirilmesi, geniş yelpazede tanık olunan hibrit tehditle-
ri tespit edip mukabelede bulunmaya imkan tanıyacak deği-
şik enstrümanları bir araya getirecek bir “Hibrit Alet Kutusu”
yaratılması fikri üzerinde durulmaktadır. Keza AB Siber Sa-
vunma Siyasası’nın daha da geliştirilmesi ve siber saldırılara
karşı konulması bir hedef olarak belirlenmektedir.
Dış Politika & Güvenlik 2022/04/TR
1 NATO, “NATO2030: United for a New Era”, 25 November 2020. Available at https://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/2020/12/
pdf/201201-Reflection-Group-Final-Report-Uni.pdf
5Dİı Politika & Güvenlik 2021/02/TR
– Nükleer ve konvansiyonel kuvvetlere ilişkin silah-
sızlanma ve silahların denetimini düzenleyen uluslararası
enstrümanların büyük ölçüde uygulanamaz hale gelmesinin
ortaya çıkardığı boşluğun Avrupa güvenliği üzerindeki olum-
suz sonuçlarının altı çizilen SP’da iklim değişikliği, çevre so-
runları ve doğal afetlerin güvenlik ortamına etkilerinden söz
edilmektedir.
– SP’da AB’nin yeteneklere ve yenilikçi teknolojilere
daha fazla yatırım yapması gereğinin hatırlatılması, bu çer-
çevede savunmaya daha fazla kaynak ayrılması ve yetenek
geliştirme ve planlamaya yeni tehdit ve sınamalar ve harekat
gerçekliği optiğinden yaklaşılması önemlidir. AB’nin baş-
latacağı harekat ve misyonlar için ihtiyaç duyacağı strate-
jik kolaylaştırıcılara (stratejik hava intikal vasıtaları gibi) ve
tüm operasyonel alanlarda kullanılacak yeni nesil yetenek-
lerin geliştirilmesi için çözümler üzerinde durulacak olması
keza dikkat çekicidir. Tabiatıyla bu çabaların bir yandan AB
stratejik otonomisinin NATO birlik ve insicamını bozmaya-
cak, ancak adil bir külfet paylaşımı çabasına destek olacak
şekilde ilerletilip ilerletilmeyeceğine bakmak gerekecektir.
NATO’ya benzer şekilde teknoloji alanında inovasyona ve
teknolojik üstünlüğü yansıtacak askeri yeteneklere SP’da yer
verilmiş olduğu görülmektedir. Daimi Yapılandırılmış İşbirliği
(PESCO) ve Avrupa Savunma Fonundan (EDF) tam olarak
yararlanılması suretiyle bu tür yeteneklerin müştereken ge-
liştirilmesinin öneminden de belgede bahsedilmektedir.
– Belge kurallara dayalı uluslararası düzeni ve çok
taraflılığı üstün kılmak yönünde ortaklıkların AB’nin küresel
bir oyuncu olma beklentisini karşılamada esaslı bir araç
olacağına işaret etmektedir. NATO stratejik bir ortak olarak
tanımlanmakta ve iki örgüt arasındaki yakın ve karşılıklı yara-
ra dayalı iş birliğinin 2016 ve 2018 ortak bildirileri temelinde
siyasi diyalog, bilgi paylaşımı, bunalım yönetimi operasyon-
ları, askeri yetenek gelişimi ve askeri seyyaliyet alanlarında
güçlendirileceğinden söz edilmektedir. Siyasi diyaloğun ile-
riye götürülmesini mümkün kılacak şekilde stratejik açıdan
uygun meselelere odaklı üst düzeyli NATO-AB ortak toplan-
tıları düzenlenmesi amaçlanacaktır. Paralel ve Eşgüdümlü
Tatbikatlar da karşılıklı güvenlik endişelerinin ele alınmasına
ilişkin hazırlık durumunun güçlendirilmesine katkı sağlama-
ya devam edecektir. Ortaklıklardan bahsedilirken AB üyesi
olmayan NATO müttefiklerine atıfta bulunulmaması dikkat
çekicidir. Oysa NATO’daki beklenti NATO 2030 raporunda
da değinildiği şekilde bu grup ülkelerin AB savunma ve gü-
venlik alanındaki girişimlerine tam olarak methaldar (fullest
involvement) edilmelerinin sağlanmasıdır. Esasen AB’nin
2000’lerin başından itibaren bu konudaki taahhütlerini yerine
getirmediği bilinmektedir.
– AB üyesi olmayan NATO müttefiklerine topluca ayrı
kategoride değinilmezken bazıları ile iş birliğine uyarlanmış
(tailored) çerçevede belgede yer verilmesi dikkati çekmek-
tedir. Bu çerçevede iş birliğinin stratejik nitelikte olduğu
belirtilen ABD’ye, yapıcı ilişkilerin mevcut olduğu kaydedi-
len Norveç’e ve geniş alana yayılan ve iddialı güvenlik ve
savunma angajmanına açık olunduğu dile getirilen Birleşik
Krallık’a ve aşağıda iş birliğinin çerçevesi üzerinde ayrıca
durulacak Türkiye’ye atıfta bulunulmaktadır.
Dış Politika & Güvenlik 2022/04/TR
6Dİı Politika & Güvenlik 2021/02/TR
Kapsamlı bir belge olan AB SP’da Türkiye’nin yerini
bulmak için ayrı bir pusulaya gereksinim duyuluyor. Görüle-
bildiği kadarıyla, Ukrayna odaklı derin krizin anaforu içinde
kimi AB üyesi ülkeler Türkiye’yi yine kenardaki marjlarda tut-
ma becerisini sergilemek suretiyle vizyonsuzluklarına, miyop
bakış açılarına yeni bir halka eklemek başarısını göstermiş-
ler.
Belgede, AB’nin ilgi alanındaki çeşitli deniz sahala-
rından bahsederken ‘Avro-Akdeniz Bölgesi’ diye bir alan
tanımlaması yapmışlar. Herhalde Doğu Akdeniz’in en uzun
kıyı şeridine sahip ülkesi olan, bu deniz alanında meşru hak
ve çıkarları bulunan Türkiye’yi görmezden gelmişler. Aslında
görmesine görmüşler, ancak çarpık bir mercekten bakmış-
lar. Geçen yıl AB Konseyinin Yunan-Rum ikilisinin şantajıyla
ve bu ikilinin arkasına doğrudan veya dolaylı olarak saklanan
AB’nin öndegelen bazı üyelerinin göz yummalarıyla bildirile-
rine koydukları anlayışı, son gelişmeleri adeta hiçe sayarak
aynen SP’ya yansıtmışlar. Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de tek
yanlı ve kışkırtıcı eylemlerin baş aktörü olarak tarif eden bir
anlayışa yeniden sarılmışlar.
Metnin, AB’nin Ortak Güvenlik ve Savunma Politikasına
ait bir bölümünde de Türkiye’ye değinmeyi ihmal etmemiş-
ler. Yine geçen yılki AB Konseyi kararlarına atıfla ‘ortak çıkar
alanlarında iş birliği’ yapılabilmesi için koşullu bir anlayışı sa-
haya sürmüşler. Bu çerçevede, geçmiş dönemdeki gerilimin
azaltılmasını Türkiye’ye ihale etmeye yönelmişler.
Buna karşılık, Türkiye’yi aday ülke statüsünden çıkarıp
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki ülkeler liginde niçin konum-
landırdıklarına dair doyurucu bir açıklama getirmemişler. An
itibariyle al-ver ilişki modeline dayalı ortamda ne AB tarafı
ne Türkiye bu kısır modelin dışına çıkacak karşılıklı iradeyi
göstermeye istekli. AB açısından bu yaklaşım AB SP’nda da
yer bulmuş.
Stratejik ortaklık geliştirmeyi hedefledikleri beş ülkeyi
(ABD, İngiltere, Kanada, Norveç ve Japonya) belirlemişler,
bu ülkeler arasında yıllardır katılım müzakereleri yürüttükle-
ri NATO üyesi Türkiye’ye yer bulamamışlar. Diğer yandan,
Avrupa-Atlantik coğrafyasını da sarsan yanı başlarındaki kü-
resel ölçekli Ukrayna bağlantılı güvenlik krizi karşısında AB
SP’nın kabul edildiği döneme denk gelen günlerde kimi AB
üyesi ülkelerin liderleri (Polonya, Yunanistan, Almanya ve
Hollanda) arka arkaya Ankara’ya ziyaret düzenlemekten ve
destek istemekten kendilerini alıkoyamamışlar. Dolayısıyla
SP’nın yayınlanması sonrası Türk Dışişleri Bakanlığının açık-
lamasına da yansımış olduğu üzere “son günlerde yaşanan
gelişmeler göz önüne alındığında, belgenin gerçekleri ve
doğruları bu şekilde ıskalamış olması ve tam üyelik adayı
olan bir NATO Müttefikini bu denli sığ bir bakışla ele alması
AB için bir vizyonsuzluk ve talihsizliktir”.
Öte yandan, AB SP’nın önemli bir bölümü AB’nin ortak
değer ve çıkarlarına ayrılmış. Bu durum, AB’nin geçmişten
gelen kapsamlı müktesebatının doğal bir sonucu. Dolayısıy-
la bunda yadırganacak bir yön mevcut değil. AB, kurulduğu
günden bu yana ortak ideal ve değerler üzerine inşa edil-
miş bir yapı. Bu ideal ve değerlere her bir AB ülkesinin aynı
derecede uyum sağlayıp sağlamadığı geçerli bir soru. Söz
konusu ana hedeflerin, realpolitik kaygılar ağır bastığında
kimi dönemlerde geri plana itildiği de nesnel bir olgu. An-
cak, AB’nin bu hedeflerden hiçbir zaman vazgeçmediği de
bir gerçek. Aslında, tanımlanan bu durum AB için gerçek
pusulanın kendisi. Pusulanın kaidesi, çoğulcu demokrasi
anlayışına, temel özgürlüklere ve hukukun üstünlüğü ilkesi-
ne oturuyor. Bu ortak ideal ve değerleri içeren bir vizyonu
sahiplenmek AB karşısında ülkelerin elini kuvvetlendiren
önemli bir hedef. Temel hedef bu olduğunda ve ortak ideal
ve hedefler pratikte benimsenip, uygulandıklarında AB’den
bağımsız olarak çağdaş demokratik norm ve kuralların ilgi-
li ülkenin maddi ve beşeri yönlerden gelişmesi için kuvvetli
bir zemin sağladığını görmek gerekir. AB çağdaş değer ve
normlar konusunda Türkiye’nin adım atmasını beklemekte,
Türkiye de AB’de yer edinmeyi mümkün kılmayan ortak ide-
al ve hedeflerden ayrışan uygulamalarıyla adımın AB’den
gelmesini beklemekte. Bu karşılıklı anlayış hakim oldukça,
bunun sonuçlarından memnun olan çevreler dışında, her
iki taraf da kendi dar bakış açılarının eseri kısır döngüden
kurtulamayacaklar. Ortaya konan pusulaların düş kırıklığıyla
beraberce yaşamaya kendilerini mahkum eden taraflar ne
yazık ki tutumlarının rehinesi kalmaya zorlanacaklar