“Ayak basmadım hâşâ, öptüm senin toprağını,
Mehmetçik, tarihime ebedi şeref, şanısın;
ÇANAKKALE, yurdumun göğsünde bir nişansın” [1]
Yüce milletimizin hayatında önemli yer tutan, tarihimize kanla, canla yazılan, milletimizin bireylerini onurlu ve dimdik tutan, geçmişin övüncüyle geleceğin kıvancını bir köprü gibi birleştiren unutulmaz tarihi günler vardır. 110 yıl önce kazanılan 18 Mart 1915 ÇANAKKALE ZAFERİ de şanlı tarihimize açılmış altın bir sayfadır.
Bize bu büyük zaferi kanları, canları pahasına kazandıran aziz şehitlerimizin ruhlarını şad etmek üzere, bu büyük zaferin hatırasını kısaca canlandırmak, sayısız ÇANAKKALE şehidi ve gazisinin evladı veya torunu için şükran duygusunun belki en naçizane ifadesidir.
***
Bir zamanlar üç kıt’ada egemen olmuş Osmanlı İmparatorluğu, çağın yeniliklerine ayak uyduramayınca topraklarını yitirmiş ve kendi kabuğuna çekilmek zorunda kalmıştır. Güçlenen batılı devletler, çeşitli yollarla zayıf düşürdükleri ve “hasta adam” adını verdikleri Türk devletini tümüyle yok etmenin hesaplarını yapar olmuşlardı.
Yirminci yüzyılın başlarında bir güç olarak ortaya çıkan Almanya, dünya hakimiyeti tutkusuyla yola çıkmış, yanına Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu da alarak bütün dünyayı felakete sürükleyecek sonu belirsiz bir maceraya girişmişti. Osmanlı Devleti de bu savaşta Almanya saflarında yer almıştı.
Öte yandan İngiliz ve Fransızlar ise gelecekte büyük tehlike olarak gördükleri Rusya’dan önce Türk Boğazlarına sahip olmak amacındaydılar.
Çıkar savaşı bu iki devleti bu dönemde Rusya ile aynı saflara itmiş ve İngiliz ve Fransızlar Çarlık Rusya’sına yardım etmek için boğazlardan geçmeyi planlamışlardı. Şüphesiz asıl amaç boğazları ele geçirmekti. İki taraf arasındaki bu yarış Osmanlı Devleti’ni meşru savunmaya mecbur kılmıştır. Zira boğazlar bizim için her şeyden önce vatanın bölünmez iki parçasını bütünleyen vazgeçilmez bir unsurdu.
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.”
Akif’in mısralarında vurguladığı gibi TÜRK MİLLETİ bağımsızlığı ve hürriyeti için elbette savaşacak ve kimseye boyun eğmeyecekti.
***
İngiliz Deniz Bakanı CHURCHILL, Limni adasında üstlenen müttefik donanması Komutanı Amiral CARDEN’a derhal harekete geçmeleri emrini vermişti. 19 ŞUBAT 1915’te müttefik donanması ÇANAKKALE Boğazına olanca gücüyle yüklendi. Her iki tarafın kuvveti şöyle idi: Türklerin Çanakkale mevkilerinde toplam 118 ağır ve orta topu, 42 hafif topu ve 403 mayından ibaret Kumkale, Orhaniye, Ertuğrul, Seddülbahir, Mesudiye, Dardanos, Baykuş, Kumburnu, Yıldız, Mecidiye, Hamidiye ve Namazgah tabyalarına karşılık müttefik donanması 16 Zırhı savaş hattı gemisi, 4 kruvazör, 1 muhrip, 1 uçak gemisi (6 uçaklı), 7 denizaltı, 21 mayın tarama gemisi, 30’dan fazla mayın tarama botu, bir muharip komuta gemisi, bir gambot ve çeşitli yardımcı gemilerden oluşan muhteşem bir kuvvetten meydana gelmekteydi.
Bizim 160 adet çeşitli çaptaki topumuzun yeterli cephanesi bile yoktu. Düşmanın ise 24′ ü ağır çaplı olmak üzere bol cephaneli 740 topu vardı. Bu toplar Çanakkale istihkamlarına dakikada 100 ton mermi yağdırabiliyorlardı. Sahil tabyalarımız bir ateş ettiği yerden bir daha ateş edemiyorlardı. Çünkü bulundukları yere düşen mermiler tepelerin yüksekliğini bile arttıracak güçteydi.
Şehitlik erişilmez bir merhale değildi Mehmetçik için; ama o biliyordu ki düşmana bu topraklar yal olamazdı.
Bir gece önce NUSRAT mayın gemisi, Çanakkale Boğazını, Mart denizinin hışırtılarını kendine siper ederek mayınlamıştı. Hasan Mansur, Hamidiye ve Dardanos bataryaları coşmuş, düşman gemilerine lanet yağdırıyorlardı. Hele Edremitli Seyit düşmana çok kızmıştı. Çünkü gemilerden atılan mermiler topundaki arkadaşlarını ya şehit etmiş ya da ağır yaralanmıştı. Özellikle topun vincini de parçalamıştı. Nasıl sürülecekti 240’lık mermi yeniden topa? Seyit hışımla kucakladı mermiyi zorladı, olmadı… Ellerini toprağa sürdü ve yeniden sırtladı mermiyi. Ağır ağır tırmandı merdiveni, mermiyi topa sürdü ve ateşledi. Seyit’in ve diğer topların mermileri boşa gitmemiş, hepsi hedefini bulmuştu. Bouvet, Suffren, Charlemagne, İrresistible, Ocean, İnflexible, Agamemnon, zırhlıları ya denizin dibini boylamışlar ya da ağır yaralar almışlardı.
Güneş batıya doğru süzülürken tarihe Türk’ün yeni bir zaferi daha yazılıyor ve mağrur düşmanın mağlup donanması perişan bir durumda geri çekilmek zorunda kalıyordu…
***
Deniz kuvvetleriyle boğazı geçemeyeceklerini anlayan düşman 25 NİSAN 1915 sabahı Kumkale, Seddülbahir ve Arıburnu bölgesine asker çıkarmaya başlamıştı. General Hamilton Gelibolu yarımadasını işgal ederek İstanbul’a varmayı planlamıştı. Ama bu planda Anafartalar Kahramanı Albay Mustafa Kemal ve Kahraman Mehmetçikleri hesaba katılmamıştı.
“Ben size taarruzu emretmiyorum; Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler, komutanlar gelebilir.” emrini vermişti Mustafa Kemal! İşte Çanakkale Zaferini yaratan tek mucize budur. Ölünceye kadar geçecek zamanı kazanmak pahasına ölüme yürümüştü Mehmetçik.
“Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuştular,
Tam üç alayla burada gönülden vuruştular,
Düşman Tümen sanırdı bu şahane erleri.
Allah’ı arzu ettiler, akşama kavuştular.”[2]
Çanakkale’de ne taktik ne de mantık bu zaferi açıklamaya yetmemiştir. Çünkü yukarıda da belirtildiği gibi bir takım gerektiğinde Alaylara karşı savunma vermişti.
24/25 Mayıs 1915 gecesi Arıburnu merkez cephesinde şehit düşen Ömer oğlu Mustafa Boyabat:
“Bugün bizden vatan razı olacak,
Nefer şehit, Ordu gazi olacak.”[3] Diyor.
Bu büyük inançtır ki, bu anlatılmaz vatan sevgisidir ki en büyük komutanı ile rütbesiz eri arasında düşünce ve inanç birliği kurarak bu büyük zaferi Türk milletine kazandırmıştır. Bütün rütbeler şehadette eşitlenmiştir.
Dünya harp tarihinde bu kadar küçük bir alana bu derece üstün kuvvetlerin ve ateş gücünün yüklendiği, bu kadar küçük bir bölgenin böylesine fazla kanla yoğurulduğu ve bu kadarcık bir kara parçasının bu çapta önem ve anlam kazandığı, destanlaştığı görülmemiştir. Çanakkale’de 250.000’e yakın Türk, gerideki evlatlarına hür ve bağımsız bir vatan bırakmak için şehit veya gazi olmuş ve Çanakkale’nin ne denizden ne de karadan geçilemeyeceğini ispatlamışlardır. [4]
Kalplerimizde anıtlaşan bu aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyor ve ölümsüz ÇANAKKALE KAHRAMANLARIMIZA sesleniyoruz!
“Nefer şehit, Ordu gazi oldu.
Bugün sizden vatan razı oldu.” [5]
[1] Baha Vefa KARATAY’ın ÇANAKKALE adlı şiirinden alınmıştır.
[2] Yahya Çavuş Anıtı Kitabesi
[3] GÜNESEN, Fikret, Çanakkale Savaşları, Kastaş Yyn, s.356
[4] Çanakkale muharebelerindeki kayıplarımız hakkında birbirine yakın değişik bilgiler mevcuttur. Fikret GÜNESEN’in “Çanakkale Savaşları” adlı yayınına göre şehit, yaralı, kayıp ve hastalık gibi nedenlerle toplam kayıp 251.309 olarak belirtilmektedir. (A.g.e. Sa. 357)
TTK ‘NUN Gnkur. Bşk.lığı bilgilerine göre 55.127 şehit olmak üzere 189.869 zayiatımız vardır. İsmet Görgülü’ye göre şehit sayımız 57.000,diğer kayıplarımız ise 110.000 civarında verilmiştir.
[5] Günesen, Fikret, Çanakkale Savaşları, Kastaş Yyn. s.357
4 Responses
Kalemine sağlık Hüsmen Paşam. Sağol varol. Saygılarımla.
18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Zaferi kutlu olsun. Türk Topçusunun ve kahraman Denizcilerimizin döşedikleri mayınlar ve Komutanların yüksek sevk ve idaresiyle Dünyanın en büyük Armadasına karşı kazanılan bu muhteşem Zafer tarihe, ” Çanakkale Geçilmez ” sözünü altın harflerle yazdırmıştır.
Bu uğurda şehit olan tüm kahramanlarımızı ve gazilerimizi; sevgi, saygı, özlem minnet ve rahmetle anıyorum. Ruhları şad olsun.
Yüreğine sağlık Hüsmen Kardeşim. Her zamanki gibi ışığın bizleri aydınlatıyor. Sağ ol, var ol 🇹🇷
Her bakımdan çok güzel bir yazı olmuş. Tebrikler, Hüsmen paşam.
Her zaman ki gibi muteşemsiniz Hüsmem paşam. Selam ve sevgilerimle