Prof.Dr.Mustafa Kaymakçı
Rodos ve İstanköy Adalarında, Dünya kamuoyunda Yunanistan’daki Türk Varlığının Batı Trakya’yla sınırlı olmasına karşılık, Rodos ve İstanköy’de olmak üzere Onikiada’da yaşayan ve sayıları 9.000 civarında bir Türk nüfus da bulunmaktadır.
Yunanistan döneminde Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türklere, kültürel soykırım uygulanmaktadır. Kültürel kimliği ve haklarının korunması giderek zorlaşmaktadır. Yunanistan Türkleri Yunan Müslümanı olarak kabul etmektedir. Başlıca güncel sorunları şöyle sıralanabilir ,
1.Vatandaşlık Sorunu
Günümüzde, Yunan makamları, 1923 yılında Lozan Antlaşması imzalandığında Onikiada’nın İtalyan yönetimi altında bulunduğu gerekçesiyle, Rodos ve İstanköy Adaları’nda yaşayan soydaşlarımıza azınlık statüsü tanımamakta ve soydaşlarımızı ‘Müslüman’ nüfus olarak tanımlamaktadır. Bu kapsamda “Türk” ya da “Azınlık” nitelendirmesini içeren dernekleri tescil edilmemektedir.
Yunanistan ülkesindeki Türk azınlığı asimile etmek amacıyla ülke dışına seyahat amacıyla giden Türkleri çeşitli bahanelerle yurttaşlıktan çıkarmıştır. Bu uygulamada hukukî dayanak olarak, “Grek etnik kökenli olmayan bir kimse, geri dönmemek niyetiyle Yunanistan’ı terk ettiği takdirde, Yunan yurttaşlığını kaybetmiş ilân olunabilir. Bu aynı zamanda yurtdışında doğan ve ikamet eden Grek etnik kökenli olmayan bir kimse için de geçerlidir. İçişleri Bakam, Millî Konsey’in mutabakatı ile bu konularda karar verir” tarzındaki-şimdi yürürlükten kaldırılan- Yurttaşlık Kanunu’nun 19. maddesi kullanmıştı. Bu maddeye dayanılarak Yunan makamlarınca vatandaşlıktan çıkarılan Türklerin sayısı gizli tutulmakla birlikte yaklaşık 60 bin Türkün yurttaşlıktan çıkarıldığı tahmin edilmektedir.
Yurttaşlıktan çıkarılanlardan çoğu Türkiye, ABD ve Almanya’ya öğrenim görmek üzere giden öğrencilerdir .
2.Eğitim ve Türkçe Öğrenme Hakkı Sorunları
Rodos ve İstanköy’de Yunanistan öncesi On Türk Okulu öğrenim yapmakta ve Türk Okullar Birliği adı altında örgütlenme vardı.
Adaların 1947 yılında Yunanistan’a verilmesi ile Türk Okulları’nda Yunanca öğrenim de başlamıştır. Bu tarihten 1972 yılına değin Rodos ve İstanköy’deki okullarda çift dillilik temelinde Türkçe eğitim-öğrenim yapılmıştır. Bu süreçte, Yunan idaresinin, anılan okullara verilen ödeneğin yavaş yavaş azalttığı gözlemlenmiştir. Yunan Hükümetinin mali sıkıntılar içinde bulunmasından dolayı Türk okullarına fazla yardım edemeyecekleri aktarılmıştır.
Son olarak, Rodos’ta Türkçe öğrenim veren okullardan biri olan Süleymaniye Medresesi’nin adı, 1972 yılında Rodos 13. Şehir İlkokulu olarak değiştirilmiş ve o tarihten itibaren ise Türkçe öğrenme tamamen yasaklanmıştır. Günümüzde Rodos ve İstanköy’de yaşayan Türkler, Yunan devlet okullarına gidiyor, ancak din derslerinden muaf tutuluyorlar. Devlet okullarında eğitim gören Türk çocukları, bugün Türkçeyi çok az derecede konuşabiliyorlar. Bu okullardan mezun olan çocukların adalarda mesleklerini yerine getirme konusunda da geçmişte uzunca bir süre belirsizlik yaşanmıştı. Diğer yandan Yunan okullarında Türk çocuklarına karşı olumsuz eylem ve tavırların sergilendiği de bilinmektedir.
Tüm bu gelişmeler bir arada değerlendirildiğinde, adalarda Türklerin kültürlerini ifade etme aracı olan “Türk Dili” ve buna bağlı eğitim ile din gibi kültürel aktarım araçlarının da, Yunanistan’ın uyguladığı kültürel arınma politikası karşısında büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğu gözlemlenmektedir.
Rodos ve İstanköy’de Türkçe’nin öğretim ve eğitim dilinden dışlanmasında göze çarpan bir diğer sonuç, Türklerin giderek eğitim düzeylerinin düşmesidir. .
Çift dillilik temelinde Türkçe eğitim-öğrenim hakları adalarda yaşamakta olan Türklere verilmediği taktirde, orta gelecekte bir kadim kimlik olan Rodos ve İstanköy Türklüğü yok olacaktır.
3-Din ve İbadet Sorunu
Günümüzde, 1972 yılında adalardaki bütün Türk okullarının kapatılmasıyla birlikte din dersi de kaldırılmıştır.
Yunanistan Devlet okullarına gidebilmekte olan soydaşlarımız, ortodoks din derslerinden muaf tutulmalarına karşın, müslüman dini eğitimi haklarını da kullanamamaktadırlar.
Camilere gelinci durum şudur: 14 cami bulunan Rodos’ta ibadete açık tek cami olan İbrahim Paşa Camii sadece öğle ve cuma namazları için açıktır. Ancak küçük olması nedeniyle soydaşlarımıza hizmet vermekte yetersiz kalmaktadır.
İstanköy’de ise sadece Germe Camii’nin avlusu ibadete açık durumdadır. İstanköy merkezde bulunan Defterdar İbrahim Paşa Camii de depremden sonra mimarisinin yıkılmasıyla ibadete kapanmıştır .
Bugün dini anlamda, adalardaki Türk azınlığı temsil edilmemektedir . Benzer durum İstanköy’de de söz konusudur. Adada yaşayan Türklerin Yunan asıllı yurttaşlarla fırsat eşitliği açısından haksız bir durumda bulundukları önemle belirtilmelidir. Daima geride, baskı altında, ezik ve silik bir yaşantı sürdürmeye zorlanmışlardır ya da zorlanmaktadırlar. Cemaatin haklarını gözetecek ya da dini işleri yürütebilecek bir önder yokluğu, ada Türklerinin kimliksel varlıkları için büyük tehlike oluşturmaktadır. İstanköy’de cemaat ile Evkaf başkanının aynı kişi olduğu göz önünde bulundurulursa Türk toplumunun beyin takımından yoksun bulunduğu ve göçle parçalanmaya uygun bir konuma düştükleri kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. 1938 yılına İstanköy’de var olan müftülük ise Onikiadanın İtalyan Valisi De Vecchi tarafından ortadan kaldırılmıştı. Ada,Yunanistan’a verildikten sonra da sorun üzerinde durulmadığı için yeni müftü tayin edilmemişti .
Aslında Rodos ve İstanköy’deki Müftülük kurumunun Yunanistan’ın taraf olduğu antlaşmalar doğrultusunda geçerli olması gerektiğini-görüşme yapılan adalıların çoğu bilmese bile-ifade eden az sayıda da olsa adalı Türk , . de vardır. Aslında anılan konularda yayınları olan Cin bu görüşleri doğrulamaktadır. Yazar, “Yunanistan’da Rodos, İstanköy, Atina, Thiva, Ptolemayida ve Batı Trakya’da yaşamakta olan Müslüman Türk azınlığı hukuki statüsünün,1881 İstanbul Antlaşması,1913 Atina Antlaşması,1920 tarihli Yunanistan’daki Azınlıkların Haklarına Dair Sevr Antlaşması ve 1923 Lozan Antlaşması ile belirlendiğini, bugün de yürürlükte bulunan bu antlaşmalar kapsamında Yunanistan’daki Türklerin hukuki, yönetsel ve eğitim ve öğretim özerkliğine sahip olması ve de bunlara bağlı olarak “Başmüftülük ve Müftülük” kurumları gibi kurumların varlığının sürdürülmesini gerektiğini” ifade etmektedir.
4.Örgütlenme Sorunu
Batı Trakya’da olduğu üzere Rodos ve İstanköy Türklerinin, “Türk” olarak tanımlayan örgütler kurmaları olası değildir. Yunanistan, etnik azınlıkların yasal statüsünü tanımamakta ve onların kamu düzenini bozduklarını varsaymaktadır.
Rodos’ta Türkler, ”Rodos Müslüman Kardeşler Derneği”’nde, İstanköy’de ise “İstanköy Müslüman Kardeşler Derneği”” adıyla örgütlenmişlerdir .Onlar için tek çare kendilerini Müslüman olarak tanımlamak geçmektedir.
2.2.5.Osmanlı Türklerinden Kalan Kültür Mirasının Korunması Sorunu
Rodos ve İstanköy’de Osmanlı Türkleri’nden kalan kültür mirasımızın bakımı ve tamirlerine izin verilmemekte, tamirler göstermelik olmakta ve eserler zamanın tahribatına bırakılmaktadır , , ,
Ortodoks mekanlar ayrıcalıklı tutulurken Türk-Müslüman camileri, görünmez, hatta minaresiz ve kubbesiz bir şekilde tanınmaz bir duruma getirilmiş, kimilerinde de göstermelik ve uzun süren restorasyonlar yapılarak göz boyanmak istenmektedir.
Rodos’ta bulunan camiler tadilat gerekçesi ile kapatılmış bulunmaktadır. Bugün yalnızca İbrahim Paşa Camii ibadete açıktır. Süleymaniye Camii’nin açılması için yapılan müracaata camiinin Unesco tarafından tarihi eser olarak vasıflandırılması nedeni ile ibadete açılamayacağı cevabı verilmiştir. Daha sonra başlatılan restorasyon çalışmaları onlarca yıl sürdürülmüş, çalışmalarında ise Osmanlı Desenleri değiştirilmiştir.2012 yılında onarım çalışmaları tamamlanan cami, ilk kez Kurban Bayramı’nda ibadete açılmıştır. Caminin müze olacağı bildirilmektedir.
Zamanın tahribatına bırakılarak yok edilmesi istenen bir başka örnek Recep Paşa Camii’dir.
Ali Hilmi Paşa Camisi, restore edilip Kıbrıs Evi haline dönüştürülmüştür, Şehitlik Mescidi sağlık merkezi, Katavya Köyü Mescidi kafeterya olarak kullanılmaktadır. Gani Ahmet Semti Okul-Camisi, apartman haline getirilmiştir. Salakoz Köyü Cami yok edilmiştir.
Rodos’un Osmanlı Türklerinden kalan önemli kültürel miraslarından biri de Murat Reis Türbesi ve Külliyesi’dir. İçinde camii de bulunan külliye binaları harap durumdadır ve ayakta zor durmaktadır. Külliye mezarlığının yarısı yok edilmiştir. Cami Külliyesi’nin daha önce “Müftü Evi” olarak kullanılan bölümü de konservatuvar haline getirilmek istenmişti. Listeyi uzatmak mümkündür.
Restorasyon kapsamında minaresi ve camları yıkılan bir başka cami de Muradiye Camii idi. Bu camii,1970 yılına kadar Türk cemaatine aitti. Bu tarihten sonra Rodos Başmetropolitliği’ne bırakılan cami, 1990 yılına kadar ibadete açık kalmıştı. Daha sonra camide görevli olan imam ve müezzinin ölümü ile ibadethanenin kapısına kilit vurulmuştur. Günümüze kadar kapalı kalan cami, şimdi ise AB tarafından sağlanan fon ile kiliseye dönüştürülmektedir.
Aslında kültürel eserlerin zamanın tahribatına bırakılarak yok edilmesinin ardındaki gerçek, ada Türklerinin geçmişle bağının kopararak asimilasyonun bir parçası uygulamalarıdır.
Dilek Murat Reis Türbesi ve Külliyesi bağlamında şunları söylüyor:” … Açık açık söylenmese de ,Murat Reis Camii’nin kapatılmasında,türbesinin ve çevresindeki külliyenin kaderine terk edilmesindeki temel amaç,Türk cemaatinin bir araya geldiği,ortak kültürünün temsil ettiği,geçmişle bağını sürdürdüğü yerlerin işlevsiz bırakılmasıdır.Yunan derin devleti ince bir operasyonla bu politikasını sürdürür.” Dilek bu savını,30 Ocak 2005 tarihli Prodos gazetesi’nin “Murat Reis Mezarlığı’ndaki kitabeler Amerikalı bir araştırıcı tarafından inceleniyor” başlıklı bir habere dayandırmaktadır.İgili haberde Dr.Barnes adlı araştırıcı’nın Murat Reis’in aslında bir Osmanlı Paşası değil bir Arap denizcisi olduğu ileri sürülmekteydi.
Özetle, adalarda Osmanlı Türklerinden kalan mimari eserler talan edilmekte, elde kalanlar ise göstermelik olarak korunmaya alınmaya çalışılmaktadır.
6.Vakıflar Sorunu , , ,
İtalyan Yönetimi’nce, Vakıf(Evkaf) ’a ait malların bir komisyon tarafından idare edilmesi kararlaştırılmıştı. 1947 yılında adaların Yunanistan’a geçmesinin ardından baskı ve yok etme siyaseti uygulanmaya başlamış ve ilk olarak cemaat ve vakıf yönetimini denetlemek için hükümet murahhası atanmıştır.
Yunanistan,1970 yılından ise Katalipsis olarak bilinen kanunla “On yıl içerisinde tapu dairesine bildirilmeyen taşınmaz mal ve mülkler hazineye intikal eder.”bir hüküm de getirmiştir. Bu hüküm gerekçe gösterilerek adalarda Türklere ait mallar gasp edilmiş ve Vakıflar sorunu çözülememiş bir sorun olarak bugüne dek gelmiştir.
Günümüzde Vakıf İdaresi de Yunan Devleti’nin mutlak denetimi altında bulunmaktadır.1967 yılından itibaren cemaat ve vakıf idaresini denetlemek amacıyla Yunan makamlarınca Hükümet murahhası atanmaya başlanmıştır. Ayrıca, hukuki olarak vakıf mallarının satılmasının yasak olmasına karşın, birçok vakıf malı Yunan makamlarınca atanan vakıf idarecileri tarafından bağışlanmış ya da değerlerinden daha düşük bir fiyata satılmıştır Bu bağlamda soydaşlarımızın da vakıf mallarının satılması konusunda açılan ihalelere katılmaları yasaklanmıştır.
Rodos ve İstanköy’de yaşayan Türklere ait vakıfların taşınmazlarından, ticari kuruluşlar ile aynı oranda emlak vergisi alınmaktadır. Diğer kısıtlara ek olarak getirilen ağır vergi borçları altına giren vakıfların, sahip oldukları mülkleri onarma olanağı da bu şekilde yok edilmiştir. Bu da, uygulamanın ne kadar ayrımcı olduğunu göstermektedir. Diğer yandan Yunan hükümetleri, Vakıf Dairesi’ne sürekli masraflar yaptırarak elindeki arazileri ve malları sattırmakta, Vakıf Dairesi güçsüzleştirilmektedir. Yunan Hükümetleri bu uygulamayı, ne yazık ki bazen kendilerine verilen emanete ihanet eden kişileri Vakıf Yönetim kurullarına atama yaparak gerçekleştirmektedir. .
7.Nefret ve Baskı Ortamı Sorunu
Türklere karşı nefretin temelleri arasında,raporun “Sonuç” kısmında daha ayrıntısıyla dile getireleceği üzere Yunan algısında Batılılar tarafından yaratılan Türk imgesinin olumsuzluğu, Yunan ulusunun neredeyse 500 yıl Osmanlı-Türk egemenliğinde kalması yanında 9 Eylül 1922’de İzmir’de noktalanan ve adına Yunanlılar tarafından Küçük Asya Bozgunu denilen yenilgi gibi olayların olduğu söylenebilir. Bu kapsamda adalarda nefret ve baskı ortamının Yunanistan dönemiyle başladığı söylenebilir.
Ancak Türklere karşı Yunanlardan gelen daha yüksek düzeyde nefretin Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Hareketi ile ortaya çıktığı söylenebilir.
Geçmişten günümüze değin Rodos ve İstanköy’de Türklere karşı nefret ve baskı ortamı sürdürülmüştür. Türkiye Cumhuriyet tarafından 1947 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Hareketi sırasında birçok Türk’ün işkence gördüğü, bir Türk’ün de öldürüldüğü biliniyor. Bugün için nefret ve baskı ortamı azaltılmış gibi görünüyor.
Bununla birlikte Rodos ve İstanköy’de baskı ortamı yerel basında yer alan haberler ile sürdürülüyor.
Diğer yandan, Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonuç olarak KKTC’nin kurulması Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimi için tam bir travma olmuştu. Bu travma Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türklere de baskı olarak yansıtılmıştır.
Nefret ve baskıdan Türkiye’de örgütlenmiş olan Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği bile payını almaktadır , .
Özet olarak şu söylenebilir; Yunanistan’a göre Türkler, yalnızca Müslüman Yunan vatandaşı olarak görülüyor. Türklere yönelik asimilasyon politikaları ne yazık ki devam ediyor. Bugün Türklerin dini, kültürel, ekonomik ve eğitim alanında yaşadığı sorunlar giderek çözümü zor bir boyut kazanmış durumdadır.
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
KAYNAKÇA
Rodos ve İstanköy’de resmi olmayan tespitlere göre 2019 yılı başlarında toplam 9000 civarında bir Türk nüfusunun olduğu bildirilmektedir.Daha önceki bildirişlerde bu rakamın 6000 dolayında olduğu varsayılmaktadır Rodos ve İstanköy’deki Türkler, 1522 yılında Rodos’un fethinden sonra başta Karaman Beyliği olmak üzere diğer beyliklerden yerleştirilen Türkler ile 1897’de Girit’ten göç etmek zorunda bırakılan Türklerden oluşmaktadır.
Kaymakçı, M., C.Özgün, 2015. Rodos ve İstanköy Türklerinin Yakın Tarihi: Ege Denizi’nde Yükselen Sessiz Çığlık.Rodos,İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları.,s.73-97
Kaymakçı, M., 2013. The Religious Problems Of The Turks Living In Rhodes, Kos And The Dodecanese. 26-27 Kasım 2013 Birleşmiş Milletler Azınlık Sorunları Forumu.Cenevre.
Kaymakçı, M., C.Özgün, 2015. Rodos ve İstanköy Türklerinin Yakın Tarihi: Ege Denizi’nde Yükselen Sessiz Çığlık.Rodos,İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları.,s. 83- 84
Kaymakçı,M.,2017. Rodos ve İstanköy Türklüğü Ansiklopedisi.Rodos,İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları s.90-94
Rodos, İstanköy ve Onikiada Türklüğünün Yakın Tarihi Üzerine Sözlü Tarih Projesi Kesin Raporu 2014
Kırevliyası,A.,2019. Özel Notlar, İzmir
Ayrıntılı bilgi için Bahadır Selim Dilek, a.g.e., s.131 vd.
Çelikkol,Z., 1990.İstanköy’deki Türk Eserleri ve Tarihçe, TTK yay., Ankara, , s. 23.
Kırevliyası,A.,a.g.e
Ahmet Nejat Kaymakçı ile yapılan sözlü görüşme
Saadet Sarı ile yapılan sözlü görüşme
Cin,T.,2003.Yunanistan’daki Müslüman Türk Azınlığın Din ve Vicdan Özgürlüğü (Başmüftülük ve Müftülükler Sorunu) Seçkin Yayınları, Ankara; Cin,T., 2009.Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği (Müftülük Meseleleriyle İlgili Yunan Yargıtay Kararları ve Diğer Belgeler), Orion Kitabevi, Ankara
Fautre,W.,2017.a.g.e.,,s.44-45
Çelikkol, Z.,1990.İstanköy’deki Türk Eserleri ve Tarihçe. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
Çelikkol, Z.,1992.Rodos’taki Türk Eserleri ve Tarihçe. (Genişletilmiş mukayeseli 2.Baskı) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
Konuk,N., 2008. Midilli, Rodos, Sakız ve İstanköy’de Osmanlı Mimarisi/Ottoman Architecture in Lesvos, Rhodes, Chios and Kos.Stratejik Araştırmalar Merkezi(SAM) Yayını, Ankara
Dilek.B.S.2008.a.g.e
30 Ocak 2005 tarihli Prodos Gazetesi
Kaymakçı,M.,2017a.g.e..s.129-132
Erdoğru,M.A..,2016 .Rodos’ta Türk-Müslüman Vakıflarının Durumu (İç.) Rodos ve İstanköy Türklüğü Genişletilmiş İkinci Baskı(Ed.) Kaymakçı,M. ve Özgün,C. Rodos,İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları s.195-219
Dilek, B. S., 2017. Ege’nin Unutulan Türkleri (Genişletilmiş İkinci Baskı) Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları.s.135-162
Günümüzde Rodos ve İstanköy Türk Vakıfları’na ait taşınmaz malların haraç-mezat elden çıkarılması hızlanmıştır.Vakıflara ait taşınmaz mallar nerdeyse kalmayacak duruma getirilmiştir.Bu konudaki son örneklerden birisi, İstanköy’de yapılması tasarlanan Hastane Binası için vakıfa ait arazinin elden çıkarılması ile Gurniati-SchınarI mevkiindeki 34120 metre karelik yine vakıfa ait bir arazinin 31 Ocak 2019 tarihinde müzayede ile satılacağı bildirilmiş ve Haziran 2019’da satılmıştır.
Rodos ve İstanköy Türkleri’nce “Vakıf” sözcüğü yerine yaygın olarak “Efkaf” sözlüğü kullanılmıştır.
Fautre,W.,2017.a.g.e.,s.17
Rodos, İstanköy ve Onikiada Türklüğünün Yakın Tarihi Üzerine Sözlü Tarih Projesi Kesin Raporu.s.94-96
https://www.fuen.org/tr/haberler/single/article/fuen-condemns-arrest-of-mr-kaymakci-president-of-our-member- organisation-from-rhodes-and-kos/
Geneva, October 26, 2016. “The International Secretariat of the World Organisation Against Torture (OMCT) Greece: Acts of harassment against defenders working on the rights of minorities in Greece, including the arbitrary detention for a night and expulsion from Greece of Mr. Mustafa Kaymakçı”)