“Yunanistan’ın gayri askeri statüde olmasına rağmen 16 adayı silahlandırarak, aidiyeti tartışmalı ve Türkiye’ye ait bazı adaları işgal ederek açık bir saldırganlık politikası izlemektedir.
Defalarca yazdık, Bağımsızlığını Avrupalı büyük güçler sayesinde elde eden ve Megalı İdea paralelinde yayılmacı politikalar izleyen Yunanistan, elindeki topraklarla yetinmeyerek kuruluşundan itibaren yüzölçümünü (üç) katına çıkarmıştır. Bu sırada büyük devletler, yayılmacı Yunanistan’a müdahale etme gereği duymamışlar, aksine topraklarını genişletme konusunda Yunanistan’a yardımcı olmuşlardır.
Birçok yayın organında bu konuyla ilgili haberler yer aldı, bazı köşe yazarları defalarca yazdı, Harp Akademisi yayınlarında yer aldı. Onlar bile yazdığına göre muhakkak ki devletin Genelkurmay’ı ile istihbarat teşkilatı ve Dış İşleri Bakanlığı resmi raporlarında çok daha ayrıntılı ve kapsamlı raporlar da yazmıştır. Kısaca, Yunan yayılmasında tablo hep aleyhimize olmuş…
1830’da kuruluşundan itibaren her fırsatta Türkler aleyhine sınırlarını genişletirken, “Yavuz hırsız ev sahibini bastırırımış” misali, Dünya kamuoyuna Türkiye’nin kendisini tehdit ettiği propagandasını yapmaya devam etmiştir.
Bu çelişkili tutumuna rağmen hedeflerine adım adım ulaşması özel bir dikkatle incelenmelidir. Türkiye’nin kendisini tehdit ettiği iddia etmiş fakat her zaman Türkiye’nin aleyhine topraklarını genişleten hep Yunanistan olmuş ve yüzölçümünü kuruluşundan itibaren % 278 oranında büyütmüştür. Buna ilave olarak 2004 yılından itibaren Ege Denizinde Türkiyeye’ye ait olan 18 ada ve adacığı işgal etmiş okul açmış, asker konuşlandırmıştır.
Ayrıca dikkat çeken bir husus ta, Yunanistan’ın bu yayılmacı faaliyetlerini ve büyümesini, hiçbir askeri başarı elde etmeden, tarihleri boyunca İngiltere ve Rusya başta olmak üzere Batılı devletlerin desteği ile barış anlaşmaları esnasında sağlamış olmasıdır.
Ege adalarına gelince, Osmanlı İmparatorluğunun Venediklilerden, Cenevizlilerden ve Rodos Şövalyelerinden aldığı, bir bölümü Anadolunun doğal uzantısı olan Ege adalarına ilk çıkışımız 1089-1090 yıllarında ÇAKA Bey komutasında gerçekleşmiştir.
Ege Adaları denilince Yunanistan yarımadası ile Anadolu yarımadası arasında bulunan ve toplam alanı 23.000 kilometrekare kadar olan 3000’e yakın ada ve adacık aklımıza gelir. Hukuki statüleri 1923 Lozan antlaşması ve 1947 Paris Sözleşmesiyle belirlendiği halde çeşitli sorunlara neden olan adalar Türkiye’ye yakın olan adalardır ve üç gruba ayrılırlar.
a. BOĞAZ ÖNÜ ADALARI – (Limni, Semadirek, Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adası, Taşoz, Ayios Evstratios)
b. DOĞU EGE ADALARI – (Midilli, Sakız, Sisam, İkaria Hiyos, Samos)
c. ONİKİ ADA – (İstanköy, Sümbeki, Patmos, Lipsos, Leros, Kalimnos, Tilos, Kalki, Astipalaia, Rodos, Meis, İncirli)
Türkiye’nin Ege Denizindeki mevcut haklarını ortadan kaldırarak, tümüne egemen olmak ve Ege’yi Yunan gölü haline getirmek isteyen Yunanistan, 1963 Kıbrıs bunalımından itibaren Türkiye kıyılarına yakın olan Doğu Ege adalarını, 1974’ten itibaren de Oniki adayı antlaşmalara aykırı olarak silahlandırmıştır.
Yunanistan’ın 1961 yılından itibaren Kuzey ve Batı Ege’de verdiği petrol arama ruhsatları, 1970’lere gelindiğinde Türk kıta sahanlığını kaplamaya başlayarak, 1974’te Türkiye-Yunanistan kıta sahanlığı sorununa dönüşmüştür. Yunanistan, 1958 Cenevre Sözleşmesine göre Ege’deki Yunan adalarının kıta sahanlığı olduğu iddasıyla adaların kıta sahanlıklarını birleştirip, Ege’deki kıta sahanlığının %97’si üzerinde hak iddia ederek, Türkiye’yi kara sularına hapsetmek istemişse de bu görüş tarafımızdan kabul edilmemiş olup sorun bugüne kadar çözülememiştir.
Lozan antlaşmasıyla Ege Denizinde Anadolu kıyılarına üç mil ve daha yakın küçük adalar ile Gökçeada ve Bozcaada Türkiye’ye, Kuzeydoğu Ege adaları Yunanistan’a bırakılmıştı. 1936 Montrö Sözleşmesinin ardından Yunanistan karasularını 3 milden 6 mile çıkarmıştr. 70’lerin sonundan beri de karasularını 12 mile çıkarma hakkı olduğunu iddia etmektedir. 6 mil durumuna göre; Ege’nin % 28’i Türk karasuları, % 35’i Yunan karasuları ve % 46.2’si açık denizdir. Eğer karasuları 12 mil olursa, Ege’nin % 73’ünden fazlası Yunanistan’ın karasuları, % 9’undan azı Türk karasuları ve % 15’ine yakını da açık deniz alanına dönüşecektir. (2)
Ege Denizi’ndeki egemenlik haklarını sürekli genişletmek için türlü siyasi manevralar yapmaktan geri kalmayan Yunanistan, Türkiye’nin Akeniz’e geçişi engellemek için her fırsatı kullanmaktadır.
Açık Deniz alanları çok küçüleceği için Türkiye kayba uğrayacak, Ege’deki ekonmik haklarını Yunanistan’a bırakmış olacaktır. Samimiyeti kuşkulu olan bu sorunlu komşumuzla ilişkilerde çok dikkatli olmak zorundayız. Unutulmamalıdır ki kurulduğu 1830’dan bu yana bize karşı hiç bir savaşı kazanmamasına rağmen sürekli topraklarını aleyhimize genişletmiş ve 3 misline çıkarmıştır.
Süheyl ÇOBANOĞLU
RUBASAM Bşk.V.
K A Y N A K……………………:
- Kur.Alb.Necdet BELEN, “Ege Denizi ve Ege Adaları”, Harp Akademileri 1995, S.102
- Doç.Dr.Salim GÖKÇEN, “Ege’de 12 Mil Türkiye Adına İntihardır”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü makale