Afganistan Merkezli Göçün Sosyo-EkonomikNedeni ve Çözüm Yolları-Ahmad Khan Dawlatyar

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) Afganistan’ı işgalinden itibaren ülkede savaş, güvensizlik ve istikrarsızlık devam etmektedir. Konjonktürel olarak savaşın iç ve dış aktörleri değişse de savaşın sonuçları olarak; ölüm, açlık, işsizlik, cehalet, göç ve akla gelen tüm kötülükler varlığını korumaktadır. Bazı kaynaklar, 2020 yılında yurtdışında bulunan Afgan göçmenlerin sayısının 6,5 milyon olduğunu belirtmektedir. Afgan göçmenlerin ülkelere göre dağılımının Pakistan’da 2,4 milyon, İran’da 2,4 milyon, Avrupa’da 688 bin, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avusturalya’da 513 bin ve diğer devletlerde (Türkiye başta olmak üzere) 551 bin şeklinde olduğu bilinmektedir.[1]

Bilindiği üzere Taliban 15 Ağustos 2021 tarihinde Afganistan’a tekrar egemen olmuştur. Ülkede kontrolü sağlar sağlamaz pek çok Afgan, Kabil Havalimanı’na giderek yurtdışına çıkmaya çalışmıştır. Bu sırada birkaç Afgan vatandaşın uçaklara tutunduğu ve ardından havadan yere düşerek öldüğü görülmüştür. Taliban’ın yönetimi devralması sonrasındaki 10 ayda yaklaşık 1 milyon Afgan’ın yasal olarak ve yasadışı yollarla yabancı ülkelere göç ettiği bilinmektedir. Şu an itibariyle yurtdışında bulunan Afgan mültecilerin sayısının yaklaşık 7 milyon olduğu tahmin edilmektedir.

Afganistan merkezli göçün pek çok nedeni bulunmaktadır. Fakat bunların başında sosyo-ekonomik sorunların geldiği söylenebilir. Çünkü son 20 yılda Afganistan Hükümeti gönderilen yardımları askeri alanda harcamış ve halka iş fırsatı sağlayacak imkanlar oluşturamamıştır. Bunun dışında Afganistan Hükümeti’nin bütçesinin %70’i dış desteklerle sağlanmaktadır. Taliban’ın yeniden ülkeye egemen olmasıyla dış yardımlar büyük ölçekte kesilmiş ve Afganistan’ın ulusal rezervleri ABD tarafından bloke edilmiştir. Bu durum Afgan halkını daha fazla işsizlikle ve insani krizle karşı karşıya bırakmıştır. Dış yardımların kesilmesi, Covid-19 ve Afganistan’da yaşanan kuraklık Afgan halkının daha çok fakirleşmesine neden olan diğer faktörlerdir. Kuraklıktan dolayı Afgan halkının; değil kendisini, sahip oldukları hayvanları bile beslemekte zorluk çektiği görülmektedir.

Birleşmiş Milletler (BM) yayımladığı son raporda Afganistan’da iki kişiden birinin açlıkla karşı karşıya olduğunu belirtmiştir. Afganistan’a yardım edilmezse yüzlerce kişinin hayatını kaybedeceği ve Afganistan’daki insani faciayı önlemek için 2022 yılında 5 milyar dolara ihtiyaç olduğu ifade edilmiştir.[2] İşsizlik ve açlıktan dolayı Afganistan’da şehirlerde insanların böbreklerini sattığı bilinmektedir. Hatta Kabil’de bir kişinin açlık ve işsizlikten dolayı kendini yakmaya çalıştığı görülmüştür.[3]

Çoğu devlette göçün ana nedeni “daha iyi bir geleceğe ulaşmak” olarak tanımlanırken, Afganların yurtdışına gitmesine neden olan temel faktör; ekonomik ve sosyal sorunlardır. Başka bir ifadeyle Afganlar para kazanarak ailelerine yardımcı olmak için yabancı devletlere gitmektedir. Bundan dolayı, pek çok Afgan’ın eşi ve çocuklarını yurtdışına götürmediği söylenebilir. Afganların aileleriyle birlikte göç etmemesinin bir diğer nedeniyse yolculuğun uzun sürmesi ve kadınların yollarda onurlarının çiğnenmesi endişesidir. Çünkü, göçmenler toplu şekilde yurtdışına çıkmakta ve başka bir devlete ulaşmak için yüksek dağlardan geçmek zorunda kalmaktadır. Afganlar daha önce İran ve Pakistan’a giderek çalışıp ülkeye dönerken, bu iki devlette ekonomik durum kötüleşince Türkiye üzerinden Avrupa devletlerine gitmeye çalışmaktadırlar.

Günümüzde devletler göçü “sınır ve ulusal güvenliği tehdit eden bir unsur” olarak nitelendirip göçe karşı çıkmaktadır. Bu bağlamda devletlerin güvenlik tedbirlerini artırmakla sınırlarında duvar ördüğü görülmektedir. Fakat ülkesindeki gelişmelerde suçu olmayan insanları açlığa ve kaderine terk etmek insani ve vicdani değerlerle bağdaşmamaktadır. Uluslararası toplum, Taliban hükümetini tanımadığından dolayı doğrudan Afganistan’a yardım yapmak yerine uluslararası örgütler ve sivil toplum aracılığıyla insani yardımlar göndermektedir. Bu bağlamda dünya çapında faaliyet gösteren BM, 2021 yılının Aralık ayında yayımladığı bildiride, insani yardım olarak Afganistan için 1,5 milyar dolar topladığını ve 7 milyon Afgana yardım ettiğini duyurmuştur. Yapılan yardımlar gıda ve nakit paradan oluşmaktadır.[4] BM aldığı bir kararla Afganistan’a 2022 yılının Nisan ayına kadar her hafta 20 milyon dolar göndereceğini duyurmuştur. Gönderilen paralar önce Afganistan Uluslararası Bankası’na (AİB) aktarılacak ardından ya nakit şekilde ya da gıda yardımı olarak Afgan halkına dağıtılacaktır.[5] Bu süreçte BM dışında pek çok devletin Afganistan’a insani yardım gönderdiği bilinmektedir.

Afganistan’da açlığı azaltmak ve ülke ekonomisini çöküşten kurtarmak için insani yardım ve nakit para desteği önemlidir. Fakat bu adımların ülkedeki sorunları çözeceğini ve göçü önleyeceğini söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla ABD, BM, AB ve Afganistan’ın komşusu olan devletler başta olmak üzere uluslararası toplum, Afganistan’da göçün ana nedeni olan sosyo-ekonomik sorunlarla mücadele konusunda ciddi adımlar atmalıdır. Bu bağlamda Batı’nın, bölge devletleri gibi Taliban’ı “Afganistan’ın bir gerçeği” olarak görmesi ve sorunların çözümünde Taliban’la iletişim kurmaya özen göstermesi önemli bir yaklaşım olacaktır. Bu bağlamda ilk adım olarak Taliban’ı içine alan bir “Yardımları Dağıtma Komisyonu”nun oluşturulması ve onun aracılığıyla yardımların ihtiyaç sahiplerine dağılması bir öneri olarak değerlendirilebilir.  

Taliban’ın ülkeye egemen olmasıyla savaş büyük ölçekte durmuştur. Savaşın durması altyapı ve kalkınma projelerini uygulayarak halka iş fırsatı sağlama zeminini doğurmuştur. Dolayısıyla Batı, uluslararası örgütler ve bölge devletleri, “pansuman tedbirler” olarak bilinen insani yardımla yetinmemeli, daha kalıcı ve süreklilik arz eden bir kalkınma politikasına destek verme yoluna gidilmelidir. Bu bağlamda nasıl ki 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD, Avrupa’nın kalkınması için Marshall Planı’nı geliştirmişse, Afganistan’ın yeniden yapılanması için de bir “Kalkınma Fonu” kurulmalıdır. Afganistan’a yapılan tüm yardımlar burada toplanmalı ve uluslararası mekanizmalar oluşturularak fon Afganistan’ın yeniden yapılanması için harcanmalıdır. Çünkü, kalkınma projeleri, Afgan halkına istihdam sağlayarak vatandaşların kendi ülkesinde iş bulmasını kolaylaştıracak ve böylelikle insanların ölümü göze alarak ülkelerini terk etmelerinin önüne geçilecektir.

Son olarak küresel ve bölgesel aktörler Afganistan jeopolitiği üzerindeki rekabeti işbirliğine dönüştürmelidir. Uluslararası toplumun koşullarını Taliban’a kabul ettirmek başta olmak üzere Afganistan’ı kapsayan bölgesel projelerde birbirlerinin çıkarlarını da tanımalıdırlar. Çünkü ekonomik temelli politikalar, karşılıklı bağımlılık yaratır. Böylece devletler, Afganistan’ın istikrarsızlaşmasının kendi çıkarına olmayacağını düşünerek sorunu tırmandırma politikasından vazgeçebilirler.

Bilindiği üzere Afganistan, Asya’daki üç jeopolitik merkez olarak bilinen Orta Asya, Güney Asya ve Ortadoğu arasında yer almaktadır. Afganistan, coğrafi konumunun getirdiği avantajı iyi kullanarak ve ekonomik eksenli bir dış politika geliştirerek jeopolitik merkezleri birbirine bağlayıp kendisiyle beraber bölgenin refahının gelişmesine ve kalkınmasına katkı sağlayabilir. Başka bir ifadeyle TAPI ve TAP başta olmak üzere Afganistan’ı içerisine alan projeler Afgan halkına iş fırsatı sağlamakla beraber transit hakkı olarak da Afganistan’a milyarlarca dolar kazandıracaktır.

Pakistanlı Şair Muhammed İkbal’a göre, “Afganistan, ‘Asya’nın Kalbi’dir. O yozlaştığında/istikrarsızlaştığında tüm Asya yozlaşır/istikrarsızlaşır. O ayağa kalktığında/huzura kavuştuğunda tüm Asya ayağa kalkar/huzura kavuşur.”Dolayısıyla Afganistan’daki ekonomik ve sosyal sorunlar çözülmeden Afganistan merkezli göç önlenemez. Bu bağlamda Afganistan merkezli yeni göç dalgalarının yaşanma ihtimali yüksektir.

Daha somut bir ifadeyle, Afganistan’daki krizin Pakistan, Orta Asya Devletleri ve İran’ı etkileme kapasitesi de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu göçün sadece Afganistan ile sınırlı kalmayacağı on milyonlarla ifade edilebilecek bir bölgesel göçe yol açabileceği ifade edilebilir. Yeni göç dalgalarından başlangıçta Afganistan’ın komşuları etkilense de eninde sonunda bundan AB devletleri başta olmak üzere tüm dünyanın etkileneceği söylenebilir.

Afganistan; en çok uyuşturucu üretilen, terör örgütlerinin bulunduğu ve silah kaçakçılığı yapılan bir devlettir. Göçle beraber bu sorunların başka devletlere sıçrama ihtimali de bulunmaktadır.

Sonuç olarak ifade etmek gerekirse Afganistan’da kriz derinleşmeden ABD, BM ve AB başta olmak üzere bölge devletleri sorunun kaynağını kurutmaya çalışmalıdır. Yoksa Afganistan başarısız olduğunda bölge devletleri sınırlarını daha fazla koruyamaz hale gelecek ve göçü durdurmakta başarısız olacaklardır.


[1] “تعداد مهاجران و پناهجویان افغانستانی در جهان”, Afganistan Bilgi Ağı, https://www.afghanpaper.com/nbody.php?id=163892, (Erişim Tarihi: 16.06.2022).

[2] “ملل متحد خواستار پنج میلیارد دالر کمک برای جلوگیری از فاجعه بشری در افغانستان شد”, DW, https://l24.im/Y6Ey, (Erişim Tarihi: 16.06.2022).

[3] “مردی به دلیل فقر، خود را در کابل آتش زد”, rfi, https://l24.im/LaOc9SY, (Erişim Tarihi: 16.06.2022).

[4] “سازمان ملل از جمع‌آوری ۱.۵ میلیارد دالر برای کمک به افغانستان خبر داد”, Haşti Subh, https://8am.af/the-united-nations-has-announced-that-it-has-raised-1-5-billion-to-help-afghanistan/, (Erişim Tarihi: 16.06.2022).

[5] “۳۲ میلیون دالر کمک نقدی بشردوستانه سازمان ملل به کابل رسید”, Khaama, https://www.khaama.com/persian/archives/96637, (Erişim Tarihi: 16.06.2022).

Ahmad Khan DAWLATYAR

Ahmad Khan Dawlatyar, 2013 yılında Kunduz Üniversitesi Hukuk ve Siyaset Bilimi Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi Anabilim Dalı’nda “Türkiye Cumhuriyeti ve Afganistan İslam Cumhuriyeti Anayasalarında Güçler Ayrılığı İlkesi Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz” başlıklı teziyle 2019 yılında almıştır. Çeşitli bilimsel etkinliklere katılan Dawlatyar, Afganistan sorunuyla ilgili bildiriler ve makaleler sunmuştur. Bu kapsamda “Afganistan Sorununun Dini ve İdeolojik Nedenleri” başlıklı sunumu yayınlanmıştır. Halihazırda Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir. ANKASAM bünyesinde yürütülen çalışmalara katkıda bulunan Ahmad Khan Dawlatyar’ın başlıca çalışma alanları Afganistan ve Pakistan’dır. Dawlatyar, anadil seviyesinde Farsça, Özbekçe, Türkçe ve Peştunca dillerine hakimdir. Ayrıca orta düzeyde İngilizce bilmektedir.

Sosyal Medyada Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER