ULUSLARARASI HUKUK BAĞLAMINDA SUMUD FİLOSUNA YAPILAN İSRAİL SALDIRISININ ANALİZİ: DEVLET TERÖRÜ, CAYDIRICI VAHŞET VE DİPLOMATİK DEPREM (Prof.Dr.Poyraz GÜRSON)

Giriş: 2025 Ekim ayı başında İsrail Donanması, İspanya’dan yola çıkıp Gazze’ye insani yardım götürmeyi amaçlayan Küresel Sumud Filosuna saldırdı ve yüzlerce aktivisti alıkoydu. Bu olay, 2010 Mavi Marmara baskınından sonra açık denizlerde gerçekleşen en büyük müdahale oldu. Filonun çoğu uluslararası sularda seyrederken, İsrail savaş gemileri iletişimi keserek gemilere çıkmış, bazılarını 42,5 ila 70 deniz mili açıkta zorla durdurmuştur.
Dünya çapında kınamalara neden olan bu eylem, deniz hukuku (UNCLOS), insancıl hukuk ve Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) kararlarını ihlal eden gri alanlı bir saldırı olarak değerlendirilmiştir. Bu rapor, ablukadan seyir özgürlüğüne ve insani yardım hakkına kadar tüm hukuki boyutları inceleyerek bir analiz sunmayı amaçlamaktadır.

1. Olayın Arka Planı ve Sumud Filosunun Misyonu

Küresel Sumud Filosunun amacı, İsrail’in 2007’den beri Gazze Şeridi’ne uyguladığı deniz ablukasını barışçıl şekilde kırmak ve gıda, tıbbi malzeme ile teknik ekipman taşımaktı. Filo, 50’den fazla gemi ve 44 ülkeden aktivisti bir araya getiriyordu. Al Jazeera’ya göre, filonun seyri sırasında İsrail yetkilileri bazı gemileri batırma planları yaptıklarını duyurdu; buna rağmen Uluslararası Ulaştırma İşçileri Federasyonu Genel Sekreteri Stephen Cotton, “deniz hukukunun açık” olduğunu vurgulayarak, barışçıl ve insani gemilerin açık denizlerde saldırıya uğramasının yasadışı ve kabul edilemez olduğunu söyledi.
Böylece filo, bir yandan yardım ulaştırmayı diğer yandan da İsrail’in ablukasını hukuki zeminde sorgulamayı hedefledi.

2. Uluslararası Hukuki Çerçeve

2.1 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS)

  • Açık denizlerin statüsü: UNCLOS’un VII. Kısmı, açık denizlerin tüm devletlere açık olduğunu ve hiçbir devletin bu alanlar üzerinde egemenlik iddiasında bulunamayacağını belirtir. 87. madde, tüm devletlerin açık denizlerde gemi seyrüseferi, uçak uçuşu ve kablo döşemesi gibi özgürlüklerden yararlanma hakkını güvence altına alır.
  • 90. madde, devletlerin gemilerine kendi bayrakları altında açık denizlerde seyrüsefer hakkı tanır;
  • 92. madde, bu gemilerin yalnızca bayrak devleti hukukuna tabi olduğunu ifade eder.
  • Ziyaret hakkının sınırları: 110. madde, savaş gemilerinin yabancı gemileri ancak korsanlık, köle ticareti, izinsiz yayın, statüsüz gemi veya yanlış bayrak şüphesi durumunda durdurabileceğini ve haksız müdahale halinde tazminat öngörür.

2.2 İnsancıl Hukuk ve San Remo Kılavuzu

  • Sivillere karşı aç bırakma yasağı: 1949 tarihli Dördüncü Cenevre Sözleşmesi ve 1977 tarihli I No’lu Ek Protokol, sivillerin korunmasını ve insani yardımın engellenememesini sağlar. Ek Protokol I’in 54. maddesi, sivilleri aç bırakmayı ve onların hayatta kalması için gerekli nesnelere saldırmayı yasaklar.
  • Abluka şartları: San Remo Deniz Hukuku Kılavuzu’na göre bir abluka ilan edilmeli, uygulanabilir olmalı, tarafsız uygulanmalı ve askeri avantajla orantılı olmalıdır; tek amacı sivilleri aç bırakmak olan veya sivillere aşırı zarar veren ablukalar hukuka aykırıdır.
  • 103. paragraf, abluka altındaki siviller temel ihtiyaçlardan yoksun kaldığında, abluka uygulayan tarafın gıda ve tıbbi malzeme girişine izin vermesini zorunlu kılar.

2.3 Roma Statüsü ve Soykırım Sözleşmesi

  • Sivilleri aç bırakma suçu: Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü’nün 8(2)(b)(xxv) maddesi, sivilleri aç bırakmak ve insani yardım akışını engellemek suretiyle sivilleri yok etmeyi savaş suçu olarak tanımlar.
  • Soykırım unsuru: Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin II(c) maddesi, bir grubun fiziki yok oluşunu hedefleyen yaşam koşullarını kasıtlı olarak ağırlaştırmayı soykırım kapsamında değerlendirir.

2.4 Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Kararları

UAD, 26 Ocak 2024 tarihli ihtiyati tedbir kararında İsrail’e Gazze’de soykırımı önleme, temel hizmetlerin ve insani yardımın engellenmeden sağlanmasını mümkün kılma ve soykırım çağrılarını cezalandırma yükümlülükleri getirdi.

28 Mart 2024’te Divan, Gazze’de kıtlığın başlaması nedeniyle bu önlemleri güçlendirerek insani yardımın ölçekli ve hızlı ulaştırılmasını emretmiş ve deniz yoluyla yardım geçişinin engellenemeyeceğini vurgulamıştır.

3. Abluka ve Seyrüsefer Serbestisi

Bir ablukaya hukuki geçerlilik kazandırabilmek için resmi şekilde ilan edilmesi, coğrafi sınırlarının ve süresinin belirtilmesi, uygulanabilir ve tarafsız olması, askeri hedefle orantılı olması ve sivillerin hayatta kalmasını tehlikeye sokmaması gerekir. San Remo Kılavuzu, ablukaların sivilleri aç bırakma amacı taşıyamayacağını ve sivillere verilecek zararın öngörülen askeri avantajı aşmaması gerektiğini vurgular. Ayrıca abluka altındaki nüfus temel ihtiyaçlardan yoksun bırakılıyorsa, abluka uygulayan tarafın gıda ve ilaç girişine izin vermesi zorunludur.

İsrail, Gazze Şeridi’ne yönelik ablukasını ilan etmemiş, sınırlarını net belirlememiş ve sivillerin temel ihtiyaçları karşısında insani yardım girişini engelleyerek orantılılık ilkesini ihlal etmiştir. Al Jazeera’nın analizine göre, ülkeler yalnızca kıyıdan 12 deniz miline kadar olan karasularında tam egemenliğe sahiptir; 200 deniz miline kadar olan münhasır ekonomik bölgelerinde bile diğer devletlerin seyrüsefer özgürlüğüne müdahale edemezler.

UNCLOS’a göre, açık denizlerde bulunan gemiler bayrak devletinin yargı yetkisine tabidir ve korsanlık gibi istisnalar dışında diğer devletlerin müdahalesi yasaktır. Bu nedenle, İsrail’in uluslararası sularda insani yardım gemilerine saldırması UNCLOS’un serbest seyrüsefer ve bayrak devleti egemenliği ilkelerini ihlal etmektedir.

4. İnsani Yardım Hakkı ve Engellenemezliği

Cenevre Sözleşmeleri ve Ek Protokol I, sivillere yönelik insani yardımın engellenemeyeceğini açıkça belirtir. San Remo Kılavuzu, abluka altındaki sivillerin gıda ve tıbbi malzeme alma hakkını teminat altına alır ve abluka uygulayan tarafın bu malzemelerin denetlenip girişine izin vermesini zorunlu kılar. Ek Protokol I’in 54. maddesi, sivilleri aç bırakmayı ve onların hayatta kalmaları için gerekli nesnelere saldırmayı yasaklar. Roma Statüsü’nün 8(2)(b)(xxv) maddesi, sivilleri aç bırakarak insani yardımın kasıtlı olarak engellenmesini savaş suçu sayar.

Bu kurallar, abluka altında kalan Gazze’deki sivillere yardım göndermeye çalışan Sumud Filosunun faaliyetlerinin hukuken korunması gerektiğini ortaya koyar. Freedom Flotilla misyonunun uluslararası hukuk uyarınca yasal olduğunu ve İsrail’in seyrüsefer özgürlüğünü engellememesi gerekmekteydi.

5. Filodaki Aktivistlerin Hukuki Statüsü

İsrail yetkilileri, filodaki aktivistleri Hamas’a destek vermekle suçlasa da gemilerde bulunan kişiler sivil statüsündedir ve Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin 4. maddesi uyarınca işgalci güç tarafından korunmaları gerekir. İnsancıl hukuk, silahlı çatışmalara aktif ve doğrudan katılmayan sivillere saldırılmasını yasaklar. Sumud Filosundakiler İzzeddin el‑Kassam Tugayları ile İsrail ordusu arasındaki çatışmanın tarafı değildi; yalnızca Gazze’deki sivillere insani yardım taşıyorlardı. Bu nedenle gemilere yapılan saldırı hem savaş hukukunu hem de sivillerin yaşam, özgürlük ve güvenlik haklarını düzenleyen Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 6, 7 ve 9. maddelerini ihlal eder.

Al‑Haq raporu, İsrail’in filoya müdahalesini kolektif cezalandırma ve apartheid politikalarının bir parçası olarak nitelendirmiş; İsrail’in yolcuları alıkoyması ve kötü muameleleri sebebiyle uluslararası ceza sorumluluğu doğduğunu belirtmiştir. Yani abluka, uluslararası insancıl hukuku (İHL) ihlal etmekle kalmıyor, aynı zamanda İsrail’in Filistin halkına uyguladığı baskı ve tahakkümü de artırıyor; Filistinlilerin hareket özgürlüğünü engelliyor, Filistin halkının stratejik parçalanmasını derinleştiriyor ve Gazze’ye temel ihtiyaç maddelerinin erişimini engelliyor; bu da insanlık dışı bir apartheid eylemine dönüşüyor.

6. Üçlü İhlal Analizi: UNCLOS, İnsancıl Hukuk ve UAD

  • UNCLOS İhlali: Sumud Filosunun açık denizlerde seyrüsefer hakkı, UNCLOS’un 87, 90 ve 92. maddeleriyle güvence altına alınmıştır. İsrail’in, bayrak devletinin rızası olmaksızın gemilere müdahalesi ve gemilere zarar vermesi, yalnızca korsanlık ve köle ticareti gibi istisnalar için tanınan ziyaret hakkının ötesine geçmiştir. Al Jazeera’nın açıklamasına göre, açık denizlerdeki gemiler bayrak devletinin yargı yetkisine tabidir ve İsrail’in uluslararası sularda gemilere saldırması yasa dışıdır.
  • İnsancıl Hukuk İhlali: San Remo Kılavuzu, sivilleri aç bırakma amacı güden ve askeri avantajı aşan zarar veren ablukaların hukuka aykırı olduğunu belirtir. Ek Protokol I’in 54. maddesi ve Roma Statüsü’nün 8(2)(b)(xxv) maddesi, sivilleri aç bırakmayı ve insani yardımın engellenmesini savaş suçu olarak tanımlar. ICRC’nin analizine göre, yardım gemilerine ancak düşman askeri çabasına katkı şüphesi varsa müdahale edilebilir; aksi takdirde müdahale hukuka aykırıdır. Sumud Filosunda bu tür bir şüphe bulunmadığından müdahale insancıl hukuku ihlal etmiştir. Ayrıca abluka, Gazze halkını kitlesel açlığa mahkûm ederek kolektif cezalandırma yasağını (Dördüncü Cenevre Sözleşmesi m.33) ihlal etmektedir.
  • UAD Kararlarının İhlali: UAD’nin 26 Ocak ve 28 Mart 2024 tarihli ihtiyati tedbir kararları, İsrail’in Gazze’de sivillere yönelik soykırım riskini önlemesi, temel ihtiyaçların ve insani yardımın engellenmeden sağlanmasını temin etmesi gerektiğini belirtmiştir. Filoya müdahale, bu emirleri açıkça hiçe sayarak Divan’ın otoritesine meydan okumaktadır. Al‑Haq, bu müdahalenin UAD kararlarına aykırılık teşkil ettiğini ve üçüncü devletlerin ortak baskısı olmadan Divan emirlerinin uygulanamayacağını vurgulamıştır.

7. Devlet Terörü ve Caydırıcı Vahşet

Uluslararası hukukta terörizm kavramının tanımında bir fikir birliği olmamakla birlikte, genel kabul gören yaklaşım, sivillerin korkutulması veya hükümetlerin baskı altına alınması amacıyla siyasi veya ideolojik saikle gerçekleştirilen şiddet eylemlerinin terörizm kapsamına girdiğidir. Devlet terörü, devletin kendi vatandaşlarına veya başka ülke vatandaşlarına karşı terör yöntemlerini kullanmasıdır.

İsrail’in Sumud Filosuna saldırısı, insani yardım misyonuna karşı orantısız güç kullanımı ile filoya katılmayı planlayan bireylere korku salmayı ve diğer yardım girişimlerini caydırmayı hedeflemiştir. Al‑Haq raporu, İsrail’in filoya müdahalesini ve aktivistlere yönelik kötü muameleyi bir kolektif cezalandırma ve apartheid[1] politikası olarak nitelendirmiştir. Bu perspektiften bakıldığında, söz konusu saldırı uluslararası hukuk literatüründe devlet terörü örneğiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Kamuoyunun gözünde “caydırıcı vahşet” olarak algılanan bu saldırı, uluslararası denizlerde hukukun askıya alınmasıyla diplomatik bir deprem yaratmıştır.

Devlet terörü bir devletin kendi vatandaşlarına veya başka bir devletin vatandaşlarına yönelik korku yaratmak amacıyla şiddet uygulaması anlamına gelir. Bu kavram, devlet sponsorlu terörden (devlet destekli silahlı gruplar) farklıdır; tıpkı İsrail gibi devletin kendisinin doğrudan terör eylemleri gerçekleştirmesini ifade eder.

8. Israil’in Saldırısının Devlet Terörü Kapsamında Değerlendirilmesi

  • Olayın niteliği: Küresel Sumud Flotillası, insani yardım amacıyla uluslararası sularda seyrederken İsrail donanması tarafından zorla durduruldu. Çok uluslu bu sivil gemilere karşı su topları ve insansız hava araçları kullanıldı, yüzlerce aktivist gözaltına alındı ve gemiler Ashdod limanına sürüklendi. Bu müdahale, insani yardımı engellemenin ötesinde, benzer girişimleri caydırmayı hedefleyen bir gözdağından öte şiddet içeren fiili askeri bir devlet operasyonudur.
  • Uluslararası tepkiler: Bolivaryen İttifakı (ALBA‑TCP) saldırıyı “devlet terörü, modern korsanlık ve uluslararası hukukun açık ihlali” olarak nitelendirdi ve İsrail’in sivillere karşı taciz taktiklerini kınadı. Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce de Netanyahu’nun “devlet terörü politikasının” sivilleri hedeflemek için hiçbir mazeret olamayacağını belirtti. Türkiye Dışişleri Bakanlığı olayı bir “terör eylemi” olarak tanımlarken, Venezuela ve diğer Güney Amerika ülkeleri saldırıyı korsanlık ve savaş suçu olarak kınamıştır.
  • Devlet terörünün tanımı: Korku yaratarak bir toplumu veya hükümeti belirli bir politik doğrultuda zorlamak için işlenen suç niteliğindeki şiddeti içerir. Birmingham Üniversitesi’nden Steve Hewitt’e göre devlet terörü, aynı şiddetin devlet ajanları tarafından, genellikle silahsız sivillere karşı ve silahlı çatışma dışında uygulanmasıdır. Devletlerin kapasitesi nedeniyle sivillere karşı en büyük terör tehdidini oluşturur. Terörizmin sadece devlet dışı aktörler tarafından değil, devletler tarafından da uygulanabileceği gerçeğini kabul etmek, hukukun üstünlüğünü savunmak ve sivil halkı korumak açısından hayati öneme sahiptir.

8. Hukuki Çözümler ve Yaptırımlar

8.1 Evrensel Yargı ve Ulusal Soruşturmalar

Evrensel yargı yetkisi, soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar gibi ciddi ihlaller için devletlerin kendi vatandaşları veya toprakları dışında işlenen suçları kovuşturmasına izin verir. Reuters’e göre, ulusal mahkemeler bu yetkiyi kullanabilir. Al‑Haq, üçüncü devletlerin İsrailli failler hakkında evrensel yargı kapsamında soruşturma yürütmesi ve hesap verebilirliği sağlaması çağrısında bulunur. Türkiye, İstanbul Başsavcılığı aracılığıyla İsrail’in filoda 24 Türk vatandaşını alıkoymasıyla ilgili işkence, özgürlükten yoksun bırakma, kaçırma ve mala zarar verme suçlamalarıyla soruşturma başlattı. Ulusal soruşturmalar evrensel yargı yetkisinin bir parçası olarak etkin olabilme potansiyeli yüksek girişimlerdir.

8.2 Uluslararası Ceza Mahkemesi

Roma Statüsü kapsamında Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Filistin topraklarında veya üye devletlerin vatandaşları tarafından işlenen savaş suçlarını soruşturma yetkisine sahiptir; yerel makamlar yargılama yapmakta isteksiz veya aciz olduğunda devreye girer. Sumud Filo saldırısı, sivilleri aç bırakma ve insani yardımın engellenmesi gibi savaş suçlarını içerdiğinden UCM’nin yetkisi kapsamına girmektedir.

8.3 Uluslararası Adalet Divanı ve Diplomatik Baskı

UAD kararlarına uymayan devletlere karşı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Genel Kurul’un kolektif yaptırım ve diplomatik önlemler uygulaması mümkündür. UAD kararlarının uygulanmasını sağlamak için İsrail’in BM Genel Kurulu’ndaki üyeliğinin askıya alınması ve iki yönlü silah ambargosu gibi yaptırımlar gerekli. Kolombiya ve Türkiye gibi ülkelerin sert tepkileri, küresel Güney’den yükselen diplomatik depremin habercisidir.

9. Sonuç ve Öneriler:

Sumud Filosuna yönelik saldırı, uluslararası hukukun üç temel sütununun—deniz hukuku, insancıl hukuk ve UAD emrinin—eş zamanlı ihlali olarak öne çıkmaktadır. İsrail’in ablukası sivilleri aç bırakarak toplu cezalandırma yasağını ihlal ederken, açık denizlerdeki gemilere saldırması da seyrüsefer özgürlüğüne darbe vurmuştur. UAD’nin insani koridor açılması yönündeki emirleri hiçe sayılmış ve yardım ulaştırmak isteyen aktivistler hapsedilmiştir. Bu olay, devlet terörü kavramının ve uluslararası düzenin çökme riskinin somut bir örneğidir.

Öneriler:

  1. Açık denizlerin korunması: Uluslararası toplum, UNCLOS’un seyrüsefer özgürlüğünü korumak için insani yardım gemilerine koruma sağlamak üzere deniz devriyeleri oluşturmalıdır.
  2. Ablukanın kaldırılması: İsrail, orantısız ve sivilleri hedef alan ablukasını derhal sona erdirmeli; Gazze’ye engelsiz insani yardım akışını sağlamak için deniz ve kara koridorları açmalıdır.
  3. Hesap verebilirlik mekanizmaları: UCM’nin kapsamlı soruşturma yürütmesi ve üçüncü devletlerin evrensel yargı yetkilerini kullanması teşvik edilmelidir. Uluslararası soruşturma komisyonu kurulmalı ve bulgular ulusal mahkemeler ile UCM’ye gönderilmelidir.
  4. Diplomatik ve ekonomik yaptırımlar: BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurul, UAD kararlarını uygulamayan başta İsrail olmak üzere, devletlere karşı silah ambargosu, ekonomik yaptırımlar ve diplomatik izolasyon gibi önlemler almalıdır.

Küresel Sumud Filosuna yapılan saldırı yalnızca bir insani yardım misyonunun engellenmesi değildir küresel hukuki düzenin sarsılması anlamına da gelmektedir. Uluslararası toplumun sorumluluğu, bu tür ihlalleri görünür kılmak, cezalandırmak ve bir daha tekrarlanmamasını sağlamaktır.

Evrensel yargı yetkisi, kırktan fazla ülkede ulusal süreçlerin işletilmesini kolaylaştırabilir, Uluslararası Ceza Mahkemesi ise İsrail’in insani yardım misyonlarına yönelik eylemlerini soruşturmalarına dahil edebilir. Uluslararası Adalet Divanı da İsrail’in insani yardımı engellemesinin filonun yasa dışı şekilde durdurulmasını da kapsayacak biçimde Gazze halkına yönelik kasıtlı aç bırakma politikasının bir parçası olduğunu ve bu politikanın İsrail’in soykırım kampanyasının temel unsurlarından birini oluşturduğunu derhal tespit etmelidir. “Devlet terörü” kavramı, uluslararası hukuka göre kodifiye edilmeli, devlet sorumluluğu kapsamında ele alınmalı UAD’ın “devlet terörü” kavramını ele alabilmesi için bağlayıcı bir sözleşmenin oluşturulması yönünde uluslararası bir girişimde bulunulmalıdır.

Bu bağlamda bir konsensusun temelleri şunlara dayanabilir:

Terörizmin temel unsurlarında ortak payda oluşturmak maksadıyla, devletlerin, sivillere yönelen bu tür şiddet eylemlerini kimin işlediğine bakmadan yasaklamaya istekli olduklarını beyan etmesi tanımın temelini oluşturabilir. Uluslararası Hukuk Komisyonu (ILC) 1954’te devletler arası terörizmi “bir devletin diğer bir devlete karşı kamusal figürler veya halk arasında dehşet yaratmak amacıyla şiddet eylemlerini düzenlemesi, finanse etmesi veya hoşgörmesi” olarak tanımlamayı önermişti. Bu taslak kabul görmedi, ancak terörizmin devlet kaynaklı olabileceğini kabul eden bir geçmiş yarattı. Yeni bir sözleşme, sivil halka ve yardım kuruluşlarına yönelik şiddet içeren devlet eylemlerini de terör suçu sayarak, “devlet terörizmi”ni uluslararası suç olarak tanımlayabilir. BM Genel Kurulu’nun Hukuk (Altıncı) Komitesi, kapsamlı sözleşmeyi tamamlamak üzere 2024’te üye devletleri müzakereleri hızlandırmaya çağırdı ve gerekirse yüksek düzeyli bir konferans düzenlenmesini önermişti. Böyle bir konferans, farklı bölgesel örgütler (ÖİK, NAM, AB, BRICS) ve hukuki uzmanların katılımıyla devlet terörü dahil olmak üzere tüm unsurlar üzerinde uzlaşma arayışını ilerletebilir. Gelecekteki bir sözleşmenin başarısı, büyük güçlerin ve bölgesel liderlerin destek vermesine bağlı olacaktır. Bu insan hakları örgütleri, akademisyenler ve sivil toplumun katılımıyla yapılacak kapsayıcı bir müzakere süreciyle mümkündür.

Sonuç olarak, UAD’nin “devlet terörü” üzerine yargılama yapabilmesi için, uluslararası toplumun doğrudan devletin yaptığı ya da devlet destekli, vekalet savaşı araçlarıyla yapılan, devlet dışı silahlı aktörlerle yürütülen ve bu bağlamda devletin ilişkilerini terörizm noktasında kapsamlı bir şekilde tanımlayan ve devlet eylemlerini de kapsayan yeni bir sözleşmede uzlaşması gerekmektedir.

https://globalsumudflotilla.org/tracker

[1] “Apartheid” terimi, ilk olarak Güney Afrika’da Afrikaner Ulusal Partisi’nin 1948’den itibaren uyguladığı ırksal ayrımcılık ve beyaz üstünlüğü rejimini tanımlamak için kullanılmıştı. Uluslararası toplum, bu sistemin sonuçlarını gördükten sonra kavramı dünyanın başka yerlerindeki benzer rejimleri tanımlamak için de benimsedi. Günümüzde birçok insan hakları örgütü ve Birleşmiş Milletler uzmanı, İsrail’in Filistinlilere yönelik uygulamalarının apartheid suçu teşkil ettiğini söylüyor. Amnesty International’ın 2022 raporu, İsrail’in Filistinlilere yönelik dört strateji uyguladığını belirtiyor: Parçalara Ayırma ve Farklı Hukuki Rejimler: İsrail, Filistinlileri ayrı bölgelere sıkıştırarak farklı idari ve hukuki rejimlere tabi tutuyor; bu şekilde topluluklar arasında aile ve sosyal bağlar koparılıyor. Toprak ve Mülklerin Zorla Alınması: 1948’den bu yana süren büyük ölçekli el koymalar, ev yıkımları ve zorla tahliyeler yoluyla Filistinliler topraklarından mahrum bırakılıyor. Ayrımcılık ve Kontrol: Filistinlilerin yaşam alanlarını gettolara dönüştüren yasalar ve uygulamalarla hareket özgürlüğü kısıtlanıyor. Ekonomik ve Sosyal Haklardan Yoksun Bırakma: Filistinlilerin ekonomik ve sosyal hakları sistematik olarak gasp ediliyor; yoksulluk ve sosyal eşitsizlik derinleştiriliyor. Bu uygulamalar; sistematik ayrımcılık, ekonomik sömürü, keyfi şiddet ve siyasi haklardan mahrum bırakma unsurlarını içerdiği için apartheid rejiminin unsurlarıdır.

Sosyal Medyada Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER