GAZİ’DEN, ŞEHİT’İNE! Terörün giderek azdığı, pek çok vatan evladımızın kalleşçe vurulduğu 2000’li yılların ortasında; yüreğim öylesine acımıştı ki; bu önemli konuda Şehitlerimize bir ses de ben vermek istemiştim; ‘Gazi’ yüreğimden taşan aşağıdaki dizelerimle. Bu dizelerim; Son dönemde ülkemizde yaşanan türlü dönüşümlere, teslimiyetlere, Mehmetçiklerimizi alçakça sırtından vurarak şehit eden kalleşlere yönelikti. Ama en çok da; aziz vatanımız uğruna seve seve hayatlarını feda eden aziz Şehitlerimizin, onur ve gurur timsalimiz Gazilerimizin, elleri öpülesi fedakâr analarımızın duygu ve düşüncelerine tercüman olmak içindi… Yüreğimden taşan duyguların sesiyle, İşte o dizeler: Önce Kürt açılımı dediler, tutmadı! Türlü açılımlar ile süslediler uymadı! Şimdi de bu açılıma ‘Milli Birlik Projesi’ diyorlar, Misak-ı Milli Ruhunu yok etmek istiyorlar! En sonunda muhatabımız, İmralı canisi ile Kandil’deki yılanın başıymış! Meğerse tüm keramet, bebek katilinin ‘o söylemlerinde’ saklıymış! Bilirim, senin de yanar yüreğin bu gazi komutanın gibi, Bilirim, kanınla renklenen Şanlı Bayrağımızı kavrar, çelik bileklerin, Bilirim, ülkemin her zerresini sahiplenir o cesur yüreğin. Bilirim, için titrer ölümsüz bedeninle kol kanat gerdiğin vatan topraklarımız için. Bilirim, yer küreyi sarsar ’vatanım’ derken, hançerenden çıkan sesin. Söz vermiştim sana son nefesinde, Al Sancağımızın gölgesinde. Söz vermiştim yiğidim sana, uğruna can verdiğin vatan bölünmez diye. Ettiğimiz yemin değişmedi sözümüz söz, Ne bu bayrak iner, ne de vatan bölünür. Sesler duyulur Habur’dan, Hakurk’tan, Yılanın başından Kandil’den, Mahmur’dan, İmralı’dan! Sesler duyulur sanki ayrımız, gayrımız varmış gibi tüm kandırılmışlardan! Sesler duyulur, ‘dönüş yok’ denerek bu karanlık yoldan! Sen ses ver Şehit’im, sen ses ver; Ses ver ki, duyulsun o güçlü sesin. Yer küre bir kez daha titresin. Ankara’dan, İmralı’dan Kandil’den Bağdat’tan Telaviv’den, Brüksel’den, Washington’dan, Yükselen o malum seslere sen cevap ver yiğidim, Sen cevap ver; Çünkü duymazlar artık bizimkisini… Ses verin, yemini yeminime karışanlar! Ses verin, Ay Yıldız’lı Bayrağımızı zafere taşıyanlar. Ses verin; Ey Mohaçlar, Çaldıranlar, Tarihe yön verip, tarih yazanlar. Ses verin; Nal sesleriyle, kılıç şakırtılarıyla düşmana korku salıp, Dünyaya nam salanlar. Ses verin; Ey Çanakkale’ler, Samsun’lar, Erzurumlar, Sivaslar. Halide Edip’ler, Seyyid Onbaşılar, Ayşe Çavuşlar. Ses verin, Be hey Dadaşlar, Zeybekler, Horonları ile yeri göğü inletenler. Ses verin, Ey Toros’lar, Beşparmak’lar, Adını Yavru Vatan bellediğimiz Kıbrıs’ım, Kahramanlık destanları ile yaşayan, ‘ O Gazi Topraklar.’ Ses verin; Cudiler, Çukurcalar, Aktütünler, Derecikler! Ses ver, yiğidim ses ver. Ses ver, Anadolu’m ses ver. Ses ver Tarihim, ses ver. Namusum, şerefim adına ses ver. Tarihin derinliklerinden geliyor o çığlıklar! Toprak ana dile gelmiş yüreciği sızıldar. Yer küre sarsılır o feryatlardan, Şühedanın sesi duyulur, Binlerce yıl uzaklardan. Oy Anadolu’m oy! Oy Mehmet’im, Kınalı kuzum oy! Aslanım, yiğidim; Şimdi ben sana nasıl cevap vereyim? Yeminin, yeminimdir değişmez. Kanın kanıma değdi, silinmez. Şunu bil ki, yiğidim: Vatan bellenen bu kutsal topraklar için Verilecek son nefesler tükenmez. Ses ver Gök Gözlüm, Altın Saçlım, Boz Yelelim, Ses ver Atatürk’üm, Önderim, ses ver. Ses ver ki; Kurduğun bu devlet uğruna, Her gün bin kez öleceğimize, Son bir kez daha ölelim. Ey Bayrak! Uğrunda veremediğimiz canı, Gölgende yaşatmaya hakkımız yok.
Kaynak: Önce Vatan Gazetesi