Search
Close this search box.

Balkanlardaki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları (Tarihsel Perspektif ve Güncel Konular)/ Erdem EREN

                                                                                                                              

İçindekiler

Giriş

Coğrafi, Kavramsal ve Dinsel Açıdan Balkanlar

Balkanlardaki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları (Ülkeler ve Sorunlar)

Bulgaristan’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Yunanistan’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Arnavutluk’taki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Kuzey Makedonya’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Kosova’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Karadağ’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Sırbistan’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Bosna Hersek’teki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Romanya’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Hırvatistan’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Slovenya’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Sonuç

Ek Okumalar

Özet

Bu bölümde azınlık kavramı çerçevesinde Balkanlardaki Müslüman ve Türk azınlıklarının genel sorunları tarihsel perspektif ve güncel konular temelinde incelenmiştir. Osmanlı Devletinden ve Yugoslavya Federasyonundan çok etnik yapılı birçok Balkan devleti bağımsızlığı kazanmış, bu devletlerde Arnavut, Türk, Boşnak, Pomak, Torbeş, Slav Müslüman’ı, Roman/Çingene gibi Müslüman ve/veya Türk azınlıklar yaşamlarını sürdürmeye başlamışlardır. Günümüzde Balkanlardaki Müslüman ve Türk azınlıklar yaşadıkları ülkelerde; din ve dil eğitimi öğretimi, din hizmetleri, sosyal, siyasi, kültürel ve ekonomik haklar gibi noktalarda ciddi asimilasyon, dejenerasyon, benzeştirme ve dönüştürme politikalarına maruz bırakılmaktadır. Çalışmada ilk olarak uluslararası hukukta azınlık kavramı tanımlanmış, coğrafi, kavramsal ve dinsel açıdan Balkanlar kavramı ifade edilmiştir. İkinci olarak ise Balkanlardaki Müslüman ve Türk azınlıkların karşılaştıkları sorunlar, hak ihlalleri ve uygulanan asimilasyon politikaları ülke ülke incelenmiştir.

Giriş

1990’lı yıllarda hem Balkanlarda Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyetinin hem de Çekoslovakya ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin dağılmasıyla çok etnik yapılı devletler bağımsızlığını kazanmış, bu devletler özelinde azınlık sorunları çıkmaya başlamıştır (Taşdemir ve Saraçlı 2007, 29). Uluslararası hukukta azınlık, kökeni Latincede küçük / az anlamına gelen “minor” kelimesine dayanan bir kavramdır (Oran 2005, 25-26). Azınlıklar birden çok farklılık özelliğine sahip olmalarından dolayı tür olarak üç kategoride ele alınmaktadır. Bunlar dinsel, etnik ve ulusal azınlıklardır (Özkanat 2013, 447).

Kutu-1: Azınlık Kavramı Birleşmiş Milletler İnsan Haklarının Korunması Alt Komisyonu raportörü Francesco Capotorti’nin 1978’deki tanımına göre azınlık; “Başat olmayan bir durumda olup, bir devletin geri kalan nüfusundan sayısal olarak daha az olan, bu devletin uyruğu olan üyeleri etnik, dinsel ve dilsel nitelikler bakımından nüfusun geri kalan bölümünden farklılık gösteren ve açık olarak olmasa bile kendi kültürünü, geleneklerini ve dilini korumaya yönelik bir dayanışma duygusu taşıyan gruptur” (Oran 2001, 67).

1. Coğrafi, Kavramsal ve Dinsel Açıdan Balkanlar

Türkçe kökenli “Balkan” kelimesi 19. yüzyıldan beri kullanılan ve “dağlık bölge” anlamında bir kavram olup, batısında Adriyatik Denizi, doğusunda Karadeniz ve Rusya Federasyonu, güneyde Ege Denizi ile Türkiye’nin kuzeybatı sınırlarından Avrupa’ya doğru uzanan ve Tuna ile Sava nehirleri ile sınırlanan coğrafyayı kapsamaktadır (Kodaman ve Birsel 2014, 49). Balkanların batı ve güneyini çevreleyen sarp dağlarla geçit vermeyen arazi koşulları, toplumlararası irtibatı güçleştirmiş, farklı bölgelerde kendine özgü kültürel, dini ve çeşitliliğe sahip farklı toplumlar oluşmuştur (Karpat 1992, 27).

Kilit Argümanlar

  • Mevcut sınırlar çerçevesinde; Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Kuzey Makedonya, Karadağ, Kosova, Sırbistan, Yunanistan toprakları bütünüyle Balkanlarda yer almaktadır.
  • Slovenya topraklarının %27’si, Romanya’nın %9’u, İtalya topraklarının ise %0,2 si de Balkanlardadır.
  • Türkiye’nin Doğu Trakya olarak adlandırılan kısmı da Balkanlara dâhil kabul edilmektedir (Kodaman ve Birsel 2014, 52).

Balkanlardaki en büyük ikinci din grubu İslamiyet iken, bölge nüfusunun yaklaşık %15’i Müslüman’dır. Balkanlarda tahmini 9 milyon Müslüman yaşamakta, Türkiye’nin Trakya kesiminde yaşayanlarla 15 milyonu geçmektedir. Arnavutluk’un yaklaşık %70’ini, Kosova’nın yaklaşık %90’ını, Bosna Hersek’in yaklaşık %42’sini ve Bulgaristan’ın %26’sını Müslümanlar oluşturmakta, Yunanistan’da 250 binden fazla, Romanya’da 70 binden fazla Müslüman bulunmaktadır (Albayrak 2016, 360).

2. Balkanlardaki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları (Ülkeler ve Sorunlar)

            Türkiye haricinde Balkanlardaki 11 ülke; Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Kosova, Karadağ, Sırbistan, Bosna Hersek, Romanya, Hırvatistan ve Slovenya’da ciddi oranlarda Müslüman ve Türk azınlıklar yaşamlarını sürdürmektedir.

Kutu-2: Balkanlardaki Müslüman ve Türk Azınlıklar Balkanlardaki 11 devletin bünyesinde bugün Arnavut, Türk, Boşnak, Pomak, Torbeş, Slav Müslüman’ı, Roman/Çingene gibi Müslüman ve/veya Türk azınlık bulunmaktadır. Azınlıklara çeşitli anayasal haklar tanınmışsa da, diğer yandan azınlıklara yönelik asimilasyon politikaları da yürütülmekte ve hak ihlalleri yaşanmaktadır.  

2.1. Bulgaristan’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Türkiye’ye komşu olan Bulgaristan, doğusunda Karadeniz, güneyinde Türkiye ve Yunanistan, batısında Kuzey Makedonya ve Sırbistan, kuzeyinde Romanya ile çevrilidir. 1993 yılı verilerine göre nüfusu yaklaşık 10 milyon olup, 800-900.000 kadarının Türk, 300-400.000 kadarı Pomak ve bir o kadarının da Roman / Çingene kökenli olduğu tespit edilmiştir (Oran 1993, 114). 2011 yılındaki sayımdaysa nüfus 7.364.570 olarak belirlenirken; Bulgarlar nüfusun %85,2, Türkler %9,1, Romanlar %5,2 ve diğer azınlıklar ise %1’e denk gelmiştir. Nüfusun %10’u kendini Müslüman olarak tanımlamıştır. Ülkedeki yaklaşık 1,5 milyon Müslüman’ın çoğunluğu Sünni iken yaklaşık 50-60 bin Alevinin bulunduğu da iddia edilmektedir (Cambazov 2016, 131). 604.246 kişi de anadilinin Türkçe, 280.979 kişi Romanca ve 47.071 kişi ise başka bir dil olduğunu ifade etmiştir (Yalınkılıç 2014, 261-262). Türk azınlık yoğun olarak Sofya, Şumnu (Şeytancık), Kırcaali, Filibe ve Dobruca bölgelerinde yaşamaktadır (Gökdağ 2012, 10).

2.1.1. Bulgaristan’da Türk Varlığı ve Türklere Yönelik Olumsuz Uygulamalar

Bulgaristan’daki Müslüman ve Türk azınlığın hakları bazı antlaşmalarla garantiye alınsa da İkinci Dünya Savaşından günümüze kadar özelliklede komünizm yıllarında birçok alanda asimilasyon politikaları uygulanmıştır. Bu politikalar incelenirse;

  • Zorunlu göç uygulamaları: 1950-1951 yılında 150.000 ve 1968 yılında Türkiye ile yapılan Göç Anlaşmasından dolayı 130.000 Türkün Türkiye’ye göç ettirilmesi, 1989’da 2500 azınlık aydınının sınır dışı edilmesi (Özlem 2008, 351; Bayraktar 2007, 84; Oran 1993, 114-115),
  • Komünizm dönemi uygulamaları (1942-1989): “Yeniden Kültürel Doğuş Projesi” ve “Bulgarlaştırma” kampanyalarıyla ateizm ve komünizmin zorla benimsetilmeye çalışılması (Karaman 2018, 39-40),
  • Eğitimdeki uygulamalar: Türkçe eğitimin yasaklanması (1971), Türk okullarının ve mülklerinin devletleştirilmesi (1946), Türk ve Bulgar okullarının birleştirilmesi (1952), Türk azınlık okullarının tamamen kapatılması (1959), tarih kitaplarında Bulgaristan Türklerinin düşman ve sadakatsiz bir topluluk olarak tanıtılması, öğretim kurumlarında öğretmen sıkıntısının çekilmesi, Türkçe “seçmeli” ders olmasına rağmen okullarda okutulmaması (Gökdağ 2012, 10; Özlem 2008, 351; 365; İsov 2014, 44; İspova 2016, 538; Türk & Özlem 2016, 25).
  • Türk adının kullanımı sorunu: “Türk” teriminin reddedilerek “Türk asıllı Bulgar yurttaşı, Türkçe konuşan nüfus, Bulgar Türkü, Bulgar Muhammedi ve Bulgar Müslüman’ı” ifadelerinin kullanılması, Başbakan Todor Jivkov’un “Ad Değiştirme Kampanyası” ile Türklere asimilasyon politikası uygulanması (1984), Türklere ve Türk köylerine Bulgar adları verilmesi (Tunalı 2018, 125),
  • Türkçenin kullanımı sorunu: Kamusal alanda Türkçe konuşmanın yasaklanması, Türklerin Türkçe kelime başına 20 leva ile cezalandırılması, Türkçe gazete ve radyoların kapatılması, belediyelerce Türkçe meydan ve yer adlarının değiştirilmesi (Özlem 2016, 100; Arslan 2015, 8; Türk & Özlem 2016, 11; 27),
  • Dini baskılar: Camilerin kapatılarak mevlid ve sünnet törenlerinin engellenmesi, İslami kurallarla gömülmeye karşı çıkılması, Başmüftülüğe ve Türklere ait cami ve vakıf mallarının kamulaştırılması, Selefiler ve Vahhabilerin bölgede dinsel faaliyetlerini arttırması (Karaman 2018, 40; Türk ve Özlem 2016, 11; Dede 2014, 21; Özlem 2016, 197).
  • Hukuki sorunlar: Azınlığın devlet kadrolarında iyi temsil edilmemesi, AB raporlarında Türklerin “Türk azınlık” olarak ifade edilmesine rağmen, Bulgar devletince “anadili Bulgarca olmayan vatandaşlar” olarak tanımlanması (Özlem 2008, 365),
  • Medya alanındaki eksiklikler: Türkçe radyo ve TV yayınının sembolik sürelerde yapılması, sistemli baskılar ve finansal zorluklar sonucunda Türklerin ulusal gazetelerinin bulunmaması (Türk ve Özlem 2016, 23; 27),
  • Ekonomik ayrımcılıklar: Azınlığın düşük istihdam ve yüksek işsizlikle boğuşması, AB tarafından aktarılan finansal yardımların sadece Bulgarlara kullanılması (Özlem 2008, 365).

2.1.2. Pomaklara Yönelik Olumsuz Uygulamalar

Bulgaristan’daki Müslüman azınlıklardan biri de Pomaklardır. Hollandalı Fred de Jong Pomakları; “Kökeni kesin olarak belli olmayan ve genellikle bir Bulgar diyalekti konuşarak Türkçeyi ikinci dil olarak kullanan Türkleşmiş bir Müslüman halk” olarak tanımlamaktadır (Oran 1993, 112). Pomaklar da ciddi asimilasyon politikalarıyla karşılaşmakta olup bunlar;

  • Pomak varlığının reddi: Pomakların Bulgar olarak kabul edilmesi, TV kanallarında “Pomak kimliği yoktur, onlar Bulgar’dır” propagandası yapılması, Pomak kimliğini savunan aktivistlerin baskı ve gözaltına alınması (İspova 2016, 548-549),
  • Zorunlu göç uygulamaları: Pomakların 1950 sonrasında Türkiye’ye göç ettirilmesi (Taşcan 2017, 387),
  • Ad değiştirme politikaları: 1960-1976 yılları arasında yaklaşık 220.000 Pomak’ın adlarının zorla değiştirilmesi, Müslümanların mezar taşlarındaki isimlerin silinerek Hıristiyan isimleri yazılmasıdır (Karaman 2018, 40).

2.1.3. Romanların / Çingenelerin Karşılaştıkları Sorunlar

            Bulgaristan’da önemli bir diğer azınlıkta Romanlar yani Çingenelerdir. 2011 nüfus sayımında nüfusları 325.343 olarak tespit edilmiş, ülkenin %4,9’unu oluşturdukları belirlenmiştir. Resmi olmayan verilere göre nüfuslarının yaklaşık 750.000 olduğu, sayımda kendilerini Türk olarak yazdırdıkları iddia edilmektedir. Romanların %18’i kendini Müslüman olarak tanımlarken, %37’si Ortodoks ve %10’u ise Protestan olarak ifade etmiştir (Özlem 2016-2, 75-76).

Romanlarda önemli sorunlarla karşılaşmakta; özellikle ekonomi, sağlık ve eğitim alanlarında ciddi asimilasyon politikalarına maruz bırakılmaktadırlar. Bunlar incelenirse;

  • Toplumsal dışlanma: Romanların toplumun en yoksul, eğitimsiz, en zor iş bulan, dışlanan, ayrımcılığa ve nefret söylemlerine hedef olan grubu olarak öne çıkması (Atasoy 2010, 186),
  • Ekonomik ayrımcılık: Romanların diğer azınlıklara oranla ekonomik olarak daha büyük baskı altında tutulması, Romanlar arasındaki işsizliğin ve sosyal güvenlik sahibi olmayanların %70’lerde olması, Romanların kötü şartlarda yaşaması, sağlık hizmetlerinden büyük oranda faydalanamamaları,
  • Eğitimsizlik: Azınlıklar içinde eğitim düzeyi en düşük topluluğun Romanlar olması, Romanların yaklaşık %90’ının ilk ve ortaokul düzeyinde eğitim almış olması (Özlem 2016-2, 78-84),
  • Siyasi katılım sorunları: Temmuz 1990’da Demokratik Roman Birliği partisinin kaydedilmesinin engellenmesi, Roman siyasi partilerinin etnik siyaset gütmelerinde problemler yaşanabilmesi (Özlem 2016-2, 85-86),

2.2. Yunanistan’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Türkiye’nin sınır komşularından Yunanistan; kuzeydoğusunda Türkiye, doğusunda Ege Denizi, güneyinde Akdeniz ve batısında Adriyatik Denizi ile kuzeyindeyse Arnavutluk, Kuzey Makedonya ve Bulgaristan’la çevrili bir devlettir. Nüfusu yaklaşık 10.800.000 olarak tespit edilirken, Batı Trakya bölgesinde resmi rakamlara göre yaklaşık 150 bin Müslüman ve Türk azınlığın bulunduğu belirtilmektedir (Gökdağ 2012, 13).

Ülkede Makedon, Bulgar, Yahudi, Ermeni ve Vlah azınlığın yanında Arnavut azınlıkta bulunmaktadır. 2006 yılı verilerine göre Güney Epir bölgesinde 95 bin, Arnavutlara göre ise yaklaşık 200 bin Arnavut yaşamaktadır (Progonati 2013, 172). Londra merkezli Uluslararası Azınlık Hakları Grubunun 2018 yılı verilerine göre 480,851 Arnavut, 75,917 Bulgar, 46,524 Roman, 34,178 Pakistanlı, 27,407 Gürcü ve 17,008 Ukraynalı oturma iznine sahiptir. Ayrıca 200,000 Ulah, 95,00 Arvanit Arnavut’unun, 100,000-200,000 arası etnik Makedon’un, 265,000 Çingene’nin, 90,000 Türk’ün, 35,000-40,000 Pomak’ın ve 5,000 Yahudi’nin varlığı belirtilmiştir (MRGI, 2018). Yunanistan’da yaklaşık 600.000’den fazla Müslüman’ın yaşadığı tahmin edilmekte olup, toplam ülke nüfusunun yüzde 5’ine denk geldikleri düşünülmektedir (Hüseyinoğlu 2015, 70).

2.2.1. Batı Trakya Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Batı Trakya doğusunda Meriç nehri, kuzeyinde Rodop dağları, batısında Mesta-Karasu nehri ile güneyinde Ege Denizi’yle çevrili bir bölge olup üç ilden oluşmaktadır. Bunlar; Doğuda Türkiye sınırında Dedeağaç (Alexandroupolis), ortada Gümülcine (Komotini) ve batıda ise İskeçe (Xanthi)’dir (Arslan 2015, 2).

Kilit Argümanlar

  • Batı Trakya’daki azınlığın nüfusu Yunan makamlarınca 150.000 dolaylarında gösterilmektedir.
  • 1923 tarihli Lozan Konferansında Türk heyetine göre bölge nüfusunun en az 129.120 olduğu iddiası ve aradan geçen zaman ve nüfus artış hızı düşünüldüğünde Batı Trakya Müslüman ve Türk azınlığının nüfusunun yaklaşık 1 milyon civarında olabileceği de iddia edilmektedir (Cin 2009, 149).

Azınlığı hukuken tanımlayan ve haklarını güvence altına alan ilk metin 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması olmasına rağmen Yunanistan’ın birçok hakkı ihlal ettiği görülmektedir (Ömeroğlu 1994, 29-35). Batı Trakya’da gerçekleşen ve başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Uluslararası İnsan Hakları İzleme Komitesi karar ve raporlarına geçmiş birçok sorun mevcuttur (IHFHR 1997, 1999, 2002). Bunlar;

  • Türk kimliğinin reddi: Azınlığın Yunanistan tarafından “Müslüman Azınlık”, Türkiye tarafından ise “Türk Azınlığı” olarak tanımlanması (Oran 1993, 111),
  • Siyasal haklara ilişkin sorunlar: Dostluk, Barış ve Eşitlik Partisi kurucusu Dr. Sadık Ahmet’e yönelik yargılama ve tutuklamalar, %3 seçim barajı uygulaması,
  • Dolaşım sorunları: Azınlık pasaportlarına el konulması, Batı Trakya Yasak Bölge uygulaması, seyahat engellemeleri,
  • Yurttaşlığa ilişkin sorunlar: Yunan Yurttaşlık Yasasıyla yaklaşık 60.000 kişinin yurttaşlıktan çıkarılması,
  • Din ve müftülük sorunu: Azınlık toplumunca seçilen müftülerin engellenerek yapılan müftü atamaları, başmüftülük kurumunun açılmasına izin verilmemesi, Batı Trakya ve Atina’daki ibadethane eksikliği, Osmanlıdan kalma camilerin müzeye çevrilmesi, camilere imam atamaları, camii, ibadethane ve mezarlıklara saldırılar yapılması, cami minarelerinin çan kulelerinden kısa olması zorunluluğu,
  • “Türk” adının ve Türkçenin kullanılması sorunu: Türk adının ve Türkçe terimlerin kullanımının yasaklanması, kamusal alanda Türkçenin kullanılamaması, Türkçe yer adlarının Yunancayla değiştirilmesi,
  • Eğitimdeki sorunlar: Azınlık okullarının kamulaştırılması, Türk okullarının ve anaokullarının açılmasına izin verilmemesi, okul öncesi ve yükseköğretimde Türkçe eğitim yapılamaması, eğitimde Yunanca zorunluluğu, diploma denkliği sorunları, Türkçe eğitimin ve Türk okullarının sayısının azaltılması, Türkçe eğitmen ihtiyacı, yükseköğretimde kontenjan sorunu,
  • Ekonomiyle ilgili sorunlar: Türklerin yaşadıkları Gümülcine ve İskeçe’de kamu kurumlarında Türklerin istihdam edilmemesi, mülk edinme kısıtlamaları, tarım araçlarına lisans verilmemesi, bölgeye yatırım yapılmaması (Hüseyinoğlu 2015, 86),
  • Yargıyla ilgili sorunlar: Adil yargılama yapılmaması,
  • İstimlâk ile kamulaştırma sorunları: Azınlık arazilerinin kamulaştırılması, mezarların istimlâk edilmesi,
  • Vakıflar sorunu: Vakıfların taşınmaz mal edinmelerine izin verilmemesi, vakıf mallarının kamulaştırılması,
  • Medya alanındaki sorunlar: Türk televizyonlarının izlenmemesi için sinyal engelleyici kullanılması, Türkçe yayın yapan radyolara yayınlarının en az yüzde 25’ini Yunanca yapma zorunluluğu getirilmesi gibi temel sorun başlıklarıdır (Oran 1999, 40; Sarıkaya, Ahmet ve Demirel 2013, 8-17; Hüseyinoğlu 2016, 103-129).

2.2.3. On İki Ada Müslüman ve Türk Azınlığının Varlığı ve Sorunları

Yunanistan’da yaşayan Müslüman ve Türk azınlıklardan biri de On İki Ada Türkleridir. 1947 yılı sonrasında On İki Adanın Yunanistan’a bırakılmasıyla Rodos ve İstanköy’deki Türkler Yunanistan vatandaşı olmuşlardır. Günümüzde nüfusları 5.000-8.000 arasında değişen Rodos ve İstanköy Türkleri Lozan Barış Antlaşmasına dâhil olamadıkları ve azınlık haklarına sahip olmadıkları için kolektif birçok haktan da mahrum durumdadırlar. Azınlık eğitim alanında; Adalarda Batı Trakya’ya benzer bir şekilde iki dilli okulların mevcut olmaması, 1970’lerden beri Türkçe eğitimin yasaklanmış olması, devlet okullarında Türkçenin öğretilmemesi gibi sorunlar yaşamaktadır (Hüseyinoğlu 2015, 87).

2.2.4. Pomak Kimliğinin Reddi

            Yunanistan’daki Müslüman azınlıklardan biri de Pomaklar olup, ülkede Pomak kimliği ve kökeni reddedilmekte, “Büyük İskender’in zorla Müslümanlaştırılmış torunları” propagandası yapılmaktadır. Üstelik Pomakların Yunan kanı taşıdıkları da iddia edilerek tıbbi yöntemlerle kanıtlanmaya çalışılmıştır (Oran 1993, 113). Son dönemde Pomaklara karşı farklı politikalar da izlenmeye başlanmış; Pomaklar ile Türkleri birbirinden uzaklaştırmak amacıyla Pomak kültürü, dili ve edebiyatı canlandırılarak Pomak kimliği inşa edilmeye çalışılmaktadır (Gökdağ 2012, 13).

2.2.5. Epir Bölgesi ve Arnavut Azınlığın Varlığı Sorunu

            Yunanistan’daki Müslüman Arnavut azınlık Türk ve Vlahlardan sonra en geniş kitledir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Yunanistan’da Arnavutların Güney Epir, Yunanlıların ise Kuzey Epir dedikleri bölgede çok sayıda Arnavut kalmıştır (Türbedar 2004, 110). Asimilasyon politikalarına rağmen ülkede yaklaşık 100 bin Çamerya Arnavut’unun yaşadığı tahmin edilmektedir (Progonati 2013, 173-174). Bu asimilasyon politikalarına örnek verilirse;

  • Zorunlu göç uygulamaları: Lozan Barış Antlaşmasınca Rumları ve Türkleri kapsayan mübadelede yaklaşık 85 bin Arnavut Müslüman’ın da Türkiye’ye göç ettirilmesi, 1944 Yunan İç Savaşında 30 bin ve 1994 yılındaysa 70 bin Müslüman Çamerya Arnavut’unun sınır dışı edilmesi (Progonati 2013, 172; Türbedar 2004, 113),
  • Arnavut malvarlıklarına el koyulması: Güney Epir’e Yunanlı, Ulah ve Çingene nüfusu yerleştirilerek göç eden Çamerya Arnavutlarının malları ve mülklerinin yeni nüfusa dağıtılması ve ülkeye girişlerinin yasaklanması (Türbedar 2004, 113),
  • Kayıt dışı çalışma sorunu: 1990-1993 yılları arasında ekonomik sorunlardan dolayı Arnavutluk’tan gelen yaklaşık 300 bin Arnavut’un kayıt dışı çalışmasıdır (Türbedar 2003, 115-117).

2.2. 6. Yunanistan’daki Diğer Müslüman Azınlıkların Sorunları

Başta başkent Atina ve Selanik olmak üzere metropollerde yaşayan Müslüman toplulukların yaşadıkları en önemli sıkıntılardan biri bu şehirlerde resmi izinli camii ve mezarlığın/şehitliğin bulunmamasıdır. Atina’da Bangladeş ve Pakistanlı Müslümanlara ait sadece iki ibadethane mevcuttur (Hüseyinoğlu 2016, 163). Müslümanların yaşadıkları bölgelerde 70 civarında mescit olduğu tahmin edilmekte, çoğunluğunun ise ev, garaj, bodrum, dükkân gibi yerlerden bozma oldukları ve yalnızca Atina’da 3 adet mescidin resmi ve mescit formatında olduğu da bilinmektedir (Hüseyinoğlu 2016, 42).

Batı Trakya’daysa azınlığa ait 300’den fazla resmi ibadethane mevcuttur. Adadaki Türklerinse resmi bir camisi bulunmamaktadır. Yunanistan’daki Müslüman toplumca Atina’da bir camii inşası talep edilmiş, 2016 yılında bir camii inşasına başlanmış, 2017 yılında açılacağı beyan edilmişse de açılmamıştır (Hüseyinoğlu 2015, 74-75).

2.3. Arnavutluk’taki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Arnavutluk kuzeyde Karadağ, doğuda Sırbistan ile Makedonya, güneydoğuda Yunanistan ve batıda ise Adriyatik Denizi ile komşu bir devlettir (Özgöker ve Batı 2016, 55). Nüfusu yaklaşık 3.197.000 iken, çoğunluğunu Arnavutlar oluşturmaktadır (Karaman 2018, 23). Nüfusun %95’i Arnavutlara aitken, %1’in altında Yunan, Makedon, Ulah, Roman, Karadağlı azınlıklar da bulunmaktadır. Arnavutluk Yunan, Makedon ve Karadağlıları ulusal, Ulah ve Romanları ise kültürel azınlık olarak tanımlamaktadır (Dede 2014, 16). Kendini Müslüman olarak ifade edenlerin oranı %56, Bektaşiler %2.09, Katolikler %10.03 ve Ortodokslar ise %6,75’dir (SETA1 2014, 13-14). Ülkede %0,14 oranında Evanjelik Hıristiyan’da bulunmaktadır. Sonuçlar 1944 yılında başlayan Enver Hoxha (Hoca) döneminde uygulanan ateist politikalardan dolayı ateizme ilgi olduğunu göstermektedir. Arnavutluk’taki Müslümanların sorun yaşadığı Enver Hoca döneminden kaynaklanan ve günümüzde de devam eden olumsuz etkiler mevcuttur.

Kutu-3: Enver Hoca Dönemi Enver Hoca döneminde din düşmanlığı anayasal bir kural haline dönüşmüş, cami ve kilise kapılarına kilit vurulmuştur (Karaman 2018, 40). 1967 yılında Arnavutluk resmi olarak dünyanın ilk ateist devleti haline gelmiştir. Ülkede ciddi bir din adamı eksikliği ortaya çıkmış, bu boşluğu ise Körfez ülkelerinden gelen İslami sivil toplum kuruluşları doldurmaya çalışmaktadır. Özellikle Vahhabi ve Selefi grupların varlık ve faaliyetleri Arnavutluk için “güvenlik meselesi” olarak algılanmaya başlamıştır (SETA1 2014, 82-84).  

 

 

2.4. Kuzey Makedonya’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Yeni adıyla Kuzey Makedonya; Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Arnavutluk arasında konumlu bir devlettir (Özgöker ve Batı 2016, 88). 2002 sayımına göre nüfusu yaklaşık 2.046.209 olarak tespit edilmişken, %64’le çoğunluk Makedonların yanında Arnavutlar, Türkler, Torbeşler, Boşnaklar, Romanlar gibi Müslüman toplumlarla Bulgarlar, Sırplar, Ulahlar ve Yahudiler gibi toplumlarda yaşamaktadır (Karaman 2018, 23). Nüfusun %2.66’sını Romanlar ve %1.78’ini ise Sırplar oluşturmaktadır (İşyar ve Ahmed 2005, 219).

Kilit Argümanlar

  • Resmi makamlar ülkede Arnavutların %25, Türklerin ise %4-5 civarında olduğunu belirtmektedir.
  • Arnavutlar %40, Türkler ise %10 oranında olduklarını iddia etmektedirler (Dalkılıç 2016, 86).
  • Ülkenin %65’inin Makedon Ortodoks ve %33’ünün Müslüman olduğu ifade edilse de, son sayımın 2002’de yapıldığı dikkate alındığında ülkenin yüzde elliye yakınının Müslüman olduğu iddiası da mevcuttur (SETA3 2014, 13).
  • Makedonya İslam Birliğine göre de Müslüman nüfus hemen hemen bir milyona yakındır.

Müslümanların çoğunluğunu 509.083 nüfusla Arnavutlar oluştururken, gerisini 77.959’la Türkler, 53.879 Romanlar, 17.018 Boşnaklar ve Torbeşler oluşturmaktadır (SETA3 2014, 90). Ülkede nüfusları 5-10 bin arasında olan ve Türkçe bilen Çingeneler’de bulunmaktadır (Türk & Giesel 2016, 131).

2.4.1. Makedonya’daki Türklerin Sorunları

            Türkler Yugoslavya’dan günümüze kadar Makedonya’nın bağımsızlığında kurucu unsur olsalar da sık sık asimilasyon politikalarına maruz bırakılmışlardır. Bu konulara örnek verilirse;

  • Yücelciler olayı: Türklerin milli ve manevi değerlerine sahip çıkmak amacıyla 1941 yılında kurulmuş “Yücel Teşkilatı” 1947 yılında yasa dışı örgüt olarak ilan edilmiş, yöneticileri yargılanarak idama mahkûm edilmiştir (Engüllü 1996, 53).
  • Zorunlu Türk göçleri: 1953 yılında 203.938 olan Türk nüfusu aynı yıl imzalanan “Serbest Göç Antlaşması” sonrası göçlerle 2002 yılında 79.959’a kadar gerilemiştir. Türklerin oranı yüzde 22’den 1961 yılında yüzde 9,4’e, 2002 yılında ise yüzde 3,9’a kadar düşmüştür. 1953 yılından sonra Türkiye’ye göç edenlerin sayısının yaklaşık 175 bin olduğu, gayri resmi olarak ise 300 binleri bulduğu tahmin edilmektedir (Bozkurt 2010, 60-61; Türk ve Giesel 2016, 132-133).
  • 1974 ve 1991 Anayasası: Kurucu millet sorunu: Türkler 1974 Anayasasında diğer milletlerle birlikte “devletin kurucu unsurları” olarak anılsalar da, 1991 Anayasasında “Makedonya Cumhuriyeti Makedonların ulusal devleti olarak kurulmuştur” hükmünün yer almasıyla “milliyet” olarak tanımlanmışlardır (Bozkurt 2010, 62).
  • Eğitimdeki ve Türkçenin kullanımındaki sorunlar: 1991-1999 yılları arasında Türk köylerinde Türkçe eğitimi yasaklanmıştır (Ural 2016, 396). Günümüzde Türkçe bilen öğretmen sayısı oldukça sınırlı olup, eğitim ve öğretim materyalleri yetersiz durumdadır. Türkçe eğitim veren devlet okulları Makedon okullara oranla destek alamamaktadır (Dalkılıç ve Biçer 2017, 612).
  • Türk medya kuruluşlarının sorunları: Türkçe yayın yapan medya kuruluşları finansman sorunu yaşamakta, yeterli miktarda maddi yardım ve reklam alamamaktadır. Radyolar için yapılan frekans başvuruları kabul edilmemektedir (Türk ve Giesel 2016, 166).
  • Bölgesel Örgütlenme Yasası: 2004’te kabul edilen yasayla Makedonya’daki 123 olan belediye sayısının sırasıyla 84 ve sonra 78’e düşürülmesi öngörülmüştür (Bozkurt 2010, 66). Türk nüfusunun %20’yi geçtiği Vrapçişte ve Banitsa Belediyelerinin de sınırları değiştirilmiş, Vrapçişte’de Türklerin oranı %36’dan %12,34’e düşürülmüştür (Gökdağ 2012, 19).
  • Tarih kitaplarındaki nefret söylemi: Tarih kitaplarında Osmanlı Devleti sömürgeci gösterilmekte, Türklerin Makedonlara katliam yaptıkları ve sosyo-ekonomik açıdan geri bıraktıkları söylemleriyle Türklere karşı nefret duygusu işlenmeye çalışılmaktadır (Purde 2016, 18).

2.4.2. Makedonya’daki Torbeşlerin Sorunları

Anadilleri Makedonca olan bir diğer Müslüman azınlık Torbeşler, nüfus sayımlarında Makedon olarak kaydedildikleri için sayılarının 35.000-100.000 arasında olduğu düşünülmektedir (Dikici 2014, 126-127).

Kilit Argümanlar

  • Müslüman Torbeşlerin, Pomakların Makedonya’daki adı veya Müslüman Slavlara verilen isim oldukları iddia edilmektedir (Gökdağ 2012, 16).
  • Kumanların Balkanlar’a ilk gelişlerinden günümüze kadar saflarının dört-beş kez değiştirilmeye çalışılmasından dolayı “dört-beşler” yani Torbeş olarak adlandırıldığı da söylenmektedir (Gökdağ 2012, 19).
  • Osmanlı arşivlerinde ise topluluk Türkbaş olarak geçmektedir (Çavuşoğlu 1993).
  • Torbeşlerin de kendilerini Türklere yakın gördükleri ve Türk kimliği altında tanımlanmayı istedikleri görülmektedir (Dikici 2014, 126).

Torbeşler de ciddi asimilasyon politikalarına maruz bırakılmaktadır. Bu politikalara bakılırsa;

  • Torbeş varlığının ve kimliğinin reddi: Torbeşlerin Arnavutlara ya da Türklere katılmaları önlenmeye çalışılmış, örneğin işe alınan Torbeşlere sadece Müslüman kimliğine sahip olduklarına dair kâğıt imzalatılmıştır. Ayrıca Torbeşlerin Makedon oldukları, Osmanlılar tarafından zorla Müslümanlaştırıldıkları iddia edilmiştir (Oran 1993, 116-118).
  • Eğitimde karşılaşılan sorunlar: Torbeşlerin Türkçe eğitim istekleri reddedilmekte, Doğu Makedonya’da bulunan Torbeş çocuklarının 1-8. sınıfları arasında Türkçe eğitim almaları engellenmektedir. Türkçe eğitim noktasında öğretmen eksikliği, öğretmenlerin Türkçeyi tam olarak bilmemeleri, ders kitaplarındaki yetersizlikler gibi problemlerde görülmektedir (Ural 2016, 397; Türk ve Giesel 2016, 146-147).

2.4.3. Makedonya’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Ortak Hakları ve Sorunları

            Arnavut, Türk, Torbeş ve Boşnak azınlığın tümünü ilgilendiren ortak haklar ve sorunlarda vardır. Bunlara örnekler verilirse;

  • 2001 Krizi: Arnavutlar 1974 Anayasasında “kurucu millet” statüsündeyken 1991 Anayasasında “azınlık” konumuna getirilmelerini reddetmişler, “kurucu millet” statüsünü kazanmayı ve yeni hakları talep etmişler, reddedilmesi sonrasında 2001 yılında hükümet güçleri ile Arnavut Kosova Kurtuluş Ordusu arasında çatışmalar yaşanmıştır (Gökdağ 2012, 18). Çatışmalardan Türkler de olumsuz etkilenmiş, Osmanlı mimarisinin büyük bir kısmı tahrip edilmiştir. Yaklaşık 30.000 Arnavut ve Türk de; Türkiye, Arnavutluk ve Kosova’ya göç etmiştir (Purde 2016, 9-11).
  • Ohrid Çerçeve Antlaşması: Çatışmalardan sonra13 Ağustos 2001’de “Ohrid Çerçeve Antlaşması” imzalanmıştır. Antlaşmayla Makedonlar ve Arnavutların anayasal statüleri yeniden tanımlanırken, dil, eğitim, devlet kurumlarında istihdam, merkezi ve yerel idareye katılım gibi anayasal haklarda değişiklikler yapılmıştır. Etnik azınlığın nüfusun yüzde 20’sinden fazlasını oluşturduğu belediyelerde azınlık dilinin ikinci resmi dil ilan edilmesi, azınlık nüfusunun çoğunlukta olduğu belediye, okul ve devlet kurumlarında yönetimin azınlık temsilcilerine geçmesi öngörülmüştür (Bozkurt 2010, 65). Anayasa değişikliğiyle “Makedonya, Makedon milletinin Arnavut milletinin ve Makedonya’da yaşayan diğer milletlerin ülkesidir” hükmü yürürlüğe girmiştir.
  • Ohrid Çerçeve Antlaşması ve Türklerin haklarına ilişkin sorunlar: Türklerin nüfuslarına göre hakça temsilleri için istihdam oranı %4 olmasına rağmen, oranın 1997’de 1.96, 2000’de 1.79 ve 2005 yılında ise 1.72 olarak giderek düştüğü gözlemlenmektedir (Ural 2016, 417). Antlaşmada; milli sembollerin kullanımı ve bayrak yasasında %50, anadilin kullanımıyla ilgili yasada %20 oranı öngörülmekte olup Türkler nüfuslarına göre oranları yeterli gelmediği için haklardan mahrum kalmaktadırlar.
  • Üsküp 2014 Projesi ve ayrımcılık politikası: “Üsküp 2014 Projesi” doğrultusunda şehrin %40’ını oluşturan Müslümanlar yok sayılarak, Makedonlaştırma politikasıyla Müslümanları ötekileştiren eserler yapılmıştır. Eserlerde Ortodoks Makedon kültürüne yer verilmiş, Osmanlı veya İslam medeniyetinden herhangi bir kültüre yer tanınmamıştır (Dalkılıç 2016, 98-99).
  • Bayrak Krizi: 1997 yılında çıkarılan “Farklı Ülkelerin Bayraklarının Devletin Resmi Kuruluşlarına Asılmasının Yasaklanması” yasasıyla; Arnavutların ve Türklerin yoğun olduğu Kalkandelen ve Gostivar’daki belediye binalarında özellikle Arnavutluk’a ait bayraklar indirilmek istenmiştir. Makedon güvenlik güçlerince operasyonlar düzenlenmiş, protestocularla çatışmalar yaşanmış, Arnavut ve Türk azınlık şiddete ve işkencelere maruz bırakılmış, azınlıklardan hayatını kaybedenlerde olmuştur (Purde 2016, 5). Özellikle Gostivar’da basılan ve aranan evlerin %90’ı Türklerin evleridir.
  • Vakıf mallarının iadesi sorunu: Makedonya’daki diğer din birliklerinin vakıf malları iade edilmişken, Makedonya İslam Birliği’ne edilmemiş, bazı vakıf malları da Makedonya Ortodoks Kilisesine bağışlanmıştır. Makedonya Ortodoks Kilisesinin eğitim kurumlarıyla dini yapılarına devlet tarafından finans desteği sağlanırken, İslam Birliğine ise destek sağlanmamaktadır (Kafkasyalı 2016, 107).

2.5. Kosova’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

            Kosovagüneyden Makedonya, kuzeyden ve doğudan Sırbistan, batıdan ise Arnavutluk ve Karadağ ile çevrili bir devlettir (Karaman 2018, 23). Nüfusun %90’ını Müslüman Arnavutlar oluştururken, %5,3’ü Ortodoks Sırplar, %2’sini Boşnaklar, %2’sini Türkler ve kalan %2’sini ise diğer azınlıklar oluşturmaktadır (Akgün 2012, 16). Kosova’nın %96’sı Müslüman olup %2,2’si Katolik, %1,5’i ise Ortodoks’tur. Resmi dillerse Arnavutça ve Sırpçadır. Ayrıca Türklerin ve Boşnakların yoğun oldukları belediyelerde Türkçe ve Boşnakçada resmi dildir (SETA2 2014, 14-15).

Nüfusun çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Prizren ve Mamuşa başta olmak üzere, başkent Priştine, Mitroviça, Vıçıtırın ve Gilan belediyelerinde Türkçe resmi statüye sahip bir dildir (Dede 2014, 22). 2011 nüfus sayımına göre ülke nüfusu 1.739.825 olarak belirlenmişken; Arnavutlar 1.616.869, Sırplar 25.532, Türkler 18.738, Romanlar 8.824, Boşnaklar 27.533, Aşkaliler 15.436, Mısırlılar 11.524 ve Goralılar da 10.265 olarak tespit edilmiştir (Özlem 2016, 154; 295). Ancak yaklaşık 250.000 kişinin Türkçe konuştuğu, Türk nüfusunun da resmi verilerden çok daha fazla olduğu ve 40-50 binleri bulduğu da iddia edilmektedir.

2.5.1. Kosova’daki Türklerin Sorunları

            Türkler diğer Balkan ülkelerinden farklı olarak Arnavut çoğunlukla aynı dine mensup olsalar da etnik olarak önemli sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu sorunlara örnek verilirse;

  • Türkçenin hukuki statüsü sorunu: 1974 Anayasasında Sırpça ve Arnavutça gibi Türkçeye de resmi dil statüsü tanınmışsa da, 1999 yılında Kosova idaresinden sorumlu UNMIK’in Başkanı Bernard Kuchner’in kararıyla Türkçe resmi dil statüsünden çıkarılmıştır (Bozkurt 2010, 68). UNMIK idaresince verilen kimliklerde “i, ü, ö, ş” gibi Türkçe karakterler de kullanılmamaya başlanmıştır. Adliyeler gibi devlet kurumlarının personel ilanlarında Türkçe bilme zorunluluğuna da yer verilmemiştir (Türk ve Karamucho 2016, 189). 2007 yılına gelindiğinde dil konusundaki kriz kısmen çözülebilmiş, Türkçeye eski resmi dil statüsüne yakın bir statü verilmiştir (Bozkurt 2010, 76-78).
  • Türkçe eğitimde yaşanan sorunlar: 1912 yılında Türkçe eğitim kurumları kapatılmış, 1943 yılında medreselerin eğitim dili Arnavutçaya çevrilmiştir. Türkler 1912’den 1945’e kadar Sırp-Hırvat dillerinde, 1945’den 1951’e kadar ise Arnavutça eğitim almışlardır (Lika 1991, 217).
  • Soyadı değiştirme uygulamaları: 1946’da çıkarılan soyadı yasasıyla Türklerin soyadları “i son eki” vasıtasıyla Arnavutlara uydurulmuştur (Oran 1993, 119). Benzer uygulama 1930’lu yıllarda da yapılmış, Türklere Sırpça soyadları verilmiştir (Türk ve Karamucho 2016, 181).
  • Eğitimde yaşanan güncel sorunlar: Yeterli öğretim elemanının olmayışı, Türkiye’de üniversite eğitimi alan gençlerin bir kısmının başarısız olması, başarılı olanların Kosova’ya geri dönmek istememesi, ders kitaplarının yetersizliğidir (Akgün 2012, 28).
  • Sosyo-ekonomik hayatta yaşanan güncel sorunlar: Kosova Radyo Televizyonu’nda Türkçeye yeterli zaman ayrılmaması, Türk derneklerinin devletten destek alamaması, kamu kurumlarında Türkçe hizmet alınamaması, doğum belgeleri ve kimliklerin Türkçe olmaması, kamu kurumlarında Türklerin işe alınmaması gibi sorunlardır (Akgün 2012, 30).

2.5.2. Kosova’daki Müslüman Arnavutlar ve Türklerin Ortak Sorunu: Misyonerlik Faaliyetleri

1999 yılında gerçekleşen NATO müdahalesinin sonrasında 1000’e yakın Batı destekli Hıristiyan misyoner derneğinin yanı sıra 5000’e yakın Vatikan merkezli misyoner Kosova’da İslam dini aleyhine misyonerlik faaliyetleri yürütür hale gelmiştir (Özlem 2016, 311). Mevcut durum hem ülkedeki Arnavutların hem de Türklerin Müslüman ve milli kimlik ile kültürlerini korumaları yönünde tehdit oluşturmaya başlamıştır.

2.6. Karadağ’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

            Karadağ batısında Bosna Hersek ve Hırvatistan, kuzeyinde Sırbistan, doğusunda Arnavutluk, güneyinde ise Adriyatik Denizi ile komşu bir devlettir (Özgöker ve Batı 2016, 78). Nüfusu yaklaşık 700.000 iken, çoğunluk Karadağlıların yanında Sırp, Boşnak, Hırvat ve Arnavut azınlıkta yaşamaktadır. Karadağlılar %45, Sırplar %29, Boşnaklar %9, Arnavutlar %5, Karadağlı Slav Müslümanlar %3, Hırvatlar %1 ve diğer gruplar da %1’lik oranı barındırmaktadır. Londra merkezli Uluslararası Azınlık Hakları Grubunun 2003 yılı verileriyle ülkede; 267.669 Karadağlının yanı sıra 198.414 Sırp, 48.184 Boşnak, 31.163 Arnavut, 24.625 Karadağlı Slav Müslüman, 6.811 Hırvat ve 2.601 Roman azınlığın yaşadığı belirtilmektedir (MRGI, 2018). Ülkenin %72’si Ortodoks olup, %19 oranında Müslüman ve %3’te Katolik topluluk yaşamaktadır (Ekinci 2014, 13). Ekim 2007’de yürürlüğe giren yeni anayasada Sırpça, Boşnakça, Hırvatça ve Arnavutça da resmi dil kabul edilmiştir. Özelikle Sancak bölgesinde ciddi bir Boşnak nüfus yaşamaktadır (Gökdağ 2012, 22).

2.6.1. Sancak Bölgesi Müftülük Sorunu

Karadağ’ın bağımsızlığı sonrası Sancak bölgesi ikiye bölünmüş, bir kısmı Sırbistan bir kısmıysa bugünkü Karadağ sınırlarında kalmıştır. Karadağ’ın Sancak bölgesinin dini örgütlenmesi Başkanlığını Rifat Fejzic’in yaptığı Karadağ İslam Birliği’ne bağlıyken, Sırbistan Sancağı’nın başmüftüsü ise Muamer Zukorlic’tir. Zukorlic Bosna Hersek Riyaseti tarafından bütün Sancak bölgesinin başmüftüsü olarak atanmıştır. Sancak bölgesindeki Boşnak Müslümanların en ciddi sorunlarından biri iki dini grup arasındaki gerilimler ve özellikle Karadağ’daki İslam topluluğunun bölünme riskidir. Son yıllarda Zukorlic’in Karadağ’daki Boşnaklara yönelik dini ve siyasi örgütlenme faaliyetleri artmış, iki grup arasında şiddet eylemleri yaşanmaya başlanmıştır.

2.6.2. Arnavutların Anayasal Hak Talepleri

Müslüman azınlıklardan biri de Arnavutlar olup, yaklaşık %5’lik oranla 50 bin nüfusluk bir kısmı kapladıkları düşünülmektedir (Progonati 2013, 180). Arnavutlar son yıllarda anadil, ulusal semboller, kamuda istihdam gibi konularda uygulamaların ve hükümet politikalarının yetersiz olduğu eleştirilerinde ve taleplerde bulunmakta, anayasal hakların uygulamaya geçirilmesini istemektedir (Ekinci 2014, 19).

2.6.3. Türklerin Varlığı Meselesi

            Karadağ, Türk azınlığının ve Türk vatandaşlarının sayısının Balkanlarda en az olduğu ülkelerden biridir. Öyle ki 2011 nüfus sayımında Karadağ’da sadece 104 Türk’ün yaşadığı belirlenmiştir. 1961 sayımında Türklerin sayısı 2.392 ve 1971 sayımında ise 397 olarak tespit edilmiştir. Bu topluluğun en önemli sorunlarından biri ise Türkçe eğitim noktasında eksiklikleridir (Türk 2016, 247-250).

2.7. Sırbistan’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

            Sırbistan kuzeyde Avrupa sınırında Macaristan ile doğuda Bulgaristan ve Romanya, batıda Bosna Hersek güneydeyse Makedonya ile komşu bir devlettir (Özgöker & Batı 2016, 98). Yaklaşık 7.498.000’luk nüfusunun %82’sini Sırplar, %18’lik kısmı ise Macar, Boşnak, Roman ve diğer azınlıklar oluşturmaktadır (Gökdağ 2012, 22). Macarlar %4, Boşnaklar %2, Romanlar %1,5 nüfus oranına sahipken, geri kalan azınlıklarsa Yugoslav, Karadağlı ve diğerleridir. Londra merkezli Uluslararası Azınlık Hakları Grubunun 2002 verilerine göre Sırplar 6.212.838 nüfusa; Macarlar 293.299, Boşnaklar 136.067, Romanlar 108.193, Yugoslavlar 80.721, Hırvatlar 70.602, Karadağlılar 69.049, Arnavutlar 61.647, Slovaklar 59.021 ve Vlahlar 40.054 nüfusa sahiptir (MRGI, 2018).

Ülkede %85 Ortodoks, %5,5 Katolik ve %3,2 Müslüman mevcuttur. 2011 nüfus sayımı yaklaşık 230.000 Müslüman’ın yaşadığını göstermektedir (Ekinci 2014, 15; 98). Boşnaklar çoğunlukla Sancak – Novi Pazar bölgesinde, Arnavutlar ise Preşova bölgesinde yaşamaktadır. Boşnak ve Arnavut Müslümanlar dışında az sayıda Çingene, Aşkali ve Goralı Müslüman topluluklar da mevcuttur.

2.7.1. Sancak – Novi Pazar (Yeni Pazar)’daki Müslümanların Durumu ve Sorunları

            Sancak bölgesi batısında Karadağ, doğusunda Sırbistan, kuzeyinde Bosna Hersek ve güneyinde Kosova’nın bulunduğu bir bölge olup, Karadağ’ın 2006 yılında bağımsızlığını kazanmasıyla bir kısmı Karadağ sınırlarında diğer bir kısmı ise Sırbistan’a bağlı olmayı sürdürmüştür (Bozkurt 2010, 79).

            2006 yılı öncesinde bölgede; 193.026 Boşnak, 156.852 Sırp, 29.892 Karadağlı ve 27.047 de sadece Müslüman’ın yaşadığı tespit edilmiştir. Aynı sayımda Sırbistan sınırlarında kalan başkent Novi Pazar’ın toplam nüfusu 85.996 olarak belirlenmiş, kentte 65.593 Boşnak, 17.599 Sırp, 1.599 Müslüman ve 109 Karadağlının yaşadığı bulunmuştur (Bozkurt 2010, 80). Novi Pazar’ın güncel nüfusunun yaklaşık 145.000 olduğu tahmin edilmektedir (Ekinci 2014, 34).

            1 Mart 2012’de toplanan Boşnak Milli Konseyi Sırbistan hükümetinden sorunlarının çözümü noktasında taleplerde bulunmuştur. Bu talepler; Sancak’ın özerkliğinin tanınması, resmi işlerde, eğitimde ve basın yayında Boşnak dilinin kullanılması, savaş döneminde Sancak’ta işlenen katliam ve suçların cezalandırılması, bölgeden göç etmeye zorlanan Boşnakların topraklarına dönmelerine yardımcı olunmasıyla devlet memurluklarında Boşnakların nüfus oranına göre temsil edilmesidir (Ekinci 2014, 34).

2.7.2. Sırbistan Sancağı Müftülük Sorunu

Müftülük sorunu Karadağ ve Sırbistan Sancağı için ortak bir sorundur. Bosna Hersek’in bağımsızlığını kazanmasından önce 1882’den beri bölgesel dini otorite Saraybosna’daki Riyaset olmuştur. Bağımsızlık sonrası ise Sırbistan’daki Müslümanlar için bağlı olacak dini kurum tartışmaları başlamış, Saraybosna Riyaset’ini “manevi merkez” olarak kabul edenler Sırbistan Sancağında Müftü Muamer Zukorlic liderliğinde örgütlenmiştir. Başkanlığını Adem Zilkic’in yaptığı Belgrad Müftülüğü ise bunu reddetmiş ve bağımsız bir riyaset kurumunun oluşturulmasını savunmuştur. 2006 yılına kadar ikili yapı devam etmiştir. 2006 yılında hem Karadağ bağımsızlığını kazanarak Sancak ikiye bölünmüş hem de Sırbistan’da “Kiliseler ve Dini Cemaatler Kanunu” ile her dini cemaatin yalnızca tek bir resmi temsilcisinin olabileceği kuralı getirilmiştir. Ayrıca Karadağ Sancağında da bir dini örgütlenmeye gidilmiş, müftü olarak Rifat Fajzic seçilmiştir. Bugün hem Sırbistan genelinde Belgrad – Sırbistan Sancağı arasında, hem de Sancak özelinde Sırbistan Sancağı ve Karadağ Sancağı arasında bir “Müftülük Sorunu” adında iki başlılık devam etmektedir (Ekinci 2014, 99-100).

2.7.3. Sırbistan Türklerinin Varlığı ve Statüsü Meselesi

            Sırbistan’daki nüfus sayımlarında az sayıda Türkün mevcut olduğu görülmekte, Türklerin varlığı ve statüsü meselesi tartışılmaktadır. 2001 nüfus sayımında 647, 2002 yılında 522 ve 2011’de de 647 kişi kendini Türk olarak yazdırmıştır. Türkler çoğunlukla Sancak bölgesinde Novi Pazar yakınlarında yaşamaktadır (Gümüş 2016, 204; 209-210).

Sırbistan’daki Türkler literatürde “Sırbistan Türkleri ve Türk kökenli Sırplar” gibi ifadelerle adlandırılsalar da, Anadolu’dan gelen Türklerin bölge Müslümanlarınca “Turkuş” olarak adlandırıldıkları görülmektedir. Sancak bölgesinde yaşayanlardan bazılarının kendilerini “Boşnak Türkü” saymaları da dikkat çekmektedir. Özetle Sırbistan Türklerinin;

  • Osmanlı Devleti döneminde Müslüman olan Ortodoks Sırpların torunları oldukları,
  • Osmanlı Devletinin Balkanları fethetmesiyle Anadolu’dan Sırbistan’a yerleştirilen Türkmen boyları oldukları,
  • Köklerinin Türk kavmi Peçeneklere dayandıkları iddia edilmektedir (Gümüş 2016, 204-206).

Türklerin net sayısıyla ilgili tartışmalar bulunmakta olup, azınlık haklarından faydalanabilmek adına kendilerini “Boşnak” olarak kaydettirdikleri ifade edilmektedir. Oysaki 1953 yılında yapılan nüfus sayımında sadece Sancak bölgesinde kendilerini Türk olarak ifade edenlerin sayısı 14.987’dir. O dönem kendilerini sadece Müslüman olarak tanımlayanların sayısı ise 2.820 olmuştur. 2003 yılındaki sayımda ise bu sayı 27.047 olarak belirlenmiştir. Bu durum kendilerini sadece Müslüman olarak tanımlayanlar içinde Türklerin olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Genel olarak Türklerin baskıya maruz bırakıldıkları için kendilerini Türk olarak ifade edemedikleri iddia edilmektedir. Resmi Türk nüfusunun düşük olmasından dolayı anadilde eğitim ve Türkçenin kamusal alanda kullanılması gibi haklardan da faydalanılamamaktadır (Gümüş 2016, 210-211; 217).

2.8. Bosna Hersek’teki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Bosna Hersek kuzeyde ve batıda Hırvatistan, doğuda Sırbistan, güneyde ise Karadağ ile çevrili bir ülke olup, Adriyatik Deniziyle 20 Km kıyısı bulunmaktadır. Bosna devletin kuzey bölgesinin, Hersek ise güney bölgesinin adıdır (Özgöker ve Batı 2016, 67). Yaklaşık 4.500.000 nüfusa sahip ülkede tahminen %48 Boşnak, %37 Sırp ve %14 Hırvat yaşamaktadır. İlgili oranlarla ülkede; 2,1 milyon Boşnak, 1,7 milyon Sırp ve 637,000 de Hırvat’ın yaşadığı belirlenmiştir. Londra merkezli Uluslararası Azınlık Hakları Grubuna göre 30,000-50,000 Roman da mevcuttur (MRGI, 2018). Ülkenin resmi dilleri ise Boşnakça, Sırpça ve Hırvatça olup, %40 oranında Müslüman, %31 Ortodoks ve %15’te Katolik nüfusta bulunmaktadır (Ekinci, 2014, s. 15). Ülkenin kurucu üç milletinden Boşnaklar Müslüman, Sırplar Ortodoks, Hırvatlar ise Katolik’tir (Bozkurt 2010, 81). 

2.8.1. Bağımsızlık Süreci ve Katliamlar

            1992 yılında ülkenin Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Nisan 1992 yılında iç savaş başlamış, Yugoslavya ordusunun silahlarıyla Sırplar, Bosna’nın %70’ini ele geçirmiş ve “etnik temizlik” yapmışlardır (Bozkurt 2010, 84). %90’ı Müslüman olan yaklaşık 250 bin kişi hayatını kaybetmiş, 20 bin kişiyse kaybolmuştur. 1995 yılında Sırplar tarafından Srebrenitsa’da gerçekleştirilen katliamsa tarihe kara bir leke olarak geçmiştir. NATO askerlerinin kontrolünde olan bölgede kadın ve çocuk ayırt edilmeksizin yaklaşık 8000 Müslüman katledilmiştir.

2.8.2. Dayton Barış Antlaşması ve Siyasi İstikrarsızlık Ortamı

İç savaşın ardından Kasım 1995 yılında Dayton Barış Antlaşması imzalanırken, savaş 14 Aralık 1995’te sona ermiştir (Bozkurt 2010, 54-55). Antlaşmayla ülke kurucu üç millet olan Boşnak, Sırp ve Hırvatların temsiliyetini içeren siyasal sistem üzerine inşa edilmiştir. Antlaşma sonrası ise Boşnak lider İzetbegoviç, Sırp lider Milosevic ve Hırvat lider Tudjman’ın liderliğinde yeni devletin anayasası hazırlanmıştır.

Kutu-4: Dayton Barış Antlaşmasının Getirdiği Siyasi Düzen Antlaşmayla Devlet Başkanlığı Üçlü Konseyi’nin yanı sıra ülke Bosna Hersek Federasyonu (FBİH) ve Sırp Cumhuriyeti (RS) olarak iki ana bölgeden oluşturularak ülke 10 kantona bölünmüştür. Ülkenin %49’unu Sırp Cumhuriyetinin, %51’inin ise Boşnak-Hırvat Federasyonu tarafından kontrol edilmesi öngörülmüştür. Düzenlemelerle yaklaşık 820 bin kişi ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalmıştır (Bozkurt 2010, 84-85). Bölgelerin kendi anayasası, parlamentosu ve hükümeti bulunmakta, dışişleri ve para politikaları üç kurucu halkça belirlenmektedir. Yürürlüğe girecek bütün yasalar ve kararlarda üç kurucu unsurun onayı gözetilmektedir (Ekinci, 2014, s. 17-18).  

Müslüman Boşnaklar, Ortodoks Sırplar ve Katolik Hırvatların üçünden hiçbirinin çoğunluk konumunda olmamasından dolayı üç halkta kendi azınlık psikolojisini yaşamaktadır (Gökdağ 2012, 20). Dayton’un karmaşık idari ve siyasi düzeni nedeniyle anayasal, siyasal ve ekonomik reformların yapılması zorlaşmaktadır. Özellikle Sırpların kararlarda veto haklarını sıkça kullanması nedeniyle, ülkedeki karar alma ve uygulama mekanizması da işlemez hale gelmektedir (Bozkurt 2010, 85-86).

2.9. Romanya’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

Romanya kuzey’de Moldova ve Ukrayna ile doğuda Karadeniz ile güneyde Bulgaristan, batıda ise Sırbistan ve Macaristan ile komşudur. Roman veya Rumen olarak tanımlanan çoğunluk, başka uluslarca Ulah veya Vlah şeklinde de isimlendirilmektedir. Yaklaşık 23.166.000 nüfuslu ülkede Hıristiyan çoğunluğun yanında Türkler, Kırım Tatarları, Gagavuzlar gibi Müslüman ve/veya Türk azınlıklar da yaşamaktadır. Hem Romanya hem de Bulgaristan Dobruca’sında yaşayan Türkler büyük oranda Peçeneklerin, Kumanların, Oğuzların ve Osmanlı ile Kırım Türklerinin torunlarıdır. Nüfusun %89,4’ünü Romanlar, %10,6’sını ise diğer etnik gruplar oluşturmaktadır. Bunların içindeyse %7,12’sini Macarlar, %1,76’sını Romanlar ve %1,65’ini de diğer azınlıklar teşkil etmektedir. 1992 nüfus sayımında; 409.723 Roman, 29.533 Oğuz (Osmanlı Türkleri) Türkü ve 24.649 Tatar Türkü gibi Müslüman ve/veya Türk azınlık belirlenmiştir. Bu sayımla ülkede; 70.000 Türk ve 54.173 Müslüman’ın yaşadığı tespit edilmiştir (Özkanat 2013, 455).

2002 nüfus sayımındaysa Türklerin sayısı 32.098, Tatarların 23.935; 2011 nüfus sayımındaysa Türkler 27.700 ve Tatarlarda 20.300 olarak bulunmuştur (Szlagyi 2016, 39). Ancak ülkedeki Türk sayısının yaklaşık 70 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Son sayımdaysa 16.792.868 Rumen, 1.227.623 Macar, 621.573 Roman (Çingene), 50.920 Ukraynalı, 36.042 Alman, 23.487 Rus ve 18.076 Sırp kökenli toplumunda yaşadığı belirlenmiştir (Özlem 2016, 160-161; 348-349).

2.9.1. Türklerin Varlığı ve Karşılaştıkları Sorunlar

Türkler azınlık oldukları başka Balkan devletlerine göre daha rahat konumda olsalar da ciddi sorunlarla karşılaşmaya devam etmektedirler. Bu sorunlara örnek verilirse;

  • Toprak reformları: 1921 ve 1924 yıllarında Türklerin 100 hektarın üzerindeki toprakları istimlâk edilerek köylülere dağıtılmış, tarıma uygunsuz yerler verilmiş (Özlem 2016, 68),
  • Zorunlu göç uygulamaları: 1920’li yıllarda başlayan olumsuz gelişmelerle 1923-1933 yıllarında yaklaşık 113.720, 1935-1940 yıllarında ise Dobruca’dan Türkiye’ye 64.570 Türk göç etmiş (Özlem 2016, 70; Szlagyi 2016, 37),
  • Sosyal hayattaki baskılar: Komünist rejimce Türkler hapis veya idam edilmiş, dernekleri, gazete ve dergileri kapatılmış, Türkçe konuşmak yasaklanmış, dini faaliyetler engellenmiş, 1957-1970 yılları arasında Türkçe eğitim gören okullar kapatılmış (Szlagyi 2016, 44),
  • Dinsel baskılar: Dobruca’da 1900 yılında 260 camii bulunurken komünist dönemde 151’e düşmüş, 72’ye kadar gerilemiştir. Bakımsız camilerin çoğu yıkılmıştır (Özkanat, 6-8 Mayıs 2013, s. 457). İmamlara az maaş verilmesinden dolayı birçok din adamı görevini bırakmak zorunda kalmış (Özlem 2016, 345),
  • Türkçenin kullanımındaki sorunlar: Azınlık dilinin kullanılabilmesi için yerleşim yerindeki azınlıkların yerin nüfusunun yüzde 20’sinden fazlasını oluşturması şartını koşan yasadan dolayı Türk azınlık anadillerini kamusal alanda yeterince kullanamamaktadır. Türklerin sadece yüzde 4,6’sı anadillerini kamusal alanda özgürce konuşabilmekte (Szlagyi 2016, 40),
  • İstihdamdaki ayrımcılıklar: Azınlıklaranüfuslarının belirli bir yerel idare merkezi nüfusunun yüzde 20’sinden fazlaysa o merkezdeki kamu kuruluşlarında azınlık dillerini bilen personel çalıştırması hakkı tanınmıştır. Ancak Türkler yalnızca bir idari merkezde koşulu sağladıkları için kamuda istihdamları önünde ciddi bir engel bulunmakta (Szlagyi 2016, 42),
  • Ulusal medyada Türklere ve Türkçeye yönelik ayrımcılıklar: Romen Devlet Televizyonunda azınlıkların dillerinde kısa haberler paylaşılmakta olup, Türk nüfusuna yakın bir orana sahip Almanlar 36.884 nüfusla haftada 145 dakika Almanca yayına sahipken, Türklere ve Tatarlara bu hak tanınmamıştır (Szlagyi 2016, 54).

Türk azınlığın çoğunluğunu Rumeli Türkleri ile Tatarlar oluştururken geri kalanı ise Hıristiyan Türk toplumu olan Gagavuzlar’dır. Keykavus’un halkı anlamına gelen Gagavuzlar, 1261 yıllarında Moğol idaresinden kaçıp, Sarı Saltuk ve Türkmen obalarıyla Bizans İmparatoru tarafından Kuzey Dobruca’ya yerleştirilen İzzeddin Keykavus’un soyundan gelmektedir (İnalcık 2005, 21). Gagavuz azınlığın sorunlarının başında bütün dersleri Türkçe olarak veren bir okulun bulunmaması gelmektedir.

2.9.2. Tatarların Karşılaştıkları Sorunlar

Tatarların sıkıntılarının başında eğitim gelmekte, Rusya’dan getirilen Kazan Tatarca’sı içeren kitaplarla eğitim yapılmasından dolayı öğrencilerin Tatarca’ya soğudukları görülmektedir (Gökdağ 2012, 15). Tatarlar özetle Dobruca Tatarcası yerine Kiril alfabesine dayanan Kazan Tatarca’sıyla eğitime zorlanmaktadırlar.

2.9.3. Müslüman ve Türk Azınlığın Ortak Sorunları

Ülkedeki tüm azınlıkları ilgilendiren sorunların başında siyasi partilere dayatılan seçim barajı gelmektedir. Parlamentoda temsiliyet için ülke genelinde oyların en az %3’ünü almaları gerekmekte olup, parti ittifakları için ise bu oran %8 olarak belirlenmiştir (Bozkurt 2008, 7-8). İkinci olarak Müslüman ve Türk azınlık devletin üst kademelerinde hala görev alamamaktadır (Aksu 2016, 173). Ayrıca Türk ve Tatar azınlığın aleyhine kararlarda alınmaya devam edebilmektedir. Şubat 2014’te iki azınlığın yaşadıkları Köstence’de, okullardaki mevcut Türkçe derslerinin sayısını yarıya düşüren ve din derslerini tamamen kaldıran bir karar alınmış, kararlara hem Müslüman hem de Türk azınlıkça itiraz edilmiştir (Szlagyi 2016, 50).

2.10. Hırvatistan’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

            Hırvatistan batıdan Adriyatik Denizi, güneyden Bosna Hersek, doğuda Sırbistan ve Macaristan, kuzeyden ise Slovenya ile çevrili olup; yaklaşık 5 milyonluk nüfusunun çoğunluğunu Hırvatlar oluşturmaktadır. Resmi azınlık statüsünde tek etnik topluluksa Sırplardır (Gökdağ 2012, 16). 2001 yılı verileriyle %89,6 oranında Hırvat toplumun yanında %4,5 oranında Sırp mevcuttur. Geriye kalan %5,9 oran içinde Arnavut, Boşnak, Macar, Sloven, Çek ve Roman azınlıklar vardır. Müslüman topluluklar olarak Arnavut, Boşnak ve Roman azınlıklar az nüfuslarıyla öne çıkmaktadır (Özey 2013, 14).

Londra merkezli Uluslararası Azınlık Hakları Grubunun 2001 nüfus sayımına dayanılan verileriyle azınlıkların nüfusları; Arnavutlar 15.082, Boşnaklar 20.755, Çekler 10.510, Macarlar 16.595, İtalyanlar 19.636, Romanlar 9.463, Sırplar 201.631 ve Slovenler ise 13.171 olarak belirlenmiştir (MRGI, 2018). Ayrıca %87,8 Katolik Hıristiyan, %4,4 Ortodoks Hıristiyan, %0,4 diğer Hıristiyanlar, %1,3 Müslüman, %5,2 ateist ve %0,9 farklı dinsel inanışların olduğu tespit edilmiştir (Bideleux ve Jeffries 2006, 183). Ülkede 50 binden fazla Müslüman azınlık bulunsa da nüfusları az olmasından dolayı Sırplar dışında azınlık statüsünü resmen elde edememişlerdir.

2.11. Slovenya’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları

            Slovenya güneyde Hırvatistan, batıda İtalya, doğuda Macaristan ve kuzeyde ise Avusturya ile komşu olup; 2014 yılı verileriyle nüfusu 2.061.085 iken, %83,1’ini Slovenler, %2 Sırp, %1,8 Hırvat, %1,1 Boşnak ve geri kalan %12’sini diğer azınlıklar oluşturmaktadır. 2002 nüfus sayımına göre azınlıklardan Macarların oranı %0,32, İtalyanların %0,11, Romanların oranı ise %0,17 olarak çıkmıştır. Londra merkezli Uluslararası Azınlık Hakları Grubuna göre nüfus 1.964.036 olarak belirlenmişken; Slovenler 1.631.363, Sırplar 38.964, Hırvatlar 35.642, Boşnaklar 8.062, Macarlar 6.243, Arnavutlar 6.186 ve Romanlar ise 3.246 olarak tespit edilmiştir (MRGI, 2018). Ülkede %57,8 oranında Katolik, %2,4 Müslüman, %2,3 Ortodoks, %0,9 diğer Hıristiyanlar, %36,6 oranında da bu gruplara dâhil olmayanlar yaşamaktadır (Kalay 2016, 199).

İtalyan ve Macar azınlıkların yaşadığı bölgelerde İtalyanca ile Macarca resmi dildir. Anayasada da tüm azınlıklar değil sadece İtalyan, Macar ve Roman azınlıklar resmi olarak tanınmıştır. Müslüman azınlık Boşnakların yaşadığı bölgelerde ise Boşnakçaya resmi dil statüsü verilmemiştir (Gökdağ 2012, 16). Boşnakların ve Arnavutların nüfusu Macar ve Roman azınlıktan daha fazla olmasına rağmen Boşnakçaya ve Arnavutçaya resmi dil statüsü verilmediği görülmektedir.

Müslüman azınlıklardan Romanlar en çok ayrımcılığa maruz bırakılan etnik grup olarak; toplumla bütünleşme, barınma, iş bulma ve sağlık konularında güçlüklerle karşılaşmaktadır. Boşnaklarsa özellikle dinsel zorluklar yaşamaktadır. Örneğin; Başkent Ljubljana’da bir cami inşa edilmek istenmiş, politik zorluklar çıkartılmıştır (Kalay 2016, 201).

Ülkedeki Müslüman nüfusun azlığından dolayı Slovenyalı Müslüman kimliği oluşturulamamakta, bu yüzden din adamlarını yetiştirmeye yönelik eğitim kurumu kurulamamakta, imamların çoğunluğu yurt dışından ve özellikle Bosna Hersek’ten gelmekte ve Müslüman toplumla iletişimde dil sorunu yaşamaktadır. Hıristiyan din adamları devletten maaş alırken, imamların ise asgari ücret oranında sosyal ve emeklilik sigorta primlerinin yalnızca %40’lık bir oranı karşılanmaktadır (Yavuz, 2015).

 Sonuç

Yakın tarihte uluslararası ilişkiler ile uluslararası hukuk disiplinlerinin ve küresel siyasette etkin uluslararası örgütler ile devletlerin gündemini meşgul eden konuların başında azınlık sorunları gelmektedir. Azınlık sorunlarını hem siyasi hem de hukuki olarak bu kadar önemli kılan durum ise başta Balkanlar olmak üzere çeşitli coğrafyalarda gerçekleşen politik ve askeri kırılmalarla dönüm noktalarıdır. Özellikle 1990’larla birlikte Balkanlarda hem Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyetinin hem de tüm kıtayı etkileyen bir şekilde Çekoslovakya ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin dağılması sonrasında çok etnik yapılı birçok yeni devlet bağımsızlığını kazanmıştır. Mevcut bu durumlar ilgili devletler nazarında azınlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur

Bağımsızlığını kazanan Balkan devletlerde ciddi oranlarda Arnavut, Türk, Boşnak, Pomak, Torbeş, Slav Müslüman’ı, Roman/Çingene gibi Müslüman ve/veya Türk azınlıklar yaşamlarını sürdürmektedir. Bu azınlıklar yaşadıkları ülkelerde; din ve dil eğitimi ve öğretimi, din hizmetleri, sosyal, siyasi, kültürel ve ekonomik haklar gibi noktalarda İslam’ın ve Türklük bilincinin bölgedeki geleceği açısından ciddi eksiklikler ve problemlerle karşı karşıya kalmakta ve gerçekleştirilen asimilasyon, dejenerasyon, benzeştirme ve dönüştürme politikaları ile tehdit altındadırlar.

Kilit Argümanlar

  • Bugün Balkanlarda Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Romanya’da ciddi oranlarda Karadağ ve Sırbistan’da ise az sayıda Türk azınlık yaşmaktadır.
  • Müslüman ve Türk azınlıkları özellikle Yunanistan’da Batı Trakya ve On İki Ada’da, Bulgaristan’da bu devletlerin Osmanlı Devletinden bağımsızlığını elde etmelerinden beri sistemsel bir asimilasyon politikasına maruz bırakılmaya devam etmektedir. Diğer ülkelerde de benzer politikalar uygulanmış olsa da, günümüzde şiddetinin daha az olduğu belirtilmektedir.
  • Balkanlardaki 11 devletin çatısı altında çok sayıda azınlık bulunurken; bu azınlıklarda Türklerle büyük oranda aynı kaderi paylaşmaktadır. Sırbistan’da Novi Pazar’da Boşnaklar, Bulgaristan’da Pomaklar ve Roman/Çingeneler, Yunanistan’da Arnavutlar ve Pomaklar, Makedonya’da Torbeşler yaşadıkları devletler tarafından ret ve baskı politikalarıyla bastırılmaktadır.
  • Balkanlardaki Müslüman ve Türk azınlıklara yönelik uygulanmaya devam eden olumsuz politikalar, uygulamalar ile hak ihlalleri uluslararası birçok örgüt ve raporun gündemine gelmişse de köklü çözümlerin sağlanmadığı açıktır.
  • Mevcut sorunların devamı azınlıkların yaşadıkları ülkelere siyasi, hukuki, ekonomik, toplumsal ve kültürel vb. entegrasyonlarını da engellemektedir.
  • Son olarak bu sorunların olası devamı Balkanlardaki Müslüman ve Türk azınlıklarının dini, etnik, kültürel, siyasi, ekonomik vb. kimliklerinin yok olmasına neden olabileceği için geleceklerini tehdit etmektedir.

Ek Okumalar

Kitaplar

Aksu, A. (2016). “Romanya’da Müslüman Olmak: Romanya Müslümanlarının Dini, Kültürel ve Eğitim Durumları”. M. S. Kafkasyalı içinde, Balkanlarda İslam (Cilt 5, s. 163-223). Ankara: TİKA.

Albayrak, K. (2016). “Balkanlar’da Üç Dinin Etkileşimi: Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet”. M. S. Kafkasyalı içinde, Balkanlarda İslam (Cilt 1, s. 351-397). Ankara: TİKA.

Arslan, T. (2015). Balkanlar Coğrafyasında Türk Olmak: Yunanistan ve Bulgaristan’da ki Türklerin Durumu, Edirne.

Atasoy, E. (2010). Beşeri ve Kültür Coğrafyası Işığında Bulgaristan. Bursa: MKM Yayıncılık.

Bideleux, R., & Jeffries, I. (2006). The Balkans: A Post-Communist History. New York: Routledge.

Cambazov, İ. (2016). “Bulgaristan Müslümanlarının Manevi Durumu ve Sorunları”. M. S. Kafkasyalı içinde, Balkanlarda İslam (Cilt 5, s. 131-163). Ankara: TİKA.

Çavuşoğlu, H. (1993). Balkanlarda Pomak Türkleri. Ankara: Köksav Yayınları.

Dede, O. (2014). Balkanlar ve Türkiye, Bilge Adamlar Kurulu Raporu, Rapor No:64. İstanbul: Bilgesam.

Ekinci, M. U. (2014). Bosna Hersek Siyasetini Anlama Kılavuzu. Ankara: SETA.

Ekinci, M. U. (2014). Karadağ Siyasetini Anlama Kılavuzu. Ankara: SETA.

Ekinci, M. U. (2014). Sırbistan Siyasetini Anlama Kılavuzu. Ankara: SETA.

Engüllü, S. (1996). Balkan Savaşlarından Sonra Makedonya’da Türkler. Ankara: ASAM Yayınevi.

Gümüş, B. (2016). “Sırbistan Türkleri ve Türkçe”. D. F. Türk içinde, Balkanlar’da Yaşayan Türk Azınlıkları ve Türkçeye Yönelik Dil Politikaları (s. 201-225). Ankara: Astana Yayınları.

Hüseyinoğlu, A. (2016). “Islam and Religious Liberties in Western Thrace, Greece”. M. S. Kafkasyalı içinde, Balkanlarda İslam (Cilt 4, s. 155-175). Ankara: TİKA.

Hüseyinoğlu, A. (2016). “Yunanistan’da (Batı Trakya) Türk Azınlığı ve Türkçe”. D. F. Türk içinde, Balkanlar’da Yaşayan Türk Azınlıkları ve Türkçe’ye Yönelik Dil Politikaları (s. 103-129). Ankara: Astana Yayınları.

IHFHR. (1997, 1999, 2002). International Helsinki Federation for Human Rights Greece Annueal Raport. Helsinki.

İnalcık, H. (2005). “Türkler ve Balkanlar”. B. T. Merkezi içinde, BAL-TAM Türklük Bilgisi 3 (s. 20-44). Prizren: BAL-TAM.

İspova, N. O. (2016). “Bulgaristan’da Müslüman Pomaklar”. M. S. Kafkasyalı içinde, Balkanlarda İslam (Cilt 5, s. 537-550). Ankara: TİKA.

Kafkasyalı, M. S. (2016). Balkanlarda İslam (Cilt 5). Ankara: TİKA.

Karpat, K. H. (1992). Balkanlar (Cilt 5). İstanbul: TDV İslam Ansiklopedisi.

Lika, S. (1991). Yugoslavya’daki Türkçe Eğitim Hayatı. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınevi.

Oran, B. (2001). Küreselleşme ve Azınlıklar. Ankara: İmaj Yayınevi.

Oran, B. (2005). Türkiye’de Azınlıklar-Kavramlar, Teori, Lozan, İç Mevzuat, İçtihat, Uygulama. İstanbul: İletişim Yayınları.

Oran, B. (1999). Yunanistan’ın Lozan İhlalleri. Ankara: SAEMK.

Ömeroğlu, A. (1994). Batı Trakya Türkleri ve Gerçek 1. İstanbul: Avcı Yayınları.

Özgöker, C. U., ve Batı, G. F. (2016). AB’nin Doğu Sınırı Balkanlar. İstanbul: Derin Yayınları.

Özkanat, B. (6-8 Mayıs 2013). “Avrupa Birliği’nin Azınlık Haklarına Yaklaşımı: Romanya’daki Türk-Müslümanlar Örneği”. II. Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi – Bildiriler Kitabı II (s. 445-460). Bursa: İlmi Etüdler Derneği.

Özlem, K. (2008). Bulgaristan Türklerinin Tarihsel Süreç İçerisinde Dönüşümü, AB Üyelik Süreci ve Türk Azınlığa Etkileri. (1/2), 341-371.

Özlem, K. (2016). Türkiye’nin Balkan Türkleri Politikası (1991-2014). Bursa: Dora Yayınları.

Purde, F. (2016). 2001 Yılından Günümüze Makedonya Türkleri. Ankara: Eurasian House.

Sarıkaya, M. Ş., Ahmet, F. M., & Demirel, A. C. (2013). Batı Trakya Müslüman Türk Gençlerinin Sorunları. İstanbul: İDSB.

SETA1. (2014). Arnavutluk Siyasetini Anlama Kılavuzu. Ankara: SETA.

SETA2. (2014). Kosova Siyasetini Anlama Kılavuzu. Ankara: SETA.

SETA3. (2014). Makedonya Siyasetini Anlama Kılavuzu. Ankara: SETA.

Szlagyi, S. (2016). “Romanya Türkleri ve Türkçe”. D. F. Türk içinde, Balkanlar’da Yaşayan Türk Azınlıkları ve Türkçeye Yönelik Dil Politikaları (s. 35-65). Ankara: Astana Yayınları.

Türbedar, E. (2003). Balkan Türkleri. Ankara: ASAM Yayınevi.

Türk, F. (2016). “Karadağ Türkleri ve Türkçe”. D. F. Türk içinde, Balkanlar’da Yaşayan Türk Azınlıkları ve Türkçeye Yönelik Dil Politikaları (s. 247-263). Ankara: Astana Yayınları.

Türk, F., ve Giesel, C. (2016). “Makedonya Türkleri ve Türkçe”. D. F. Türk içinde, Balkanlar’da Yaşayan Türk Azınlıkları ve Türkçeye Yönelik Dil Politikaları (s. 129-179). Ankara: Astana Yayınları.

Türk, F., ve Karamucho, S. (2016). “Kosova Türk Azınlığı ve Türkçe”. D. F. Türk içinde, Balkanlar’da Yaşayan Türk Azınlıkları ve Türkçeye Yönelik Dil Politikaları (s. 179-201). Ankara: Astana Yayınları.

Türk, F., ve Özlem, K. (2016). “Bulgaristan Türkleri ve Türkçe”. F. T. (Der.) içinde, Balkanlarda Yaşayan Türk Azınlıkları ve Türkçeye Yönelik Dil Politikaları (s. 1-35). Ankara: Astana Yayınları.

Makaleler

Akgün, S. (2012). “Kosova Türklerinin Tarihten Bugüne Kimlik Mücadelesi”. Karadeniz Araştırmaları (34), 11-36.

Bayraktar, H. (2007/1). “Osmanlı’nın Balkanlardan Çekilmesi: Savaşlar, İsyanlar ve Göçler”. T.C. Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Karesi Tarih Kulübü Bülteni , 65-86.

Bozkurt, G. S. (2008). “Geçmişten Günümüze Romanya’da Türk Varlığı”. Karadeniz Araştırmaları , 5 (17), 1-31.

Bozkurt, G. S. (2010). “Tito Sonrası Dönemde Eski Yugoslavya Bölgesindeki Türkler ve Müslümanlar”. Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi , 10 (2), 51-95.

Cin, T. (2009). “Batı Trakya Türklerinin Hukuki Statüsü Sorunları ve Avrupa Birliği”. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 11 (1), 147-179.

Dalkılıç, M. (2016). “2001 Ohri Çerçeve Anlaşması Sonrası Makedonya’da Sürdürülebilir Etnik Barış ve Politik Bütünlük Sağlanması Bağlamında Türkiye’nin Rolü”. Düzce Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 8 (1), 85-115.

Dalkılıç, M., ve Biçer, R. (2017). “Türkiye Algısı Bağlamında Makedonya’da Aşırı Dini Gruplar ve Türkiye-Balkan İlişkilerine Etkisi (Vehhabilik / Selefilik Örneği)”. Mezhep Araştırmaları Dergisi , 10 (2), 585-616.

Dikici, A. (2014-2). “Türkiye’deki Balkan Muhacirleri Arasında Kaybolan Bir Topluluk: Torbeşler”. TİKA Avrasya Etüdleri , 46, 123-165.

Gökdağ, B. A. (2012). “Balkanlar: Etnik Karmaşanın Dilsel Boyutları”. Karadeniz Araştırmaları (32), 1-27.

Hüseyinoğlu, A. (2015). “Balkanlarda Türk Dilinin Dünü ve Bugünü: Batı Trakya (Yunanistan) Örneği”. Elektronik Siyaset Bilimi Araştırmaları Dergisi , 6 (2), 79-96.

Hüseyinoğlu, A. (2016). “Past and Present of Islam in the Balkans: The Case of Greece”. TİKA Avrasya Etüdleri , 50 (2), 25-48.

Hüseyinoğlu, A. (2015). “Questioning Islamophobia in the Context of Greece”. Ircica Journal , 3 (6), 65-97.

İsov, M. (2014). “Bulgaristan Tarih Ders Kitaplarında Türk Azınlığın Yerine İlişkin Bazı Gözlemler”. Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi , 3 (1), 37-51.

İşyar, Ö. G., ve Ahmed, E. (2005). “Makedonya Cumhuriyeti’nde Arnavut Azınlık Sorunu”. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi , 7 (3), 217-239.

Kalay, E. (2016). “Ülke İncelemesi: Slovenya”. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 18 (2), 191-211.

Karaman, F. (2018). “Osmanlı Devletinin Balkanlardaki Mirası”. İ. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi , 9 (2), 21-47.

Kodaman, T., ve Birsel, H. (2014). “21. Yüzyıl Balkan Jeopolitiğinin Çok Boyutlu Bir Bakış Açısı ile İncelenmesi ve Türkiye’ye Etkinlerinin Değerlendirilmesi”. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi , 19 (1), 49-64.

Oran, B. (1993). “Balkan Müslümanlarında Dinsel ve Ulusal Kimlik (Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya ve Kosova Üzerine Karsılastırmalı Bir İnceleme)”. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi , 48 (1-4), 109-120.

Özey, R. (2013). “Balkanların Siyasi Coğrafyası”. Çerçeve Dergisi , 21 (62), 4-22.

Özlem, K. (2016-2). “Bulgaristan Romanlarının Güncel Sorunlarına Yönelik Bir Değerlendirme”. TİKA Avrasya Etüdleri , 50, 73-97.

Progonati, E. (2013). “Etnik Arnavutların Arnavutluk Dış Politikasında Etkisi”. Karadeniz Araştırmaları (37), 159-182.

Taşcan, A. (2017). “Balkan Milliyetçiliğinin Gelişmesinde Dinin Rolü”. Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi , IV (XIII), 380-411.

Taşdemir, H., ve Saraçlı, M. (2007). “Avrupa Birliği ve Türkiye Perspektifinden Azınlık Hakları Sorunları”. Uluslararası Hukuk ve Politika , 2 (8), 25-35.

Tunalı, G. (2018). “AB Üyeliği Sürecinde Bulgaristan’daki Türk Kimliğinin Söylemsel İnşası (1989-2013)”. Edebiyat Fakültesi , 117-142.

Türbedar, E. (2004). “Yunanistan-Arnavutluk İlişkileri: Balkanların Tedirgin Dostları”. Karadeniz Araştırmaları (2), 109-120.

Ural, S. (2016). “Tarihi Perspektif Işığında Makedonya’da Türklerin Gündelik Yaşamı”. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi , 14 (1), 383-426.

Yalınkılıç, K. (2014). “Kırcaali Örneğinden Hareketle Bulgaristan’da Türkçenin Etnikdilsel Canlılığı”. Bilig (70), 259-282.

İnternet Siteleri

MRGI. (2018). “Bosnia and Hercegovina – Minority Rights Group”. Minority Rights: https://minorityrights.org/country/bosnia-and-hercegovina/, Erişim Tarihi: 26.03.2019.

MRGI. (2018). “Crotia – Minority Rights Group”. Minority Rights Group: https://minorityrights.org/country/croatia/, Erişim Tarihi: 26.03.2019.

MRGI. (2018). “Greece – Minority Group”. Minority Rights Group: https://minorityrights.org/country/greece/, Erişim Tarihi: 25.03.2019.

MRGI. (2018). “Montenegro – Minority Rights Group”. Minority Rights: https://minorityrights.org/country/montenegro/, Erişim Tarihi: 26.03.2019.

MRGI. (2018). “Serbia – Minority Rights Group”. Minority Rights: https://minorityrights.org/country/serbia/, Erişim Tarihi: 26.03.2019.

MRGI. (2018). “Slovenia – Minority Rights Group”. Minority Rights: https://minorityrights.org/country/slovenia/, Erişim Tarihi: 26.03.2019.

Yavuz, İ. (2015). “Slovenya’da İslam”. Perspektif: https://perspektif.eu/2015/05/01/slovenyali-musluman-kimligi-henuz-oturmadi/, Erişim Tarihi: 26.03.2019.

Sosyal Medyada Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER