Türkiye ve Yunanistan Mayıs ayında seçime gidiyor. Türkiye’de seçimler 14 Mayıs’ta, Yunanistan’daki seçimler ise 21 Mayıs’ta yeni seçim kanunlarına göre yapılacak. Türkiye seçimlerde Cumhurbaşkanını ve Meclisi, Yunanistan ise Parlamento’yu seçecek. Türkiye’de Cumhurbaşkanı, Yunanistan’da ise Başbakan yürütmeyi temsil ediyor; yani Türkiye’de cumhurbaşkanlığı, Yunanistan’da ise parlamenter sistem var.
Başbakan Mitsotakis’in erken parlamento seçimi tarihi için kastı olarak, Türkiye’deki seçimlerden bir hafta sonraki, 21 Mayıs’ı belirlediği üzerinde durulan bir konu. Esasında, Yunanistan’daki seçimler Temmuz ayında yapılması gerekirken şimdi 2 ay kadar önce 21 Mayıs tarihinde yapılacak. Mitsotakis’in partisi Yeni Demokrasi’yi iktidara getiren seçim 7 Temmuz 2019’da yapılmıştı. Yunanistan’da yeni seçimin de bu sene Temmuz ayında yapılması gerekiyordu.
2019 Temmuz seçimi başka bir seçim kanunuyla yapılmış; Mitsotakis’in partisi Yeni Demokrasi oyların sadece %39.85’ini almasına rağmen 158 milletvekili çıkararak, tek başına iktidara gelmişti. O dönemde Yunanistan’da geçerli olan Seçim Kanunu’na göre seçimler 300 sandalyeli Yunanistan Parlamento’sunun 250 sandalyesi için yapılıyor; seçimden birinci çıkan parti 50 sandalyeyi “bonus” olarak alıyordu.
2019 Temmuz seçiminde o dönemde Başbakan olan Çipras’ın partisi SYRIZA oyların %31.53’ünü almasına rağmen sadece 86 milletvekili çıkartmış; muhalefete düşmüştü. 21 Mayıs 2023’de yapılacak olan seçim ise SYRIZA’nın iktidarda olduğu 2016 yılında çıkartılan ve birinci gelen partiye 50 bonus sandalye hediye edilmesini kaldıran seçim kanununa göre; yani 250 değil parlamentonun tamamı 300 sandalye için yapılacak.
Mitsotakis’in durumu iyi değerlendirdiği, 2016’da çıkarılan seçim kanunuyla ve %40’ın altındaki oy oranıyla tek başına iktidara gelemeyeceğini, Yunanistan’ın bu kez bir koalisyon hükümetine ihtiyaç duyacağını anladığına inananların sayısı oldukça yüksektir. Mitsotakis’in partisi Yeni Demokrasi, “bonus” sandalye sistemine inanmakta, seçimlerde bu sistemin uygulanmasını istemektedir.
Bu nedenle 2019’da tek başına iktidara geldiğinde Yeni Demokrasi Partisi Yunanistan seçim kanununu yeniden değiştirmiş; 2019’da kabul edilen yeni seçim kanunuyla, 2016’dakine oldukça benzer, bir bonus sitemine tekrar geri dönülmüştür. Bu seçim kanununa göre birinci çıkan parti, aldığı oy oranına göre, 20 ila 50 arasında “bonus” milletvekili kazanacaktır. Böylece birinci çıkacak partinin, koalisyona gitmeden, tek parti hükümeti kurması kolaylaştırılmış olmaktadır. Eğer 21 Mayıs 2023 seçimi sonucu oluşacak yeni Yunanistan Parlamentosun’dan yeni bir hükümet çıkmazsa, Yunanistan’ın 2019’da çıkarılan bu yeni seçim kanunuyla bu kez Temmuz ayında yeni bir seçime gidebileceğine işaret edilmektedir.
Zaten bir süreden beri devam eden dinleme skandalı ile sarsılan Mitsotakis ve Yeni Demokrasi Partisi iktidarının Yunanistan’da şiddet olaylarına dönüşen gösterilere sebep olan tren kazasından sonra, 21 Mayıs’ta erken seçim çağrısı yapmak zorunda kaldığı; ancak Mitsotakis’in 2016’da geçen kanuna göre yapılacak bu seçimden bir hükümet çıkmayacağı, Mayıs-Temmuz döneminde iktidarda kalabileceğine, Temmuz’da 2019’da geçen kanuna göre yapılacak seçimlerde ise Yeni Demokrasi Partisi’nin yine tek başına hükümet kurabileceği hesapları içinde olduğu anlaşılmaktadır.
Dinleme skandalı ve tren kazasına rağmen seçim yoklamaları, Yeni Demokrasi Partisi’nin oylarındaki düşüşe rağmen, % 35 civarında oy oranıyla, birinci parti olarak çıkabileceğine işaret etmektedir. Bu oy oranı 21 Mayıs’ta tek başına iktidar olmasına yetmemesine rağmen, eğer Temmuz’da seçim yenilenirse ve “bonus” milletvekili alırsa tek başına iktidar için şansının artacağı anlamına gelmektedir.
Bu dönemde diğer önemli bir gelişme de, 1999 Gölcük ve Atina depremlerinden sonra yaşanan gelişmelere benzer şekilde, Türkiye’deki deprem felaketinden sonra Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yaşanmaktadır. Türkiye-Yunanistan yeni deprem diplomasisi AB ve ABD tarafından da desteklenmektedir. Esasen AB ve ABD’nin bir süreden beri, Batı ile Rusya ve Doğu arasında yeni Soğuk Savaş koşullarında, dikkatleri Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan uzaklaştıracak hiçbir gelişmeyi görmek istemediklerini beyan etmekte, Ankara ve özellikle Atina üzerinde kapalı ve açık diplomatik baskının arttığının işaretleri görülmekteydi.
AB ve ABD’nin Ankara üzerinde baskı yapma imkanının Vaşington, Berlin ve Paris’in bir süredir yaptıkları önemli hatalar nedeniyle, büyük ölçüde azaldığı; Atina’nın ise AB ve ABD’nin baskılarına çok açık olduğu açıktır. Bu çerçevede Atina’nın Vaşington, Berlin ve Paris’ten gelen baskıların çok daha etkisinde olduğu; Mitsotakis’in de Türkiye ile ilişkileri düzeltmesi yönündeki bu baskıları çok daha fazla hissettiği söylenebilir.
Bununla beraber, Ankara’nın da en azından, deprem felaketleri sonrası artan, ekonomik bakımdan AB ve ABD’ye bağımlı uluslararası ortamda yaşadığının bilinci içinde hareket etmek zorunda kaldığı görülmektedir. Ankara’nın, Türkiye ihracatının %50 ‘ye kadarının AB ve ABD’ye gittiğini, depremden sonra AB’nin 7.5, Dünya Bankası’nın 1 milyar dolar yardım taahhüdünde bulunduğunu görmezden gelmesine imkan bulunmamaktadır.
Türkiye’deki deprem felaketi ve Yunanistan’daki tren kazasından sonra Atina ve Ankara, daha önce birçok kere yaptıkları gibi, aralarındaki Kıbrıs ve Ege dahil olmak üzere tüm sorunlar çözülmeden, bu sorunları adeta dondurarak, aralarında olumlu gündem oluşturmayadönmüşlerdir. Ancak, Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs ve denizden (Ege ve Doğu Akdeniz) kaynaklanan sorunlar çözülmedikçe, sorunları dondurarak, Ankara-Atina ilişkilerini olumlu gündem üzerinden geliştirmeye çalışmanın sakıncaları geçmişte de yine birçok kez ortaya çıkmıştır.
Bu çerçevede iki ülkedeki seçimlerden sonra, Ankara ve Atina’nın dondurulan sorunları çözmeye çalışmaları; iki başkentte sorunların çözümü yönünde siyasi irade olmasına bağlıdır. Burada sorun , Atina’nın bugüne kadar kendi kamuoyuna Ege’nin bir Yunan gölü, Kıbrıs’ın da Helen Dünyası’nın bir parçası olduğunu söylemesi olarak ortaya çıkmaktadır. Atina’nın kendi kamuoyuna bugüne kadar Kıbrıs ve Ege’de uluslararası hukuku, anlaşmaları çiğneyen tarafın Yunanistan olduğunu söylemesi giderek zorlaşmaktadır.
Aynı şekilde Atina’nın Türkiye’nin Ege’de ve Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs Türklerinin de Kıbrıs’ta vazgeçilmez ve meşru isteklerinin bulunduğunu kabul etmesi ve bugüne kadar kandırılan kendi halkına söylemesi zordur ve çok açık bir dış baskı gerektirmektedir. Türkiye ile ilişkilerini düzeltmesini isteyen AB ve ABD’nin, farklı sebeplerle, Atina’ya baskı yapmayı kabul etmeleri çok zor görünmekte; tam tersine Vaşington, Berlin ve Paris’in bugüne kadar Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yaptıkları hataları sürdürdükleri izlenmektedir.
7/Nisan/2023