Savaşın 32. gününe girdiğimiz bu saatlerde, Ukrayna’dan hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.. sizlerle BARIŞ DİPLOMASİSİ üzerinde konuşmak istedim!
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ümüzün “ YURTTA SULH, CİHANDA SULH” özdeyişini anlamadan, bu diplomasiyi uygulayamayız! Atamız “ Cihanda sulh, yurtta sulh “ dememiş! Sen yurdunda sulh’u sağlayamadan, cihanda sulh’a katkıda bulunamazsın ayrıca senin yurdunda sulhunu tehdit edenin , haddini bildirmeden, BARIŞ HAVARİSİ kesilemezsin!
Bunları sağlayamadan, BARIŞ DİPLOMASİ yapamazsın, birileri sana söyler, sende yapmaya çalışır gibi yaparsın! Bu strateji, DEVLET STRSTEJİSİ olarak, Devlet adına yapılır, ŞAHSİ İLİŞKİLER’e indirilerek yapılıyorsa, GİZLİ BİR AJENDASI olduğu şeklinde anlaşılır…
DEVLET,DEVAMLILIK demektir. Devletin DİN’i olmaz! Bu nedenle LAİKLİK devlet olabilmenin olmazsa olmazıdır! Hangi Din adına olursa olsun DİN ESASLI DEVLET olamaz!
YARADAN ADINA HALKI YÖNETEMEZSİN! Dünyaya tek başına çıplak gelip, tek başına gidilen YARADAN’ın sisteminde; kimin hesabını, hangi yetkiyle Yaradan’a verebileceksin ki , YARADAN adına DEVLET KURUYORSUN!
Bu tür Devletlerin BARIŞ DİPLOMASİSİ yapabilme kabiliyeti olamaz… Zira kendi dini inanış aidiyeti tarafsızlığına izin veremez!… bu devletlere ancak kullanmak maksadıyla rol verilir.
Bu bakış açısıyla, BİZDEN İSTENECEK TAVİZLERE KARŞI ÇOK DİKKATLİ OLMALIYIZ ve TÜM TALEPLERİ “ MİLLİ ve TÜRK ÜST AKLI ( TÖRE )”SÜZGECİNDEN, ( HALKIMIZA DANIŞARAK ) GEÇİRMELİYİZ!