Yazar: Aslı KARAKURT

 Editör: İrem KESKİN

 

   Başkenti Saraybosna olan Bosna Hersek; Balkanlar’ın kalbinde yer almasıyla birlikte sadece coğrafi konumuyla değil, aynı zamanda tarihsel mirası ve çok etnili yapısıyla da dikkat çekmektedir. 1990’lı yılların başında yaşanan yıkıcı bir savaşın ardından kurulan siyasi düzen, ülkeyi etnik yapıya dayalı bir yönetim anlayışına mahkûm etmiştir. Bu hem siyasi hem de toplumsal açıdan ülkeyi derinden etkilemiştir. Bosna Hersek bugün bile hala savaşın izlerini taşımakta olup, Avrupa Birliği’ne entegrasyon sürecinde ilerlemeye çalışmaktadır.

Bosna Savaşı ve Dayton Anlaşması:

   1992 ve 1995 yıllarında Bosna Hersek’te yaşanan Bosna Savaşı eski Yugoslavya’nın dağılma sürecinin bir parçasıdır. Bu yıllarda yaşanan bu savaş yalnızca askeri bir çatışma değil; aynı zamanda farklı etnik gruplar (Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar) arasında kimlik, egemenlik ve aidiyet mücadelelerinin bir yansımasıdır. Savaş sonrası imzalanan Dayton Barış Antlaşması, ülkeyi barışı sağlamakla beraber, Bosna Hersek’i iki etniteden (Bosna-Hersek federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti) oluşan karmaşık ve merkeziyetçilikten uzak bir devlet yapısına sürüklemiştir. Bu karmaşık yapının dış politikaya yansıması oldukça belirgindir. Örneğin; Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska), dış ilişkilerinde genellikle Sırbistan ve Rusya ile yakınlaşırken; Hırvat kökenli siyasetçiler, Hırvatistan ve Avrupa Birliği ile entegrasyonu savunmaktadır. Boşnak siyasi aktörler ise çoğunlukla Avrupa-Atlantik yapısıyla (AB ve NATO) entegrasyon hedefini ön planda tutmaktadır. Bu durumsa, Bosna Hersek’in çok sesli, çok merkezli ve zaman zaman zıt yönelimlerle şekillendiğini göstermektedir. Ülkenin egemen ve bağımsız bir dış politikasını yürütmesi zorlaşmaktadır.

Bosna Savaşı’nda Hırvat Savunma Konseyine (HVO) bağlı topçu saldırısı

Etnik Yapı:

   Bosna Savaşı’nın sonunda imzalanan Dayton Anlaşması uluslararası toplum tarafından bir barış olarak görülse de bu anlaşma aynı zamanda ülkenin siyasal yapısını etnik kökene dayalı bir sistem üzerine inşa edilmiştir.  Dayton anlaşması ile kurulan bu yapı, Bosna Hersek’i iki ayrı etniteye (Boşnak-Hırvat Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti) ve bu etniteler içinde çok sayıda kantona bölmüştür. Bu yapı içerisinde üç kurucu halk (Boşnak, Sırp ve Hırvat) anayasal olarak tanımlanıp devletin tüm yönetim birimleri üç grup arasında eşit olarak düzenlenmiştir. Sonuç olarak insanlar etnik kimlikler bireysel vatandaşlık haklarının önüne geçerek vatandaşlar ‘’Boşnak’’, ‘’Sırp’’ ya da ‘’Hırvat’’ olarak tanımlanmak zorunda kalmışlardır ve ‘’kurucu halklar’’ olarak anayasa tarafından tanımlanmışlardır. Bu sistem hem günlük hayatta hem eğitim, sağlık ve adalet gibi temel kamu hizmetlerinde çok katmanlı ve yavaş ilerleyen bir bürokrasiye neden olmuştur. Bundan dolayı her etnite kendi hukuk sistemini ve idari düzenlemelerini yaptığından ortak bir toplumsal hafıza ve yurttaşlık bilinci oluşamamıştır.

Gençlik ve Toplumsal Aidiyet:

   Bu yapı özellikle genç kuşaklar üzerinde etkisi oldukça büyüktür. 1995 sonrası dünyaya gelen yetişen gençler, savaş yaşamamış olsalar dahi, savaş sonrası sistemin getirdiği ayrışmaları, milliyetçi söylemleri ve sınırlı hareket alanlarını gündelik yaşamlarında bile deneyimlemektedirler. Gençlerde yurtdışına göç etme eğilimi hem ekonomik gerekçeler hem de toplumsal aidiyet eksiliğiyle ortaya çıkmaktadır. Yapılan araştırmalara göre 1995 sonrası doğan genç nüfusun yaklaşık %50’si, eğitim ya da iş imkanları için yurtdışına gitmeyi hedeflemektedir. [1] Bu oran, Bosna Hersek’in beyin göçü sorununun boyutunu ve gençlerdeki aidiyet eksikliğini gözler önüne sermektedir. Yaşanan bu durum, toplumsal kutuplaşmanın kuşaklar arası aktarımını güçlendirmekte ve ortak bir Bosna Hersek kimliğinin oluşumunu engellemektedir. Bosna Hersek’te aynı şehirde yaşayan Boşnak ve Hırvat öğrenciler farklı müfredatlarla eğitim görmekte, tarih derslerinde dahi farklı anlatılarla büyümektedirler ve ortak bir toplumsal hafızanın gelişimini engellemektedir. Dayton anlaşması barışı sağlamış ancak uzun vadeli toplumsal iyileşme, demokratikleşme ve ulusal bütünleşmeyi ciddi manada yavaşlatmıştır.

Dış Aktörler:

   Bosna Hersek’in siyasal ve toplumsal yapısı, sadece iç dinamiklerle değil, uluslararası aktörlerin yönlendirmeleriyle de şekillenmektedir. Ülkenin siyasal yönelimleri üzerinde etkili olmaktadırlar. Avrupa Birliği, Bosna Hersek için en önemli hedef ve baskı unsurudur. AB üyeliği vaadiyle demokratikleşme ve reform süreçlerini teşvik etmeye çalışmakta fakat iç bölünmüş yapısı bu süreci yavaşlatmaktadır. Bosna Hersek 2022 yılında AB adaylık statüsü kazanmış olmasına rağmen [3] ilerleme, yargı reformu, yolsuzlukla mücadele ve kamu yönetimi gibi alanlardaki eksiklikler sebebiyle bu durum yavaşlamıştır. AB, ülkenin etnik temelli siyasal sisteminin demokratikleşme önündeki engel olduğunu vurgulamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, Dayton Anlaşması’nın biri olmakla beraber özellikle savaş sonrası barışın sağlanmasında ve NATO ile entegrasyon çabalarında aktif rol almıştır. Rusya Federasyonu, özellikle Sırp Cumhuriyeti üzerinden Bosna Hersek’e nüfuz etmeye çalışmakta; Batı’nın etkisini dengelemek için ulusalcı söylemi desteklemektedir. Türkiye, tarihsel ve kültürel bağlar kurarak özellikle Boşnak toplumu ile yakın ilişkiler kurmuş; eğitim, kültür, ekonomi ve din alanlarında çok sayıda proje ile varlık göstermektedir. Bu durum zaman zaman ‘’taraflılık’’ eleştirilerine sebep olmaktadır.

Ekonomik Yapı:

   Bosna Hersek’in ekonomik yapısı, savaş sonrası dönemde toparlanmakta oldukça zorluk çekmiştir. İşsizlik oranı hâlâ %15’in üzerinde olmakla beraber genç işsizliği ise %30’u aşmaktadır. [2] Ekonomi büyük ölçüde hizmet ve tarım sektörüne dayanmakta, sanayi üretimi ise sınırlı kalmaktadır. Yolsuzluk ve siyasi istikrarsızlık sebebiyle doğrudan yabancı yatırım girişini olumsuz etkilemektedir. Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşlar, reform yapılmadıkça büyüme hızının düşük kalacağının uyarısını yapmaktadır.

T.C. Ticaret Bakanlığı, Bosna Hersek Raporu

Güncel Siyasi Durum:

   Son yıllara bakıldığında özellikle Sırp lider Milorad Dodik’in söylemleri, Bosna Hersek’in toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. Dodik, Sırp Cumhuriyeti’nin merkezi kurumlardan çekilmesini savunarak ülkenin işleyişini kilitlemektedir. Bu gelişmeler Dayton Anlaşması’nın sürdürülebilirliğini sorgulatmaktadır.

Sonuç olarak: Bosna Hersek, savaş sonrası barışı korumayı başarmış olsa da etnik temelli siyasi sistemin sürdürülmesi ve dış müdahalelere açık yapı, uzun vadeli istikrara engel oluşturmaktadır. AB üyeliği hedefi reformları tetikleyebilecek bir potansiyele sahiptir. Ancak, yapısal dönüşüm sağlanmadıkça beyin göçü, toplumsal ayrışma ve siyasi çıkmazlar devam edecektir. Ortak bir Bosna kimliği ve vatandaşlık bilinci geliştirilmeden kalıcı bütünleşme mümkün gözükmemektedir.

   Bosna Hersek’in geleceği, sadece dış desteklerle değil, aynı zamanda içeriden gelecek reform iradesiyle şekillenecektir. Öncelikle eğitim sisteminde birleşik bir müfredat geliştirilmesi, gençlerin ortak tarih ve kimlik algısı geliştirmesi açısından kritik bir önem taşımaktadır. Siyasi sisteme bakıldığında, etnik temsiliyete dayalı bir yapı yerine vatandaşlık esasına dayalı bir reform gereklidir. AB üyelik süreci bu dönüşüm için önemli bir yer tutabilir. Aksi bir durumda Bosna Hersek, bölgesel aktörlerin nüfuz etme mücadelesi içinde kırılgan bir yapıda kalmaya devam edecektir.

Aslı KARAKURT

Kaynakça:

[1] United Nations Development Programme. (2022). Youth study: Bosnia and Herzegovina 2022. UNDP.

[2] World Bank. (2023). Bosnia and Herzegovina economic overview. World Bank.

[3] European Commission. (2022). Bosnia and Herzegovina 2022 report. European Commission.

Sosyal Medyada Paylaş

Bir Yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER