Bosna-Hersek tarihi krizin eşiğinde: ‘Ülkeyi bölmeye çalışan faşist bir insan…’

Metin AktaşoğluMetin Aktaşoğlu 04.01.2022

Tam bir barut fıçısı konumundaki Balkanlar’da son krizin merkezi Bosna-Hersek. Ülkedeki Sırpları temsil eden milliyetçi lider Milorad Dodik, Sırp Cumhuriyeti’nin ayrılması gerektiğini vurguluyor. Peki bu yolda adımlar da atan Dodik bu gücü nereden buluyor? Uzmanlar yanıtladı…

Balkanlar’ı bir barut fıçısına benzetmek yanlış olmayacaktır. Ekim ayında Kosova, Sırbistan ve Arnavutluk arasında yaşanan etnik gerilimler bölgede tansiyonu yükseltmişti. AB ve Rusya‘nın da konuya dahil olmasıyla kapanmamış defterler yeniden masaya gelmişti.

Şimdiki krizin yaşandığı yer ise Bosna-Hersek. Bosna-Hersek’teki Sırp Cumhuriyeti’nin hükümetteki temsilcisi olan Sırp milliyetçisi lider Milorad Dodik alevi harlayan isim. Dodik, Sırp Cumhuriyeti’nin ayrılması söyleminin altını çiziyor. Peki bu durum, bölge açısından nasıl bir tehdit?

İstanbul Anadolu Yakası Bosna Sancak Derneği Başkanı Erdoğan Erden ve ANKASAM Avrasya Enstitüsü Uzmanı Gözde Kılıç Yaşın sorularımızı yanıtladı.

DAYTON ANTLAŞMASI VURGUSU…

Erden, Dayton Antlaşması’na vurgu yapıyor. Ülkede yapıyı anlamak için özetle Dayton Antlaşması’na değinmekte fayda var. Bosna Savaşı, 1995’te imzalanan bu antlaşmayla sona erdi.

Antlaşmayla kurulan Barışı Uygulama Konseyi adındaki uluslararası konsey, cumhurbaşkanını görevden alma dahil birçok yetkiyle donatılmış bir Bosna-Hersek Yüksek Temsilciliği oluşturdu. Yüksek Temsilci Christian Schmidt hazırladığı raporda son durumu “1990’ların başından bu yana ülkenin gördüğü en büyük varoluşsal tehdit” olarak ifade ediyor.

Ayrıca üçlü cumhurbaşkanlığı ile ülkedeki üç etnik grubun da temsil edilmesi sağlandı. Lakin bu noktada Sırp Cumhuriyeti gibi bir devlet içinde devlet legalleşti. Erden antlaşma hakkında “Ucube bir antlaşma” diyor ve ekliyor:

“Antlaşma gereği ne yazık ki Bosna-Hersek’in yüzde 49’u Sırp Cumhuriyeti olarak geçiyor. Kalan yüzde 51 ise Bosna ve Hırvat Federasyonu olarak geçer. Yüzde 49’a hakim olduğu için Dodic gibi bir faşist, Sırp Cumhuriyeti’nin sağlık, hukuk, vergi ve orduyu Bosna-Hersek’ten ayıracağını söyleyebiliyor.”htt

Peki kriz nasıl alevlendi? Eylül ayında ülkenin Sırpların kontrolündeki bölgesinde bulunan hastanelerinde tedavi görmekte olan Covid-19 hastalarına verilen oksijenin sadece sanayi kullanımına uygun olduğu ortaya çıktı. Dodik, bu skandalı büyüttü ve Sırp Cumhuriyeti’nin kendi ilaç fabrikasını kurdu.

‘ARKASINDA PUTIN VAR!’

Fakat Dodik burada da durmadı; vergi sistemi ve orduyu da ayıracağını dile getirdi. Peki Dodik bu gücü nereden buluyor?

Erden, “Putin’le Dodic çok yakın aile dostu” diyor ve “Ciddi bir kaos yarattı. Bosna-Hersek’i etnik olarak parçalamaya çalışan milliyetçi ve faşist bir insan Dodic. Arkasında Rusya var” diye devam ediyor.

Bu nasıl bir tehdit? Balkanlar ve Bosna-Hersek özelinde çalışmalar yapan Gözde Kılıç Yaşın, “Tüm Balkanları hızlı bir çözülmeye götürebilecek bir tehditten bahsediyoruz” diyor.

Gözde Kılıç Yaşın, “Avrupa’nın ortasında çoğunluğu Müslüman bir devlete izin verilip verilemeyeceği 90’larda sorgulanmış, sonra soykırım, etnik temizlik ve ortada hiç olmayan Sırp Cumhuriyeti isimli bir devleti legalleştiren bir Dayton Barış Antlaşması oluvermişti” diye anımsatıyor.

‘HAKSIZLIK YAPILDIĞINA İNANMAYAN YOK!’

Bölgede bir İslamofobi dalgasının yayıldığına vurgu yapan Gözde Kılıç Yaşın, her sorunun temelini ise “Balkanlarda hiçbir millet kendine kalan topraklardan memnun değil, sınırlarının daha geniş olması gerektiğine, tarihte kendilerine haksızlık yapıldığına inanmayan bir millet yok” diye özetliyor.

Erden “Türkiye’nin bu noktada radikal kararlar alması gerektiğini düşünüyorum. Askeri üs kurulabilir. Daha da ileri gitmek gerekirse Bosna-Hersek, Türkiye’ye bağlanabilir. Bizce Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları Bosna-Hersek’ten başlar. Orada öldürülen insanlar Türk oldukları için öldürüldüler. Türkiye’nin önlem alması gerektiğini düşünüyoruz zira yine bir soykırımın kapıda olduğunu görüyoruz” diye konuşuyor.

Yaşın ise “Türkiye bence Sırbistan ve Hırvatistan’la arabuluculuk yapma rolüne zarar vermeden sorunu çözme ihtimalini tartıyor” diye konuşuyor. Yaşın öte yandan Rusya’nın NATO, AB ve ABD üzerinde kurmaya çalıştığı baskı, Balkanlar’da hakim olma çabaları ve Ortodoks dayanışması nedeniyle aktif olduğunu ve bu politika değişmedikçe ortamı gergin tutacağını ifade ediyor.

ÇİN VE RUSYA, YÜKSEK TEMSİLCİYİ TANIMADIKLARINI İLAN ETTİ

Çin ve Rusya’nın Bosna Hersek Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin kaldırılmasını istediğini hatırlatan Yaşın “Önerileri BM’de kabul edilmeyince de Yüksek Temsilciyi tanımadıklarını ilan ettiler, BM’de Bosna Hersek raporu sunmasını ya da konuşma yapmasını kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Yüksek Temsilcinin meşruiyetinin bu şekilde zedelenmesi Dodik’in önünü açtı” diyor.

“Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi, üç cumhurbaşkanından da üsttedir. Yüksek Temsilci tarafından Bosna-Hersek’te ‘Bosna Soykırımı olmamıştır’ demek yasaklanmıştı. Dodic ve destekçileri buna da karşı çıkmakta” diyen Erden ise Yüksek Temsilciliğin meşruiyetinin çok azaldığına böyle vurgu yapıyor.

metin.aktasoglu@haberglobal.com.tr 

*Ek kaynaklar: Euronews, The New York Times, VOA

Sosyal Medyada Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER