Geçmiş ve Gelecek/ Kod Adı: Şimal Yıldızı, Kunuri Destanı, 27 – 29 Kasım 1950

Süleyman Özmen

Geçmiş ve Gelecek

Kod Adı: Şimal Yıldızı, Kunuri Destanı, 27 – 29 Kasım 1950

Süleyman Özmen

Bundan tam 72 sene önce 27 – 29 Kasım 1950 tarihlerinde Kore Harbi’nin en kanlı muharebesi olarak bilinen Kunuri Muharebesi cereyan etmiştir. Ülkesinden 7000 km. uzakta benzeri görülmemiş bir destan yazmış olan kahraman şehit ve gazilerimize rahmet dilerim.

15 Kasım 2001 tarihinde Türk Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda binbaşı rütbesindeyken özel bir görevlendirmeyle Kandahar / Afganistan’a gönderildim. Dolayısıyla 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika’nın New York ve Manhattan Eyaletleri’nde gerçekleşen saldırılardan sonra Türkiye’den Afganistan’a gönderilen ilk ve tek Türk askeri olma onuruna eriştim.

Malumunuz olacağı üzere bazı güvenlik stratejileri otoritelerince milat olarak kabul edilen bu tarihten sonra güvenlikle ilgili kavram ve anlayışlar değişmiştir.

Kandahar’da TF K-BAR (Task Force Knife-Bar) Güney Görev Kuvveti’nde; İrtibat Subayı, Terör Uzmanı, İstihbarat Subayı gibi farklı branşlarda görev yaptım. Birliğin katılmış olduğu tüm operasyonlara iştirak ettim. Aşağıdaki linklerde bu görev kuvveti hakkında özet bilgi yer almaktadır.

(https://en.wikipedia.org/wiki/Task_Force_K-Bar)

(https://history.army.mil/genderintegration/docs/2001-v12n2_cjsotf.pdf)

(https://www.defensemedianetwork.com/stories/operation-enduring-freedom-the-first-49-days-6/)

(https://alchetron.com/Task-Force-K-Bar)

Resim 1. TF K-BAR (Task Force Knife-Bar) Güney Görev Kuvveti’nin toplu halde çekilmiş resmi.

Ülkemi temsilen katılmış olduğum bu görev kuvveti, esasında Kore Harbi’nden sonra iştirak etmiş olduğumuz çok uluslu koalisyon gücü kapsamında ilk muharebe görevidir.

Resim 2. TF K-BAR Komuta Kademesi

Resim 3. TF K-BAR Komuta Kademesi İsim Listesi

Afganistan’da koalisyon güçleriyle gerçekleştirilen en kapsamlı muharebelerden birisi olan Anakonda Operasyonu sonrasında ABD Özel Harekât Komutanlığı Komutanı (USSOCOM) Orgeneral Charles R. Holland (kendisi Vietnam ve Körfez Savaşlarına da katılmış bir askerdir) operasyonda başarı gösterenlere madalya vermek üzere birliğimizi ziyarete geldi.

Yapılan töreni müteakip yukarıda isimleri yazılı olan TF K-BAR komuta kademesiyle özel bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantıda tek tek komutanlara; “Ülkelerinin daha önce böyle bir muharebe görevine katılıp katılmadığını” sordu. Sıra bana geldiğinde “Bir Türk subayına böyle bir soru sormak yersiz olur kanaatindeyim” dedi. “Türkler Kore Harbi’nde Kunuri’de tam anlamıyla bir destan yazdılar” diye devam etti. Herkesin çok şaşırdığı ve beklemediği tarzda bir konuşma tarzıydı bu. Benim için hayatımda unutulmaz anlardan birisi olan o an böyle kahraman bir milletin evladı olmaktan gurur duyduğumu sizlere paylaşmak isterim.

Resim 4. Özel Harekât Komutanlığı Komutanı (USSOCOM) Orgeneral Charles R. Holland

İşte şimdi sizlere Orgeneral Charles R. Holland’ın bahsettiği Kunuri’de destan yazan bu kahraman şehit ve gazilerimizden yine yabancı tanıkların anı ve hatıralarından istifade ederek bahsetmek istiyorum.

Kunuri Destanı, 27 – 29 Kasım 1950

Kunuri’de 241nci Alay ile birlikte olan Amerikan irtibat askeri Antony Herbert anılarında destan yazan kahraman askerlerimizi şöyle anlatıyor;

“Türkler bir birlik kadardılar. Bulunduğumuz tepenin üzerinde mevzilerimizi hazırladık ve gelecek emirleri bekliyorduk. Ben Türkçe bilmiyordum ve onlarda İngilizce konuşan fazla kimse yoktu. Böylece sessiz ve soğuk bir gece geçirdik. Ertesi sabah kendimizi Çinliler tarafından kuşatılmış halde bulduk. Gergindim. Türkler ise oturup piknik yapıyorlardı. Ne tarafa baksalar düşman vardı. Hangi tarafa ateş etseler Çinlileri öldürebilirlerdi. Onlar da tüm sabahı Çinlileri öldürerek geçirdiler. Ben ise bir kenarda oturmuş bu cehennemden nasıl kurtulabileceğimizin planlarını yapıyordum. Güneş yükseldiğinde herkesin cephanesi iyice azalmıştı ama Türkler inanılmaz derecede sakindiler. Süngülerini taktılar ve gülümseyerek yüzlerini düşmana döndüler. Türklerin oluşturduğu savunma hattı güneye doğru çark etti ve birden kendimi tüm Kore Savaşı içerisinde gördüğüm en mükemmel eski usul süngü hücumu içerisinde buldum buradan şu dersi çıkardım.

“Türkler asla tuzağa düşürülemez. Başı belada olan kişiler onları kuşatanlardır.”

Resim 5. 241nci Alay Komutanı Tuğgeneral Tahsin Yazıcı, Kunuri’de Çinlileri süngü hücumu ile yararak birliğine ulaşan askerlerini kutluyor.

***

Kunuri’de saldırı çok büyüktür. Mevzilerini koruyan Türk Tugayı Kunuri’de Çin ordusu tarafından çembere alınmıştır. Birleşmiş Milletler ana karargâhı ile iletişim koptuğu için Türk birliklerinden ümidi kesmiştir. Japon ve Amerikan radyoları Türk tugayının imha edildiğini duyurmaya başlamıştır. Oysa yok olduğu sanılan Türk Tugayı, büyük mücadelelerden sonra iki yarma harekâtı ile Çinlilerin çemberinden kurtularak harp tarihine geçecek bir mucizeyle ana karargâhlarına ulaşmışlardır. Bu durum Birleşmiş Milletler arasında ve dünyada büyük yankı bulmuş övgülerle karşılanmıştı. Çünkü bu savunma harekâtı Kore savaşının kaderini değiştirmiştir.

Şimdi bu unutulmaz olayın oluş şekline bakalım. Birleşmiş Milletler ordusu Kuzey Kore’yi tamamen ele geçirmek amacıyla 24 Kasım 1950 tarihinde taarruza geçmiştir. Başlangıçta 8nci Ordu cephesinde zayıf Kuzey Kore birlikleri süratle çekildiklerinden birlikler cephede genelde 8-12 km. kadar ilerlemişlerdir. 25 Kasım 1950 günü taarruza devam edilmiş ve 8nci Ordu birlikleri Chongzu-Taechon-Unsan güneyi ile Kujangdong doğusu hattına varmışlardır. 2nci Güney Kore Kolordusu ise ilerleme kaydetmemiştir.

Birleşmiş Milletler ordularının karşısında Komünist Çin 4ncü Ordular Grubu ise sayıca çok üstün durumdadır. 26 Kasım 1950 günü 8nci Ordu, 1nci ve 9ncu Kolorduları ile bulundukları hatlardan itibaren devam ettirdikleri taarruzları, düşmanın sert direnmesiyle karşılaşmıştır. 8nci Ordunun sağ kanadındaki 2nci Güney Kore Kolordusu çok üstün komünist kuvvetlerin taarruzlarına uğramıştır. Bu taarruz neticesinde 2nci Güney Kore Kolordusu Tokchon ve doğusu bölgesine çekilmek zorunda kalmış, 25–27 Kasım gecesi taarruzlarına devam eden komünist kuvvetler, 2nci Güney Kore Kolordusunu 40 km güneyde ve Taedong nehri üzerindeki Taepyong bölgesine kadar geriletmiştir. 28 Kasım 1950’de 8nci Ordu birlikleri 2’nci Güney Kore Kolordusunun geri çekilmesi dolayısıyla ordu sağ yanının açık kalmış olması ve cepheden de gördüğü baskı neticesinde geri çekilmeye başlamıştır.

Kunuri Muharebeleri olarak bilinen bu muharebeler Kore Savaşının kaderini değiştirmiştir. Bu muharebeler sırasında Türk Tugayı, 8nci Ordu’ya yaklaşık üç gün kazandırmıştır. Eğer 8nci Ordunun düzenli olarak geri çekilmesine imkân sağlayan bu üç gün olmasaydı bütün ordu kuşatılıp imha edilmiş olacaktı.

Dönemin Türkiye’de yayımlanan gazetelerinde; Tugay komutanı General Tahsin Yazıcı’nın erleriyle omuz omuza çarpışmalara katılmakta olduğundan, askerlerini yüreklendirdiğinden bahsedilmektedir. Hatta bazı gazetelerde yaralandığı haberi yer almıştır. “Birliğimiz göğüs göğse çarpışıyor. Çemberi yaran askerlerimiz yedi şehit, yirmi yaralı verdi. Amerikan bomba uçakları, komünist Çin zırhlı kuvvetlerini bombalıyorlar. Tugay Komutanı General Tahsin Yazıcı’nın yaralandığı bildiriliyor.” şeklindeki haberler, hemen her gazetede yer almıştır.

Resim 6. 2 Aralık 1950 tarihli bir gazete manşeti. “10.000 Düşmana Karşı 2.000 Türkün Mucizesi”

***

Şimdi sizlere Nazım Dündar Sayılan’ın derlediği “Kore Harbinde Türklerle” başlıklı bir anı kitaptan alıntılar sunmak istiyorum. Bu kitapta Kore savaşının ayrıntılarını yaklaşık 6 yıl boyunca Türk birliklerinde tercümanlık yapmış ve 2018 itibarıyla 88 yaşında olan Sang Ki Paik (Pek Sang Ki) askerlerimizin de kendisine Kamil dedikleri Güney Kore’li tercümanın anıları yer almaktadır. Kitaptan kısa bir alıntı;

“Birleşmiş Milletler ordusu Kuzey Kore ordusunu püskürtmüş Kuzey Kore topraklarında komünistleri temizlemek üzereydi. Fakat hesap edilmeyen Çin’in bir milyonluk askeri gücünü beklenmedik bir anda savaşa sokması oldu. Çin destekli Kuzey Kore ordusu karşı taarruza geçti. Bu ani saldırı karşısında Birleşmiş Milletler askerleri emir almadan ve hatta geri çekilmeyi haber veremeden ricata başladılar. Bundan sonraki süreçte dikkat çeken husus bu geri çekilmelerde Türk tugayına haber verilmemesinden dolayı Türk Tugay’ının resmen yok olmaya terk edilmesi olmuştur. İşte BM’in emirsiz ve habersiz geri çekilmesinde mevzilerini korumaya devam eden Türk Tugayı, kalabalık Çin ordusu tarafından Kunuri’de çift çembere alınmıştır. Birleşmiş Milletler ana karargâhı iletişimin kopması nedeniyle Türk Birliklerinden ümidini kesmiş haritalarda Türk Tugay’ının olduğu bölgeye tamamen imha oldular diye büyük bir çarpı işareti koymuşlardır. Durum öyle vahimdir ki Japon ve Amerikan radyoları Türk Tugay’ının tamamen imha olduğunu duyurmaya başlamıştır.

Sang Ki Paik ilk düşman saldırısını şöyle anlatıyor; Düşman davul ve zurna çalarak hayvanlar gibi uluma sesleri çıkararak ani ve yoğun bir saldırıya geçti sayılarının çokluğu taburumuzun bulunduğu yere doğru adeta bir insan seli yaratmıştı. Bu manzara karşısında dondum kaldım. Türk Subayları ise hiç telaşa kapılmadan tüm askerlerini savunma durumuna geçirdiler ve süngü taktırdılar. Türk askerleri sözleşmiş gibi koyunlarından birer küçük paket çıkarıp öpüp alınlarına götürdüğünü bunun sonradan Kur’an-ı Kerim olduğunu öğrendiğini söylüyor. Allah Allah sesleri arasında süngü hücumuna geçen Mehmetçiğin 10 dakika kadar süren bir boğuşmaya girdiğini savaş alanının kısa sürede düşmanın ölü ve yaralılarla dolduğunu, kalanların da kaçmaya başladığını ve bu durum karşısındaki şaşkınlığını anlatıyor. İlk saldırıda yüzlerce ölü ve yaralı Çin askerine karşı Türkler sadece 1 Şehit ve 3 yaralı vermiştir. Birleşmiş Milletler ordusunu yaran Çin ordusu Türk Tugay’ını imha etmek maksadıyla çift çember içinde kalacak şekilde tamamen sarmıştır. Sang Ki Paik, Türk askerini ilk kez böyle bir saldırıda görmüş ve gözlemlerini aktarmıştır. Bu insancıl cana yakın insanlar nasıl oluyor da kendilerinden kat kat üstün düşman birlikleri karşısında soğukkanlılıklarını koruyup tereddütsüz ve organize bir şekilde böyle bir saldırıya geçebiliyor ve kısa bir sürede sayıca üstün düşmanı yok edebiliyor anlaşılabilir gibi değil.

Resim 7. Esir alınan bir Çin askeri.

Sonraki süreçte birçok çatışmada Türk askerini gözlemleyen Sang Ki Paik şöyle diyor. Şu gerçeği belirteyim Türk askerin uzaktan yakından birçok tarzına tanık oldum. Bütün hücumlarda düşmanı püskürterek yendiler ve hiçbir zaman geri çekilmediler.

Bu başarının sırrı neydi? Bu yumuşak başlı insanlar nasıl birden aslan kesiliyordu? Bu başarının sırrını Sang Ki Paik hatıralarında açıklamaya çalışır. Türk askerinin başarısını iki şeye bağlar. Birincisi Türk subayları hücumda hiç geri kalmıyorlardı. İleri fırlayıp tek başına saldıran Subaylar gördüğünü işte Türk askerinin burada devreye girdiğini, subayını korumak isteyen erlerin daha ileriye atıldığını anlatıyor. İkincisi olarak düşmana saldıracakları zaman Allah Allah sesleri ile savaş alanına etki altına alıyorlar diyor.

Sang Ki Paik, Türk askerinin düşman çemberi içinde iken bir de kurtarma harekatı düzenlediğini ve bir gün önce askerleri ile esir düşen ABD’li Albay Gumy’i ve birliğini Çinlilerin hiç beklemediği bir anda ani bir baskınla kurtardıklarını anlatır. Yok olduğu sanılan Türk askerleri anlaşılmaz bir mucize gerçekleştirerek kendilerini imha etmek maksadıyla kurulan iki çemberden kurtulmuşlar ve ana karargahlarına dönmüşlerdir. Bu durum BM askerleri arasında ve dünyada büyük yankı bulup övgüler ile karşılanmıştır. BM Başkomutanı Mac Arthur, 8nci Ordu’nun Türklerin mucizesi sayesinde imhadan kurtulduğunu öğrenince Kutup Yıldızı adı verilen Türk birliğini madalyayla ödüllendirmiştir.

Resim 8. Tuğgeneral Tahsin Yazıcı’ya birliğini temsilen takılan madalya.

Kunuri zaferini İngiliz General Martin şöyle anlatıyor; “…Türkler 10 a karşı birle aslanlar gibi savaştılar. Türkler uzun süre bu şekilde düşmanla çarpışırken ve ölürken İngiliz ve Amerikalılar geri çekiliyorlardı. Mermisi kalmayan Türk askeri süngüyle yumrukla destansı bir zafer kazandı.”

Sovyetler Amerikalılara; “Sizi bu sefer Türkler kurtardı” şeklinde yapıyor, Türk askerinin başarısını onaylıyorlardı.

Sang Ki Paik’in ilgi çekici bir gözlemiyle devam edelim. “Türk subay ve askerleri verilen emirleri gözü kapalı, geciktirmeden ve tam olarak yerine getiriyorlardı. Çok iyi askerdiler. Yalnız verilen iki emre ne subaylar ne de erler kesinlikle uymadılar. Birincisi, Ramazan aylarında oruç tutmama yasağına uymadılar. İkincisi, esirlere sorgulardan önce kesinlikle su ve yiyecek vermeme emrine uymadılar. Bu yüzden çoğu zaman Amerikalılarla araları bozuluyordu. Türkler anlaşılmaz insanlar. Ölüyor, öldürüyor veya kendi elleri ile besleyerek yaşatıyorlardı.”

***

Resim 9. Tugay’daki askerler savaş ortamında Koreli bir çocuğun canının sıkılmaması için çaba sarf ediyorlar.

Sonuç

Kore’de görev yapan Türk Tugayının 1950-1953 yılları arasındaki zayiatı; 721 şehit, 2147 yaralı, 234 esir, 175 kayıp olmuştur.

Kunuri Savaşı’nda Türk birliğinin mucizevi direnişiyle Kore Harbi’nin seyri değişmiştir. Bu mucizeyi gerçekleştiren Türk birliği Kunuri’de bir gecede 78 şehit ve 352 yaralı vermiştir.

Üç yıl süren savaşlar boyunca Kuzey ve Güney Kore en çok zayiatı veren taraf olmuştur. Kuzey Kore ordusunun kaybının 1.500.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Güney Kore ise bu savaşta; 220.000’i asker, 1.000.000’u sivil olmak üzere 1.220.000 insanını kaybetmiştir. Birleşmiş Milletler ordularının toplamda kayıpları ise 500.000 kişiyi bulmaktadır.

Kore Savaşı, Soğuk Savaş döneminin ilk sıcak çatışması olup, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin askerî tedbirler aldığı ilk olaydır. Kore Savaşı’na kadar kendi sınırları dışında, herhangi bir askerî harekâta girmeyen Türkiye’nin bu harbe katılması, yabancı milletlerin silahlı kuvvetleri ile birlikte savaşması, Türkiye’nin NATO’ya alınmasında da olumlu etki yapmıştır.

Türk Askeri Kore Savaşı boyunca önemli başarılar kazanmıştır. Birinci Dünya Savaşında ve Türk Kurtuluş Savaşı’nda savaşmış tecrübeli komutan Tahsin Yazıcı, gitme sebebini açıklarken “Kore’de bir yangın çıktı ve bizler o yangını daha fazla yayılmadan söndürmeye gidiyoruz.” diyerek Türk askerinin dünya barışına olan desteğini vurgulamıştır.

Dünya kamuoyunda da Türk askerinin başarıları ile ilgili birçok habere rastlamak mümkündür. İspanyol Ariba gazetesi; “Türk askeri süngü takarak en güç vaziyetlere karşı koyuyor. Bir avuç Türk piyadesi, çok zor durumda bulunduğu bir sırada nasıl harp edileceğini dünyaya öğretmiştir.” biçiminde haberlere yer vererek Türk askerinin başarısını takdir etmiştir.

Türk askerinin Kore’de gösterdiği performans Türkiye’nin dünya arenasındaki gücünün göstergesi olarak algılanmıştır. Kunuri muharebelerinde Türk Tugayının gösterdiği başarı ve kahramanlıklar, Türkiye’de ön plana çıkan konuların başında gelmiştir. Elde edilen bu başarı ile o güne kadar Türk askerlerinin kabiliyetlerini merak eden dünya ülkeleri, Türk ordusunun ne denli güçlü ve zor koşullarda bile başarı kazanma azmine hayran kalmışlardır.

Türk kuvvetleri; üç yıl içinde on dört başarılı muharebe yapmıştır. Bu muharebelerden özelikle, Kunuri ve Kumyongjongni Muharebelerinde gösterdikleri kahramanlıklar ile Kore Savaşı’nın sonucunu Güney Kore lehine değiştiren çok önemli başarılar elde etmişlerdir.

Kore’de Türk askeri, Türkiye-Güney Kore dostluğunun oluşmasının en önemli adımını atarak, savaş için gittiği topraklarda, savaş mağduru Kore insanına ve özellikle Koreli çocuklara ve yaşlılara yardım elini uzatmayı da bilmiştir.

Resim 10. Ünlü Fotoğrafçı Douglas Duncan tarafından çekilen ve Life dergisinde yayımlanan Kahraman Mehmetçiklerimizin resmi.

Kore Savaşı’nda yabancıları oldukça şaşırtan diğer bir konu da esir düşen 243 Türk esirinin esarette kaldıkları 4-5 yıl boyunca herhangi bir maddi zayiat vermeden tam olarak geri dönebilmeleri olmuştur.

Zira diğer ülkelerin esir düşen askerleri arasındaki maddi kayıplara ilâveten, manevî kayıplar da vardır. Oldukça büyük sayıda, kendilerine uygulanan sistematik komünizm propagandasıyla bilhassa çoğunluğu Amerikalı olmak üzere anavatanlarına dönmeyi reddederler. Artık inandıkları yeni rejim içerisinde komünist insanlar olarak Kızıl Çin’de yaşamayı tercih ederler.

Amerikan “Mc Call” dergisi bu serüveni, kahramanlarının isimleriyle, tarihleriyle oldukça ayrıntılı olarak anlatır. Sonunda da, Amerikalı analara- babalara, pedagog ve psikologlara sorar:

“Anadolu bozkırının ortasında doğan, binbir mahrumiyet içerisinde yetişen Türk çocukları bizim her türlü imkânları, konforu vererek yetiştirdiğimiz çocuklarımızla aynı şartlar altında, aynı sınavı geçirdiler. Türkler muvaffak oldular. Tam gittiler, tam olarak geri dönmesini becerdiler. Bizimkiler birbirlerine ellerini uzatmadılar. Birbirlerini korumasını bilmediler. Yalnız kendileri için, bencillikle yaşamanın örneklerini verdiler. Bu yüzden maddi kayıplar verdiler. Komünistlerden daha sonraki dönemde de iyi muamele görünce gevşediler, çözüldüler. Onların rejimlerini beğendiler. Ailelerini, vatanlarını unutup, oralarda kaldılar. Nedir bu Türk’ün çözülemeyen kuvveti, gücünün sebebi? Nedir bu bizim cemiyetimizin zayıflığının, çürüklüğünün sebebi?” şeklinde bir yazı yayımlanmıştır. Dilerseniz bununla ilgili ayrıntıları da bir başka yazıya bırakalım.

***

İnsansız muharebe araçlarının insanın yerini almaya başladığı faşizmin, komünizmin ve hatta liberalizmin çöktüğü kaotik teknolojik bir dönemde yaşıyoruz. Acaba bu yeni dönemde yine disiplinli, eğitimli ve ölümü göze alan gözü pek askerlere ihtiyaç duyulacak mı?

Resim 11. Binbaşı Süleyman Özmen, Afganistan, 2001.

Sosyal Medyada Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER

BALKAN SAVAŞLARI

Yirminci yüzyılın başlarında, yani 1910’larda, bir ayağı Adriyatik Denizinde, bir

SELMA RIZA

İlk kadın gazeteci Selma Rıza;Korkmadan evinin penceresinden bakan bir kadın