Dünya’ yı uzun yıllardır etkileyen petrolün tahtı, teknolojik gelişim ve bilim sayesinde iyice sarsılmaya başladı. Petrolün küresel pazarda önemli kılan, ulaştırma sektörü için vazgeçilmez kılan nitelikleriydi. Elektrikli araçlar maliyet açısından petrol ile çalışan araçlara göre rekabetçi hale geldikçe, hükümetler 2040 yılına kadar dizel ve benzinli araçların kullanımdan kaldırılması konusunda daha agresif önlemler almak zorunda kalacaklar.
Fosil yakıtlardan, alternatif enerji kanallarına geçiş hızlanmaya devam ediyor. Ulaşım sektöründeki petrolün hâkimiyeti, elektrikli araçlar ve hidrojen gibi alternatiflerin küresel piyasada geçerlilik kazandıkça petrole yönelik talep azalacaktır. Ancak bu durum gerçekleşmesi için nereden bakarsak bakalım uzun bir sürece ihtiyaç var. BP gibi küresel oyuncular önümüzdeki yirmi yılda petrolün hâkimiyetinin devam edeceğini bunun zirve yapacağını öne sürerken; bu öngörüye Norveçli Equinor ve Energy Consultancy Ryastand gibi kurumlarda katılarak, Enerji talebinin 2028’de zirveye ulaşmasını bekliyor. OPEC in ise görüşleri farklı… OPEC ye göre bu ilgi önümüzdeki yirmi yıl içinde yavaş yavaş azalacağı şeklinde.
Aslında OPEC 1960 yılından günümüze birçok tahmininde yanıldı. Yanılma örneklerini 1970’lerin petrol ambargoları, 1979 İran Devrimi, 1980’lerin İran-Irak Savaşı, 1990 Irak’ın Kuveyt işgali, 2003 ABD’nin Irak’ı işgali ve 21. yüzyılda ABD kaya petrolünün yükselişinde görebiliriz. Ancak uzmanlar bu sefer durumun farklı olduğunu; Önceki krizlerin hiçbiri enerji sektöründe, petrolün bir ulaşım yakıtı olarak benzersizliğini etkin bir şekilde ortadan kaldıran köklü bir değişimi temsil etmediği konusunda hem fikirler…
Ancak unutulmaması gereken gerçek: Yenilenemeyen temel enerji kaynaklarının başında yer alan petrol; dünya ekonomisinde ara mamül, hammadde, güç ve enerji kaynağı olarak hala çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle, petrol fiyatlarındaki artış ne kadar fazla ve uzun süreli ise, makroekonomi üzerindeki etki de o kadar büyük olmaktadır. 2020 Yılıda fosil yakıtların enerji tüketimindeki payı %92 dir. Diğer alternatif enerji kaynaklarının payı hala son derece minimal.
Covit 19 süreci bir çok sektörleri olumlu ve olumsuz yönde derinden etkiledi. Bu süreçte gördük ki mokro analizler birden bire oluşan olağan üstü şartlarda geçerliliğini yitiriyor ve bütün hesaplar alt üst oluyor. Şahsen benim bu güne kadar gördüğüm gerçek, bilimsel buluşlar ve teknoloji her zaman geçmişin deneyimlerinden yararlanarak bu günün paradigmalarını değiştirdiğidir. Dünya covit sürecinde bir çok şeyi gözden geçiriyor ve değişim çok hızlı bir şekilde ilerliyor. Gelişmiş ülkelerin yönetim kadrolarına baktığımızda eskiden petrolcüler daha etkinken, günümüzde fizikçiler ve ileri teknolojiler konusunda etkin yönetimler iş başına gelmektedir.
Petrolün bana göre insanlığa en büyük etkilerinden birisi petrol bölgelerindeki gelir dağılımı eşitsizliği ve bir çoğunda yaşanan hegomanya savaşları. Hegomanya savaşlarının ise şiddete dönüştüğünü yıllardır görüyoruz. Dünya hala askeri harcamalar için küresel ölçekte 2.2 Trilyon USD para harcıyor. OECD verilerine göre ARGE çalışmalarının ülkelerin ekonomileri içerisindeki payı ortalama %2.4. Bu dengenin değişmesi gerekir.
Dilerim bilim insanları çalışmaları ile dünyaya çok daha fazla zarar veren fosil yakıtları yerine geçecek alternatif enerji kaynaklarını tüketiciye daha ekonomik koşullarda sunulabilecek geliştirmeyi yaparlar ve petrole ‘’ hoşça kal petrol’’ diyebiliriz.

Sosyal Medyada Paylaş

Bir Yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER

KAMUOYUNA SAYGIYLA  

Bebek Katili Terörist Başı Öcalan’ın, TBMM’de konuşma yapmak üzere davet

HAYIR MI, ŞER Mİ???

DEM Partili vekiller Sırrı Süreyya Önder ile Pervin Buldan İmralı