Tüm stratejistler, siyasiler ve karar verme pozisyonunda olan insanlar; problemleri çözerken ya da geleceğe ilişkin planlamalarını hayata geçirirken öğrendiği ve sonuçlarını öngörebildiği yöntemler ile ilerleme eğilimindedir.
Temel bilimler olarak görülen matematik, fizik, kimya, biyoloji ve astronomi günümüzde birçok yatay sektörlerin de etkisiyle çok farklı aşamalara geldi. Teknolojinin ilerlemesi, derin öğrenen akıllı robotlar, değişen enerji kaynakları türevleri her alanda farklı bir dünyanın sinyallerini veriyor.
Bütün bu değişim sözcüklerini söyler ve düşünürken, ekonominin belirleyici unsur olduğunu unutmamak gerekir. Çünkü itici güç olan ekonominin çarkları dönmez ise, araçların tekerleri de dönmez…
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, son 70 yılın en büyük savunma bütçesi olan 740 Milyar USD’lik savunma bütçesini onaya sundu. Ön çalışmaları yıllara dayanan ve uzun hazırlıklar sonucu tasarlanan savunma bütçesinin, onaydan geçeceği de şüphesizdir. 740 Milyar USD’lik savunma bütçesi içinde en fazla dikkatimi çeken ayrıntı; 30 Milyar USD’ nin araştırma geliştirme (ARGE) çalışmalarına ayrılmış olması oldu. Teklif edilen bütçenin içerisinde; Lockheed Martin tarafından modifiye edilen F-35 Lightning II savaş uçağı, ‘’Nükleer Bomba’’ taşıma lisansı finansmanı ve Colombia sınıfı Nükleer Denizaltı’ nın geliştirilmesi bulunmakta. Dünyanın diğer ucunda ateş çemberi içerisindeki coğrafyada bulunan bizler bir yana, ABD’nin devasa bütçesi, teknolojisi ve askeri gücü ile karşısında bulunduğunu düşündüğü RUSYA, İRAN, ÇİN, TAYVAN gibi ülkeleri karşılaştırdığımızda aslında buradaki güç dengesinden çok, “bu rekabetten coğrafyamız daha önemlisi gezegenimiz nasıl etkileneceği?” sorusunu sormamız lâzım.
Araştırma ve geliştirme demek bilim demektir. Bilimin temel kavramı ise sorgulama, problem tespiti ve problemin çözümü esaslarına dayanır. Hala değişmeyen yöntem ise tümden gelim ve tüme varım yöntemi. Basit bir mantık kurduğumuzda; ABD’nin 30 Milyar USD gibi dev bir bütçeyi sadece savunma sanayii ve ARGE’ye yatırmasının sebebi ve amacı nedir? Bu soruların yanıtlarını verirken, elbet ki bize gelecek öngörümüz yardımcı oluyor; ÇİN’ in devasa büyümesi, RUSYA’ nın siyasi proaktifliği ve kuvvetlenmesi, dünyanın diğer süper gücü tarafından kaygı ile izlendiği kesin. Muhtemeldir sadece kıtalar arası konvansiyonel silahlar geliştirilmeyecek, akla hayale gelmeyen birçok yeni silah çeşitleri ile de insanlar yüzleşecektir. Bir taraftan küresel iklim değişikliği ile tehdit altında olan gezegenimiz, bu kadar hızlı ve yüksek miktarlarda silahlanmayı daha ne kadar taşıyabilecek, kestirmek çok zor… Resmin tamamına baktığımızda gelişmelerin hayra alamet olmadığı söylemek mümkün.
Bölgemize dönecek olursak kendi bölgesinde en güçlü ekonomiye sahip ülke olarak hâlâ bu durumumuzu koruyoruz. Ancak brüt borç stokumuz 450 Milyar USD ile milli gelir içinde %60 lık paya sahip durumda. Temel veriden hareket ettiğimizde, ekonomideki likidite darlığı ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın borçlarını daha yüksek maliyetler ile çeviriyor olması, ekonomik sorunların çok daha akılcı yöntemler ile çözülmesini zorunlu hale getiriyor. İşsizlik oranının rekor seviyelere gelmesi, ekonomik resesyonun doğal sonucu olmakla birlikte, bu sorunun beraberinde birçok sosyal problemi getirdiği ve getireceği de aşikârdır.
Güncel gelişmelerin içerisinde asıl beka meselesinin ‘’Küresel iklim değişikliği ve genetiği sürekli evrilen virüsler ” olduğunun altını çizmek gerekir. Bir tarafta baş döndürücü bir hızla yükselen silahlanma, diğer taraftan tabiatın dengelerinin bozulması… Dünya liderleri gelen tehlikenin elbette farkında, ancak ‘’insani’’ hırslar sorunları çözmek yerine ötelemeyi tercih ettiriyor olmalı.
Sorun belli çözüm belli ama görmek, çözmek isteyene…