
Son dönemde İran’ın nükleer programı etrafındaki belirsizlikler, uluslararası toplumun
dikkatini bir kez daha bölgeye çevirdi. Özellikle ABD’nin uyguladığı ekonomik yaptırımlar,
İran’ın nükleer kapasitesini kontrol altında tutmak için temel bir araç haline geldi. Ancak
yaptırımların etkili olması, kararlı bir şekilde uygulanmasına ve uluslararası işbirliğine
bağlıdır.
2025 yılında, ABD’nin ekonomik baskıyı yoğunlaştırdığı bir dönemde İran’ın gölge bankacılık
ağlarına yönelik kapsamlı yaptırımlar devreye sokuldu. Ancak uygulamadaki eksiklikler ve Çin
gibi ülkelerin İran petrolüne gizli alımlar yapması, yaptırımların etkisini zayıflattı (Atlantic
Council, 2025). Bu durum, İran’ın ekonomik izolasyondan kurtulmasına ve nükleer programını
finanse etmeye devam etmesine imkân sağladı.
Atlantik Konseyi’nde yer alan analizlere göre, ABD’nin yaptırımları tek başına yeterli
olmayacaktır. Uluslararası ortaklıkların kurulması, özellikle Avrupa Birliği’nin önde gelen
ülkeleri Almanya, Fransa ve İngiltere’nin desteğinin kazanılması büyük önem taşımaktadır. Bu
ülkeler, diplomatik yolları canlı tutarken, aynı zamanda ekonomik yaptırımları da destekleyici
politikalar geliştirmelidir (Atlantic Council, 2025).
İran’ın son aylarda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ile işbirliğini askıya alması,
denetim süreçlerini zora sokarak, nükleer faaliyetlerin şeffaflığını ciddi şekilde azalttı. Bu
durum, İran’ın nükleer programını silah geliştirme yönünde kullanabileceği endişelerini
arttırıyor. Özellikle uranyum zenginleştirme faaliyetlerindeki hızlı ilerleme ve stok
seviyelerinin kritik eşikleri aşması, diplomatik çözüm arayışlarını daha acil hale getiriyor
(IAEA, 2025).
22 Haziran 2025 tarihinde ABD tarafından gerçekleştirilen “Midnight Hammer” adlı hava
harekâtı, İran’ın Fordow, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerini hedef aldı. ABD, harekât
sonucunda İran’ın nükleer programının ciddi oranda gerilediğini iddia ederken, İran ise bu
saldırıyı şiddetle kınayarak misilleme tehdidinde bulundu (WSJ, 2025). Bu saldırılar kısa
vadede İran’ın nükleer ilerleyişini yavaşlatsa da, kalıcı bir çözüm sağlamadığı açıkça
görülmektedir. İran, maddi kaynaklarını ve altyapısını yeniden tesis etme kabiliyetine sahiptir.
Bu nedenle askeri müdahale kalıcı çözümden ziyade, geçici bir caydırıcılık aracı olarak
değerlendirilmelidir.
Gerçek anlamda kalıcı çözüm, İran’ın ekonomik olarak izole edilmesi, nükleer programının
finanse edilmesini sağlayan kaynakların tamamen kesilmesi ve diplomatik müzakerelerin
devam ettirilmesinde yatmaktadır. ABD’nin Çin ile ekonomik ve diplomatik görüşmelerini
derinleştirmesi, Avrupa Birliği ile koordinasyonu arttırması ve IAEA denetimlerinin tekrar etkin
hale getirilmesi, İran’ın nükleer kapasitesini sınırlandırmak için atılması gereken temel
adımlardır (Atlantic Council, 2025).
Türkiye açısından bakıldığında, İran’ın nükleer programının ilerlemesi, bölgesel güvenlik
açısından kritik sonuçlar doğurabilir. İran’ın olası bir nükleer silah sahibi olması, bölgedeki güç
dengelerini değiştirecek ve Türkiye’nin de dahil olduğu güvenlik dengelerini derinden
etkileyebilecektir. Türkiye, İran’ın nükleer kapasitesine karşı çıkmakla birlikte, diplomatik
çözüm yollarının açık tutulmasını savunmaktadır. Türkiye, aynı zamanda ekonomik
yaptırımların uygulanmasında ve bölgedeki tansiyonun düşürülmesinde aktif rol alabilecek
önemli bir bölgesel aktördür.
Türkiye, enerji güvenliği açısından da İran ile ilişkilerini dengede tutmak zorundadır. İran’a
yönelik yaptırımların genişletilmesi, Türkiye’nin enerji ithalatını olumsuz yönde etkileyebilir
ve ekonomik maliyetleri artırabilir. Bu nedenle, Türkiye’nin yaptırımların etkilerini hafifletecek
alternatif enerji kaynakları ve rotaları üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırması gerekmektedir.
Ayrıca bölgesel açıdan İran’ın nükleer kapasitesini artırması, Suudi Arabistan ve İsrail gibi
ülkelerin de kendi nükleer programlarını başlatma ya da hızlandırma riski doğurabilir. Bu
durum, Orta Doğu’da yeni ve daha karmaşık güvenlik dinamiklerinin ortaya çıkmasına neden
olabilir. Türkiye’nin bu süreçte diplomatik ve askeri hazırlığını artırarak bölgedeki güç
dengelerini dikkatle takip etmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, ekonomik yaptırımların kararlı bir şekilde uygulanması ve uluslararası
işbirliğinin pekiştirilmesi, İran’ın nükleer silah edinmesini engellemenin en etkili yoludur. Bu
süreçte askeri müdahale bir son çare olarak kalmalı, diplomasi ve ekonomik önlemler ise
stratejinin merkezinde yer almalıdır. Türkiye ise bu süreçte hem bölgesel güvenliği koruyucu
bir rol üstlenmeli hem de kendi ekonomik çıkarlarını göz önünde bulundurarak dengeli ve etkin
politikalar geliştirmelidir.
Mert ÜNSAL,MA
U.İ.Analist
Kaynaklar
Atlantic Council. (2025). The US must enforce sanctions to prevent Iran from rebuilding its
nuclear program.
IAEA. (2025). Reports on Iran’s nuclear program.
Wall Street Journal (WSJ). (2025). Pentagon Says U.S. Strikes Delayed Iran’s Nuclear Program
by Up to Two Years.


