Son dönemde yaşanan gelişmeler sonucu oluşan kafa karışıklığına belki ışık tutabilmek amacıyla bu yazı dizisini kaleme aldım. Bu vesileyle Türk Milletinin kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
Türk karar verici makamlarındaki yetkililerin mutlaka bu konularda çok daha fazla bilgilerinin olduğunu düşünüyorsam da Küresel Güçlerin amaç ve hedeflerinin ve çözüm diye bize dayattıkları reçetelerin pek hayrımıza olmadığı gerçeğini bir kez daha hatırlamanın faydalı olacağını düşünmekteyim.
Bilindiği gibi Türklerin Batıya olan yürüyüşleri sürecinde Anadolu’ya girmesine, Rumeli’ye geçmesine, Balkanlar’ı almasına, İstanbul’u fethetmesine ve Avrupa içlerine doğru ilerlemesine engel olamayan Avrupalılar, 1683 2.nci Viyana kuşatmasında Osmanlı ordusunun yenilmesi sonucu yeni bir safha başlatmışlardır.
Bu safhada amaçlarını aşağıdaki esaslara göre belirlemişlerdir.[1]
1. Balkanlardaki Hristiyan milletleri Osmanlı hakimiyetinden kurtarmak.Bunun için Hristiyan toplumları isyana teşvik etmek ve once onların muhtariyetini, sonra bağımsızlıklarını temin etmek.
2. Eğer yukardaki hususlar gerçekleşmezse Hristiyanlar için reform istemek ve onların lehine Osmanlı Devleti nezdinde müdahelelerde bulunmak.
3. Türkler’i Balkanlar’dan tamamen atmak.
4. İstanbul’u Türklerin elinden almak.
5. Osmanlı Devletine Asya topraklarında yaşıyan azınlıklar lehine reformlar yaptırmak onlar için de muhtariyet elde etmek veya mümkün olursa bağımsızlıklarına kavuşturmak..
6.Türkleri Anadolu’dan çıkarmak ve Anadolu’yu paylaşmak.[2]
Bu tarihten sonra Osmanlı Devletinin
1699 Karlofça ile Orta Avrupa’dan, 1774 Küçük Kaynarca sonrası Balkanlardan geri çekilişe dönen sürecin akabinde; XIX.ncu yüzyılda Osmanlı ülkesinde başlatılan reformların, Türk Toplumuna da bazı yenilikler getirmekle beraber Türk ve Müslümanlardan ziyade gayrimüslimlerin yararına olduğu ve sonuçta devleti yıkıma götürdüğü tarihi bir hakikattir.[3]
1834-1913 döneminde yapılan reformların Avrupa’nın iç işlerimize müdahelesi ve devletin her yönüyle Avrupalıların nüfuzu altına girmesi arasında sıkı bir ilişki mevcuttur. Her müdahele bir reform projesi, her reform uygulaması bir başka müdahele ve her ikisi de Batı Emperyalizminin Osmanlı Devletine daha fazla nüfuzu sonucunu doğurmuştur. Böylece devlet ve toplum fasit bir daire içine sokularak günden güne zayıflatılmış, parçalanmış ve nihayet yıkılmıştır.[4] (DEVAM EDECEK)
Süheyl ÇOBANOĞLU
RUBASAM Başkanı
[1] Bosna Hersek, Harp Akademileri yayını
[2] Türk Milli Bütünlüğü İçinde Doğu Anadolu Türk Kültürü Araş. Ens. Yay. No:56
[3] Bosna Hersek, Harp Akademileri yayını
[4] Sultan II.Abdulhamit Devri Doğu Anadolu Politikası, Prof. Dr. Bayram Kodaman


