Search
Close this search box.

Yunanistan’daki Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları/ ERDEM EREN

Türkiye’nin sınır komşularından Yunanistan; kuzeydoğusunda Türkiye, doğusunda Ege Denizi, güneyinde Akdeniz ve batısında Adriyatik Denizi ile kuzeyindeyse Arnavutluk, Kuzey Makedonya ve Bulgaristan’la çevrili bir devlettir. Nüfusu yaklaşık 10.800.000 olarak tespit edilirken, Batı Trakya bölgesinde resmi rakamlara göre yaklaşık 150 bin Müslüman ve Türk azınlığın bulunduğu belirtilmektedir (Gökdağ 2012, 13).
Ülkede Makedon, Bulgar, Yahudi, Ermeni ve Vlah azınlığın yanında Arnavut azınlıkta bulunmaktadır. 2006 yılı verilerine göre Güney Epir bölgesinde 95 bin, Arnavutlara göre ise yaklaşık 200 bin Arnavut yaşamaktadır (Progonati 2013, 172). Londra merkezli Uluslararası Azınlık Hakları Grubunun 2018 yılı verilerine göre 480,851 Arnavut, 75,917 Bulgar, 46,524 Roman, 34,178 Pakistanlı, 27,407 Gürcü ve 17,008 Ukraynalı oturma iznine sahiptir. Ayrıca 200,000 Ulah, 95,00 Arvanit Arnavut’unun, 100,000-200,000 arası etnik Makedon’un, 265,000 Çingene’nin, 90,000 Türk’ün, 35,000-40,000 Pomak’ın ve 5,000 Yahudi’nin varlığı belirtilmiştir (MRGI, 2018). Yunanistan’da yaklaşık 600.000’den fazla Müslüman’ın yaşadığı tahmin edilmekte olup, toplam ülke nüfusunun yüzde 5’ine denk geldikleri düşünülmektedir. (Hüseyinoğlu 2015, 70)

Batı Trakya Müslüman ve Türk Azınlığın Sorunları
Batı Trakya doğusunda Meriç nehri, kuzeyinde Rodop dağları, batısında Mesta-Karasu nehri ile güneyinde Ege Denizi’yle çevrili bir bölge olup üç ilden oluşmaktadır. Bunlar; Doğuda Türkiye sınırında Dedeağaç (Alexandroupolis), ortada Gümülcine (Komotini) ve batıda ise İskeçe (Xanthi)’dir (Arslan 2015, 2).

• Batı Trakya’daki azınlığın nüfusu Yunan makamlarınca 150.000 dolaylarında gösterilmektedir.
• 1923 tarihli Lozan Konferansında Türk heyetine göre bölge nüfusunun en az 129.120 olduğu iddiası ve aradan geçen zaman ve nüfus artış hızı düşünüldüğünde Batı Trakya Müslüman ve Türk azınlığının nüfusunun yaklaşık 1 milyon civarında olabileceği de iddia edilmektedir (Cin 2009, 149)

Azınlığı hukuken tanımlayan ve haklarını güvence altına alan ilk metin 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması olmasına rağmen Yunanistan’ın birçok hakkı ihlal ettiği görülmektedir (Ömeroğlu 1994, 29-35). Batı Trakya’da gerçekleşen ve başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Uluslararası İnsan Hakları İzleme Komitesi karar ve raporlarına geçmiş birçok sorun mevcuttur (IHFHR 1997, 1999, 2002). Bunlar;

  • Türk kimliğinin reddi: Azınlığın Yunanistan tarafından “Müslüman Azınlık”, Türkiye tarafından ise “Türk Azınlığı” olarak tanımlanması (Oran 1993, 111),
  • Siyasal haklara ilişkin sorunlar: Dostluk, Barış ve Eşitlik Partisi kurucusu Dr. Sadık Ahmet’e yönelik yargılama ve tutuklamalar, %3 seçim barajı uygulaması,
  • Dolaşım sorunları: Azınlık pasaportlarına el konulması, Batı Trakya Yasak Bölge uygulaması, seyahat engellemeleri,
  • Yurttaşlığa ilişkin sorunlar: Yunan Yurttaşlık Yasasıyla yaklaşık 60.000 kişinin yurttaşlıktan çıkarılması,
  • Din ve müftülük sorunu: Azınlık toplumunca seçilen müftülerin engellenerek yapılan müftü atamaları, başmüftülük kurumunun açılmasına izin verilmemesi, Batı Trakya ve Atina’daki ibadethane eksikliği, Osmanlıdan kalma camilerin müzeye çevrilmesi, camilere imam atamaları, camii, ibadethane ve
    mezarlıklara saldırılar yapılması, cami minarelerinin çan kulelerinden kısa olması zorunluluğu,
  • “Türk” adının ve Türkçenin kullanılması sorunu: Türk adının ve Türkçe terimlerin kullanımının yasaklanması, kamusal alanda Türkçenin kullanılamaması, Türkçe yer adlarının Yunancayla
    değiştirilmesi,
  • Eğitimdeki sorunlar: Azınlık okullarının kamulaştırılması, Türk okullarının ve anaokullarının açılmasına izin verilmemesi, okul öncesi ve yükseköğretimde Türkçe eğitim yapılamaması, eğitimde Yunanca zorunluluğu, diploma denkliği sorunları, Türkçe eğitimin ve Türk okullarının sayısının azaltılması, Türkçe eğitmen ihtiyacı, yükseköğretimde kontenjan sorunu,
  • Ekonomiyle ilgili sorunlar: Türklerin yaşadıkları Gümülcine ve İskeçe’de kamu kurumlarında Türklerin istihdam edilmemesi, mülk edinme kısıtlamaları, tarım araçlarına lisans verilmemesi, bölgeye yatırım yapılmaması (Hüseyinoğlu 2015, 86),
  • Yargıyla ilgili sorunlar: Adil yargılama yapılmaması,
  • İstimlâk ile kamulaştırma sorunları: Azınlık arazilerinin kamulaştırılması, mezarların istimlâk edilmesi,
  • Vakıflar sorunu: Vakıfların taşınmaz mal edinmelerine izin verilmemesi, vakıf mallarının kamulaştırılması,
  • Medya alanındaki sorunlar: Türk televizyonlarının izlenmemesi için sinyal engelleyici kullanılması, Türkçe yayın yapan radyolara yayınlarının en az yüzde 25’ini Yunanca yapma zorunluluğu getirilmesi gibi temel sorun başlıklarıdır (Oran 1999, 40; Sarıkaya, Ahmet ve Demirel 2013, 8-17; Hüseyinoğlu 2016,103-129).

On İki Ada Müslüman ve Türk Azınlığının Varlığı ve Sorunları

Yunanistan’da yaşayan Müslüman ve Türk azınlıklardan biri de On İki Ada Türkleridir. 1947 yılı sonrasında On İki Adanın Yunanistan’a bırakılmasıyla Rodos ve İstanköy’deki Türkler Yunanistan vatandaşı olmuşlardır. Günümüzde nüfusları 5.000-8.000 arasında değişen Rodos ve İstanköy Türkleri Lozan Barış Antlaşmasına dâhil olamadıkları ve azınlık haklarına sahip olmadıkları için kolektif birçok haktan da mahrum durumdadırlar. Azınlık eğitim alanında; Adalarda Batı Trakya’ya benzer bir şekilde iki dilli okulların mevcut olmaması, 1970’lerden beri Türkçe eğitimin yasaklanmış olması, devlet okullarında Türkçenin öğretilmemesi gibi sorunlar yaşamaktadır (Hüseyinoğlu 2015, 87).

Pomak Kimliğinin Reddi

Yunanistan’daki Müslüman azınlıklardan biri de Pomaklar olup, ülkede Pomak kimliği ve kökeni reddedilmekte, “Büyük İskender’in zorla Müslümanlaştırılmış torunları” propagandası yapılmaktadır.
Üstelik Pomakların Yunan kanı taşıdıkları da iddia edilerek tıbbi yöntemlerle kanıtlanmaya çalışılmıştır (Oran 1993, 113). Son dönemde Pomaklara karşı farklı politikalar da izlenmeye başlanmış; Pomaklar
ile Türkleri birbirinden uzaklaştırmak amacıyla Pomak kültürü, dili ve edebiyatı canlandırılarak Pomak kimliği inşa edilmeye çalışılmaktadır (Gökdağ 2012, 13).

Epir Bölgesi ve Arnavut Azınlığın Varlığı Sorunu

Yunanistan’daki Müslüman Arnavut azınlık Türk ve Vlahlardan sonra en geniş kitledir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Yunanistan’da Arnavutların Güney Epir, Yunanlıların ise Kuzey Epir dedikleri bölgede çok sayıda Arnavut kalmıştır (Türbedar 2004, 110). Asimilasyon politikalarına rağmen ülkede yaklaşık 100 bin Çamerya Arnavut’unun yaşadığı tahmin edilmektedir (Progonati 2013, 173-174).
Bu asimilasyon politikalarına örnek verilirse;

  • Zorunlu göç uygulamaları: Lozan Barış Antlaşmasınca Rumları ve Türkleri kapsayan mübadelede yaklaşık 85 bin Arnavut Müslüman’ın da Türkiye’ye göç ettirilmesi, 1944 Yunan İç Savaşında 30 bin ve 1994 yılındaysa 70 bin Müslüman Çamerya Arnavut’unun sınır dışı edilmesi (Progonati 2013, 172; Türbedar 2004, 113),
  • Arnavut malvarlıklarına el koyulması: Güney Epir’e Yunanlı, Ulah ve Çingene nüfusu yerleştirilerek göç eden Çamerya Arnavutlarının malları ve mülklerinin yeni nüfusa dağıtılması ve ülkeye girişlerinin yasaklanması (Türbedar 2004, 113)
  • Kayıt dışı çalışma sorunu: 1990-1993 yılları arasında ekonomik sorunlardan dolayı Arnavutluk’tan gelen yaklaşık 300 bin Arnavut’un kayıt dışı çalışmasıdır (Türbedar 2003, 115-117). 

Yunanistan’daki Diğer Müslüman Azınlıkların Sorunları

Başta başkent Atina ve Selanik olmak üzere metropollerde yaşayan Müslüman toplulukların yaşadıkları en önemli sıkıntılardan biri bu şehirlerde resmi izinli camii ve mezarlığın/şehitliğin bulunmamasıdır. Atina’da Bangladeş ve Pakistanlı Müslümanlara ait sadece iki ibadethane mevcuttur (Hüseyinoğlu 2016, 163). Müslümanların yaşadıkları bölgelerde 70 civarında mescit olduğu tahmin edilmekte, çoğunluğunun ise ev, garaj, bodrum, dükkân gibi yerlerden bozma oldukları ve yalnızca Atina’da 3 adet mescidin resmi ve mescit formatında olduğu da bilinmektedir (Hüseyinoğlu 2016, 42).
Batı Trakya’daysa azınlığa ait 300’den fazla resmi ibadethane mevcuttur. Adadaki Türklerinse resmi bir camisi bulunmamaktadır. Yunanistan’daki Müslüman toplumca Atina’da bir camii inşası talep edilmiş, 2016 yılında bir camii inşasına başlanmış, 2017 yılında açılacağı beyan edilmişse de açılmamıştır (Hüseyinoğlu 2015, 74-75).

Erdem Eren

İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesinde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında lisans eğitimini tamamladı. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesinde ”Balkanlardaki Türk Kamu Diplomasisi ve Faaliyet Alanları” tezi ile yüksek lisansını tamamladı. Şu an İstanbul Rumeli Üniversitesi Rumeli Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezinde Araştırma görevlisi doktorant olarak görev almaktadır.

Sosyal Medyada Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER