PKK Çözüm Süreçlerinin Siyasi Sonuçları: Terör örgütünün  Stratejik Hilesi mi?

Giriş

PKK (Kürdistan İşçi Partisi), Türkiye’deki Kürt meselesi çerçevesinde 1980’lerden bu yana silahlı mücadele yürüten bir terör örgütü olarak, Türkiye ile birçok kez barış görüşmeleri ve çözüm süreçlerine girmiş ancak her defasında çözüm süreçleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Özellikle 2013-2015 yılları arasında gerçekleştirilen çözüm süreci, PKK’nın silahlı mücadelesini sonlandırmayı hedeflemesine rağmen, örgütün tekrar silaha başvurmasıyla sona ermiştir. Bu çalışma, PKK’nın çözüm süreçlerini bir barış arayışı olarak mı yoksa bir hile ve stratejik bir taktik olarak mı kullandığını incelemeyi amaçlamaktadır. Çözüm sürecinin genel siyasi sonuçlarına odaklanılarak, PKK’nın bu süreçteki rolü ve niyetleri analiz edilecektir. Çalışmanın amacı, PKK’nın süreç boyunca gerçek anlamda barış arayışında olup olmadığını anlamaktır. Çalışmamızın sınırları, açık ve yüzeysel kaynak verilerin değerlendirilmesinden ibarettir.

 Bu çalışma hazırlanırken, çözüm süreçlerinin başarısızlık nedenlerini incelemeye yönelik eleştirel  analiz yöntemi kullanılmıştır. PKK’nın çözüm süreçlerini bir barış arayışı olarak mı yoksa stratejik bir hile olarak mı değerlendirdiği üzerine odaklanılmış ve özellikle 2013-2015 yıllarındaki süreçler derinlemesine incelenmiştir. Çalışma, PKK’nın süreç boyunca barışa yönelik gerçek adımlar atıp atmadığını değerlendirmiş, örgütün silah bırakma çağrıları karşısında sergilediği tutumları, stratejik çıkarlarını ve sürecin siyasi sonuçlarını ele almıştır. Özellikle örgütün silahlı mücadeleye hızlı dönüşü, çözüm sürecini askeri güç kazanımı için kullandığına dair argümanlarla desteklenmiştir.

PKK’nın Çözüm Süreçlerini Hile Olarak Kullanmasının Argümanları

PKK’nın Silahlı Eylemlere Hızla Geri Dönmesi

PKK’nın 2015 yılında çözüm sürecini sonlandırarak tekrar silahlı eylemlere dönmesi, örgütün süreç boyunca barışçıl bir niyet taşımadığını düşündüren en önemli göstergelerden biridir. 2013-2015 yılları arasında süren çözüm süreci, Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlatılmış olmasına rağmen, PKK şehir merkezlerinde hendek çatışmaları barışa yönelerek süreci sona erdirmiştir. Bu gelişmeler, örgütün süreç boyunca askeri hazırlıklarını sürdürdüğünü ve silahlı mücadeleyi tamamen bırakma niyetinde olmadığını göstermektedir.

Sürecin PKK’ya Bölgesel Güç Sağlaması

Çözüm süreci sırasında PKK’nın Türkiye’deki silahlı faaliyetlerinin azalmasına karşın, örgüt Suriye’de PYD aracılığıyla önemli stratejik kazanımlar elde etmiştir. PYD, Suriye’nin kuzeyinde geniş bir alanı kontrol altına alarak özerk bir yapı oluşturmuştur. Bu, PKK’nın çözüm sürecini Türkiye ile müzakereler yapmak için değil, Suriye’deki etkisini artırmak ve bölgedeki gücünü pekiştirmek için bir fırsat olarak değerlendirdiği şeklinde değerlendirilmektedir.

Silah Bırakma Yönünde Gerçek Adımların Atılmaması

PKK, çözüm süreci boyunca silah bırakma yönünde gerçek anlamda bir adım atmaktan kaçınmıştır. Bebek katili Abdullah Öcalan’ın silah bırakma çağrısına rağmen, örgüt üyeleri silahlarını teslim etmemiş ve yalnızca sınırlı bir çekilme gerçekleştirmiştir. Bu durum, örgütün süreç boyunca askeri kapasitesini koruma niyetinde olduğunu ve barış sürecine samimi bir şekilde katılmadığını göstermektedir.

PKK’nın Maksimalist Talepleri ve Süreçteki Tavrı

PKK, çözüm sürecinde Türkiye’den geniş çaplı siyasi taleplerde bulunmuştur. Bu talepler arasında yerel yönetimlerin özerkleştirilmesi, Kürtçenin eğitim dili olarak kabul edilmesi ve genel af gibi konular bulunmaktadır. Ancak, bu taleplerin karşılanmadığı noktada örgüt, tekrar silahlı mücadeleye dönmüştür. Bu, PKK’nın süreç boyunca barıştan çok kendi taleplerini kabul ettirmeye yönelik bir strateji izlediğini göstermektedir.

Etnik Gerilimlerin Artması

Çözüm sürecinin sona ermesi, Türkiye’de etnik gerilimlerin ve kutuplaşmanın daha da derinleşmesine neden olmuştur. PKK’nın silahlı eylemlere dönmesi, Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda Kürt ve Türk toplumları arasında ciddi bir güvensizlik ve gerilime yol açmıştır. Bu da sürecin toplumsal barış yerine daha fazla ayrışma ve çatışma yaratmak için kullanıldığı yönünde bir argüman olarak öne çıkmaktadır.

Çözüm Süreci Sonrası Artan Şiddet

Çözüm süreci sona erdiğinde, PKK’nın eylemlerinde gözlemlenen şiddet artışı, örgütün süreç boyunca askeri hazırlıklarını sürdürdüğünü ve süreçten elde ettiği avantajları askeri eylemlerine yansıttığını göstermektedir. 2015 sonrası dönemde güvenlik güçlerine yönelik kapsamlı saldırılar ve şehir çatışmaları, örgütün süreç boyunca şiddetten vazgeçmediğinin bir kanıtıdır.

Yeni bir çözüm süreci Mantıklı mı?

Öncelikle şu konuları hatırlamakta yarar var: PKK ile gerçekleştirilen çözüm süreçleri Türkiye’ye önemli maddi, güvenlik ve toplumsal zararlar vermis; 1984’ten itibaren, Türkiye’nin PKK ile mücadelesi kapsamında yapılan savunma ve güvenlik harcamaları yaklaşık 350 milyar doları aşmıştır. Bu harcamalar askeri operasyonlar, güvenlik personelinin maaşları, sınır güvenliği ve askeri teknoloji yatırımlarını kapsamaktadır. Can kaybı açısından bakıldığında, PKK’nın silahlı eylemleri sonucunda bugüne kadar yaklaşık 40.000 şehit ve can kaybına neden olmuştur. Çözüm süreçleri sırasında şiddetin azalması hedeflense de, sürecin başarısızlığa uğraması ve PKK’nın yeniden silahlı eylemlere dönmesi bu can kayıplarını artırmıştır. Yukarıda bahsedildiği üzere özellikle 2015’teki çözüm sürecinin sona ermesiyle birlikte, hendek çatışmaları ve PKK’nın güvenlik güçlerine yönelik saldırıları sonucunda yüzlerce şehit verilmiş;  Türkiye, PKK’nın faaliyetleri nedeniyle özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ciddi ekonomik kayıplar yaşamıştır. Bölgedeki yatırımlar durma noktasına gelmiş, yerel sanayi ve tarım sektörü büyük bir darbe almıştır.

Çözüm süreçlerinin başarısızlığıyla artan terör olayları, bölgedeki ekonomik faaliyetleri daha da zayıflatmıştır. Ayrıca, PKK’nın faaliyetleri nedeniyle 2 milyondan fazla insan zorunlu göç etmek zorunda kalmış ve bu göçler ülke ekonomisine büyük bir yük getirmiştir. Turizm sektörü de PKK’nın faaliyetlerinden olumsuz etkilenmiştir. Terör olayları nedeniyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde otel doluluk oranları %70’e kadar düşmüş, turistik faaliyetler önemli ölçüde gerilemiştir. Ayrıca PYD’nin Suriye’nin kuzeyindeki varlığı ve sınır ticaretine yönelik tehditler ticaret hacminin daralmasına yol açmıştır. PKK’nın çözüm süreçlerine rağmen örgütün silahlı eylemlere dönmesi Türkiye’de ciddi toplumsal travmalar ve etnik ayrışmalara neden olmuştur. Şiddet olaylarının yoğun olduğu bölgelerde aileler üzerinde büyük psikolojik travmalar yaşanmış, Kürt ve Türk nüfusu arasında etnik gerilimler artmıştır.

Çözüm süreçlerinin başarısızlıkla sonuçlanması, toplumda barışa yönelik umutları zedelemiş ve toplumun barış girişimlerine olan güvenini sarsmıştır. Özellikle 2013-2015 çözüm süreci sırasında barışa dair umutlar yeşermiş olsa da, PKK’nın yeniden silahlı eylemlere dönmesi, büyük bir hayal kırıklığı yaratmış ve toplumsal barışı sağlama konusunda zorluklara neden olmuştur. Bu süreçlerde Türkiye hem büyük ekonomik kayıplar yaşamış hem de toplumsal barışın tesis edilmesi konusunda ciddi zorluklarla karşılaşmıştır.

Yeni bir çözüm sürecine girişmek, PKK’nın stratejik niyetleri, Türkiye’nin güvenlik endişeleri, toplumun beklentileri ve uluslararası dinamikler göz önüne alındığında oldukça zorlu bir karar olacaktır. Ancak bu sürecin mantıklı olup olmayacağı, aşağıdaki koşulların sağlanıp sağlanamayacağına bağlıdır:

1-PKK’nın silahsızlanmayı gerçekten kabul etmesi ve şiddetten vazgeçmesi.

2-Sürecin şeffaf, toplumsal desteğe dayalı ve adil bir temelde yürütülmesi.

3-Bölgesel ve uluslararası aktörlerin desteğiyle, PKK’nın Türkiye için bölgesel bir tehdit oluşturmaması.

Eğer bu koşullar sağlanabilirse, yeni bir çözüm süreci hem Türkiye hem de Kürt sorunu için barışçıl bir çözüm yolu olabilir. Ancak geçmiş deneyimler göz önüne alındığında, bu tür bir süreç büyük riskler de taşımaktadır ve dikkatle planlanmalıdır.

Sonuç/Değerlendirme

PKK ile gerçekleştirilen çözüm süreçlerinin siyasi sonuçları, örgütün bu süreçleri barış niyetiyle değil, stratejik bir hile ve taktik olarak kullandığını düşündürmektedir. Özellikle 2013-2015 çözüm süreci, PKK’nın silahlı eylemlerine ara verip gücünü artırmak, bölgesel avantajlar elde etmek ve Suriye’deki varlığını güçlendirmek için bir fırsat sunduğu bir dönem olmuştur. Sürecin sona ermesiyle birlikte PKK’nın eylemlerinin hızla artması ve şiddetin yoğunlaşması, örgütün bu süreçten yalnızca taktiksel kazanımlar elde etmeye çalıştığının bir göstergesidir. Dolayısıyla, PKK’nın çözüm süreçlerini bir stratejik hile olarak kullandığına dair güçlü deliller bulunmaktadır. Bu nedenle yeni bir çözüm sürecinin bir çok açıdan daha detaylı düşünülüp değerlendirilmesi elzemdir.

PKK ile gerçekleştirilen çözüm süreçlerinin Türkiye’ye ciddi zararlar verdiği ve bu süreçlerin başarısızlıkla sonuçlanmasının toplumsal ve ekonomik olumsuzluklara yol açtığı açıktır. Türkiye, savunma ve güvenlik harcamalarına milyarlarca dolar ayırmış, binlerce insanın hayatını kaybetmesine tanık olmuş ve doğu bölgelerinde büyük ekonomik kayıplar yaşamıştır. Çözüm süreçlerinin ardından terör olaylarının tekrar tırmanması, hem toplumda büyük bir güvensizlik yaratmış hem de etnik gerilimleri artırmıştır. PKK’nın süreçleri bir stratejik manevra olarak kullanıp, yeniden silahlı mücadeleye dönmesi, Türkiye’ye yönelik terör tehdidini daha da artırmıştır. Toplumsal barışın tesis edilememesi, çözüm sürecine dair umutsuzluğu körüklemiş ve barış girişimlerine olan güveni zedelemiştir.

Yeni bir çözüm sürecine girişmek, mevcut durumda dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gereken bir adımdır. PKK’nın silah bırakmayı gerçekten kabul etmesi, süreçlerin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve uluslararası dengelerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Geçmiş deneyimler, bu tür süreçlerin büyük riskler taşıdığını ve dikkatli bir planlama yapılması gerektiğini göstermektedir.

Mert ÜNSAl,MA

U.İ.Analist

Sosyal Medyada Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER

BALKAN SAVAŞLARI – 4

1908 yılındaki 2.Meşrutiyet’in ilanı sonrası siyasal çalkantılar devam etmekteydi ve