Ülkem yaklaşık bir haftadır cayır cayır yanmakta. Devletin kendisinin bizzat yapması gereken görevleri çok şükür insanimiz el ele vererek yapmaya çalışıyor. Geciken müdahale önlemleri ve taşerona verilen yangın söndürme işleminden umarım ders çıkarılmıştır. Çünkü orman yangını ile mücadele dünyanın her yerinde bir kamu görevidir. Çünkü bu mücadele bir milli güvenlik unsurudur. Kolluk kuvvetleri ve yargı gibi.
Yanan bölgelere dikkat ettiğimizde bu yerlerin Toroslar olduğunu görürüz. Toroslar, Muğla’dan başlayıp Karaman, Isparta, Antalya, Adana, Maraş, Gaziantep, Elazığ ve Bingöl’e kadar uzanır. Toros Dağ silsilesi Türkiye’yi güneyden koruyan doğal karelerdir ve bu kalelerin beyleri de nüfusları yaklaşık 7.000.000 olan Yörüklerdir.
Türkiye’nin en stratejik ve aynı zamanda en sarp bölgesi olup öz TÜRK yurdudur. Atatürk’ün lütfen şu sözünü unutmayalım; “Arkadaşlar! Gidip Toros Dağlarına bakınız. Eğer orada bir tek Yörük Çadırı görürseniz ve o çadırda duman tütüyorsa şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiç bir güç bizi yenemez’”
Marmaris’ten Bodrum’a kadar olan bölge dağı yaylası ile Yörüklerin en yoğun olduğu bölge ayrıca lütfen yangın çıkan yerlere bir bakalım. Yangının görüldüğü bölgeler Toroslar ve çevresi.
Şimdi soralım kendimize NEDEN?
Cevabı çok açık. Keçilere engel geldi, Yörükler yılmadı, tarımsal ve diğer desteklerden en az faydalandıkları halde yılmadılar. Şehirler içinde evleri mal varlıkları olsa da Toroslar’ı bırakmadılar. “Konar Göçer! hayatı yaylalarda devam ettirdiler. Direndiler.
Bu direnç nasıl kırılırdı? Onları dağlarından uzaklaştırmak ile. Sosyolojik olarak bilinirdi. Kendi topraklarından 5-6 sene uzakta yaşayan insanın topraklarına aidiyet hissi azalır. Köyler mahalle yapıldı ve köylü kalmadı. Şehirli de olamadı. Çünkü şehirleşme sosyolojik olarak en az 3 nesil gerektirir. Varoşlar oluştu ve kendi benliğinden sıyrıldı, şehirli olmak isteyenler özünü reddederek hatta ondan utanarak değişmek istedi.
Şimdi ise Türkiye’nin hayvancılığının ana kolu olan ve ülkemin doğal kalesi olan Toroslar ve onun eteklerinde yaşayan yiğit Yörükler bu yangınlar ile bu kaleden atılmak isteniyor ve o bölgelere yapılaşmalar yapılarak daha modern hale getirilerek diğer nüfusları oralara yerleştirmek ve ülkemin savunmasını kırmak hedefleniyor. Aynı rüzgarlar, aynı sıcaklık Kuzey Ege’de vardı. Orada bu manzaralarla karşılaştık mı? Tabi ki hayır! Bu yangınlar Yörük Efelerinin cepkenlerini yere attırma projesinden başka bir şey değildir.
Mirgül EREN GRİFFE