HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR…

Büyük Önder mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün üzerinde en fazla durduğu, önem verdiği, emek sarfettiği konunun, “Türk çocuğunun  ve Türk Milletinin tümünün eğitimi ve yetiştirilmesi, yani kısaca” milli  eğitim meselesi” olduğu bilinen bir gerçektir. “HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR…” dediği veTürk Milletine rehber olarak müsbet ilimleri gösterdiği halde, eğitim konusunda hala geriye dönük farklı arayışlar, siyasi amaçlı uygulamalar, tarikat-cemaat etkileri 21.nci yüzyılı da ıskalamamıza ortam hazırlamaktadır.

Eğitimin yerlerde süründüğü ülkemizde, ihmal, bilgisizlik ve basiretsizlik nedeniyle yaşanan kazaların, belaların, ahlaki erozyon nedeniyle yolsuzluk, usülsüzlük, hırsızlıkların, taciz ve tecavüzlerin, yanlış eğitim ve çarpık zihniyet nedeniyle, kadın cinayetlerinin, şiddetin, kavga-dövüşün, gaflet, delalet ve hatta ihanet nedeniyle terörün çok sayıda örneği medyaya yansıyor.

Öğrencisiyle kaçan, taciz eden, kız öğrencilere cinsel istismarda bulunan ve hatta tecavüz eden ama buna rağmen kız ve erkek öğrencilerin yan yana oturmasını yasaklayan, teneffüste erkek arkadaşlarıyla aynı sıraya oturan kız öğrencilere “Siz kâfir misiniz? Hayat kadını mı olacaksınız?” diye bağıran veya söz almak isteyen kız öğrenciye “Önce türban tak, sonra söz iste” diye had bildiren, taciz edildiğini söyleyen kız öğrenciyi susturmak isteyerek kızı intihara sürükleyen, “Kadın seks objesidir. Tayt giyen kadın bende şehvet uyandırır, ben bu kıza baktığım zaman şehvet duyuyorum” diyen din öğretmenlerinin, müdür yardımcısı ve müdürlerin olduğu[1]  kafa yapısıyla varılacak yer herhalde üçüncü sınıf ve hastalıklı bir toplum olur.

Üniversite eğitimimizin Japonyanın lise düzeyinde olduğu,  sınavlarda binlerce öğrencinin sıfır çektiği, dünyada en iyi 100 üniversite sıralamasında bir tek üniversitemizin olamadığı bir eğitim sistemimiz var.

“Huzur islamda” diyoruz fakat terörün, şiddetin, vahşetin, sefaletin hüküm sürdüğü islam ülkelerinde bilim ve insanlık adına bir şey üretilemediği gibi, müslüman müslümanı koyun gibi boğazlıyor…  Diğer Müslümanların katliamından kurtulmak amacıyla Hristiyanların ülkelerine sığınmak üzere yurdunu terkeden Müslümanlar, göç yollarında telef oluyor. Müslüman ülkeler yolsuzlukta rekorlar kırarken, %85’i ateist olan İsveç, yolsuzlukta dünya sonuncusu…

Cinsiyet uçurumu raporunda 144 ülke arasında 130. sırada olduğumuz, heykelleri kırmayı marifet saydığımız, sanat eserlerini tehdit eden bir mantığımız var.

Dünya hukuk endeksinde Kore 19, Türkiye 99. sırada! Dünya Patent Estitüsü’ne başvurularda İran’ın sayısı 13.768, bizimki 6.496’dır! Kore için bu sayı 230.556’dır! [2]

Kendine gelme ve eski canlılığını, biçimini yeniden kazanma, daha iyi bir duruma gelişme olarak tanımlanan RÖNESANS (Yeniden Doğuş ve reformları gerçekleştiren Batı Dünyası, “insanı” keşfetmiş, kültürel, siyasi, bilim, politik, mimari, sanat ve eğitim alanlarında kendini yenilemiştir. Bu çağ uzun zamandır geriye düşmüş olan Avrupa’nın ticaret ve Coğrafi Keşifler’le yükselişinin öncüsü olmuştur. “Hristiyanlık, bilimle girdiği her savaşta yenildi. Yenildikçe toprak (fetva alanı) kaybetti. Varlığını  sürdürebilmek için güler yüzlü ve hoşgörülü oldu”

Bizde ise, sözde profesör ünvanlı sapkın düşünceli bir mahlukat katıldığı TV programında, “Üniversiteler fuhuş evleridir” diyebilmektedir.

Türkiye’de eğitim dip yapmış, üniversitelerimizin bir kaçı hariç eğitim düzeyi dünya ortalamalarına yaklaşamıyor bile. Akademisyenlerimizin bazıları rektör olduğu halde, uluslararası literatürde kabul gören bilimsel eseri  yok…

Eğitimi imam hatipleştirme hamleleri, Milli Eğitim’in kitaplarında başı açık insanların aşağılanması, eğitim müfredatından laikliğin- Atatürk’ün-Cumhuriyetin, hatta Kurtuluş Savaşı’nın sansürlenmesi yetmezmiş gibi, bir de sosyal faaliyet adı altında tarikat ve cemaatlerin okullara sızdırılması cumhuriyetin temel niteliklerine yönelik saldırıların basamakları haline getirildi…Türkiye Cumhuriyeti’nin okullarında artık Diyanet’ten tayin edilmiş binlerce imam ya da vaiz, “öğretmen” sıfatıyla çalıştırılıyor.[3]

Nikola Tesla’nın “o kadar cahilsiniz ki, dininiz var diye ahlaka ihyiyacınızın kalmadığını sanıyorsunuz” sözü tam da bizim için söylenmiş herhalde…

Kitap okuma oranının %1, gazete okumanın %0.3, sanat etkinliklerine katılma oranının %1, müze dolaşma oranının %0.1, haber izleme oranının %32  olduğu;  internet ortamında pornografiye ilgi %80, dini haberlere ilgi %78, kültür sanat haberlerine ilgi %0.01 olan bir coğrafyada yaşıyoruz…

Çocuklarımızı hurafelerden ve bağnazlıktan uzak, Orta Çağ yaşamından kurtulmuş, teknolojik, bilimsel, insani gelişmelere ayak uydurabilen ve çağdaş dünya ile rekabet edebilecek insanlar olarak yetiştirmek hedefimiz olmalı.

Süheyl  ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk.V.

[1] Melis Alphan, Hürriyet gazetesi (16.12.2017)

[2] Taha AKYOL,  Hürriyet gazetesi (02.02.2017)

[3] Mehmet FARAÇ,  Yeniçağ Gazetesi (11.12.2020)

Sosyal Medyada Paylaş
Picture of Süheyl ÇOBANOĞLU
Süheyl ÇOBANOĞLU
RUBASAM Başkanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER