BULGARİSTAN SİYASETİNDE BİZ TÜRKLERİN KİLİT ÖNEMİ

   Öncelikle, konumuza oldukça önemli bir duruma değinerek başlamak istiyorum. Bu durum da şu, Bulgaristan, komünist rejimin çöktüğü 1989 yılından 2021 yılına kadar yaptığı seçimler sonrası iyi-kötü koalisyon hükümetleri iş başına geliyor, kısa ömürlü olan koalisyon hükümetleri sonrasında dahi yapılan uzlaşıyla hemen bir başka koalisyon hükümeti ülke siyasetinde yerini alıyordu. Fakat, ülkede 2021 yılı itibariyle eşi benzeri görülmemiş bir durumla karşılaşıldı. 

   

   Beklendiği gibi 2021 yılının Nisan ayında 240 sandalyeli Ulusal Meclis için halk sandık başına gitti. Seçim sonuçları bize yine koalisyonun kurulacağını işaret ediyordu. Bu açıdan ortada şaşırılacak ya da sürpriz olarak nitelendireceğimiz bir durum yoktu. Ancak, yaşanan gelişmelerle ‘acaba bu sefer hükümet kurulamayacak mı?’ düşüncesine kapıldık. Çünkü zaman ilerledikçe somut adımlar atılmaya çalışılıyor ama sonuçsuz kalınıyordu. Önce son yıllarda ülke siyasetinde oldukça yükselişe geçen, bu seçimlerde de en çok oyu alan Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişimi İçin Vatandaşlar Partisi (GERB), hükümeti kurmaya çalıştı. Ancak, başarılı olamadı. Sonrasında bu görev ikinci sıradaki Böyle Bir Halk Var Partisi’ne (ITN) verildi. Fakat bu görev geri verildi. Son olarak, üçüncü sıradaki Bulgar Sosyalist Partisi – Birleşik Sol İttifakı’na (BSPzB) bu görev verildi. Fakat, parlamento, BSPzB’ye yeterli desteği göstermeyince onlar da hükümeti kurma görevini reddettiler. Bu durum, ülkede tekrardan seçim yapılacağı anlamına geliyordu. Aynı zamanda da o günlerde asla tahmin edilmemiş siyasi istikrarsızlığın, siyasi krizin de başlangıcını oluşturdu. Seçimlere kadar, hatta tam anlamıyla hükümet kurulana kadar Stefan Yanev öncülüğünde geçici bir hükümet kuruldu.

    Üzerinde konuştuğumuz bu seçimlerde Bulgaristan Türklerinin önemli siyasi gücü olan Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi (DPS), dördüncü sırada yer almıştı. Açıkçası hep şu inançtayım, Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi (DPS), büyük ihtimalle ilk üç sırada yer alsaydı, hükümetin kurulmasında gerekli sorumluluğu üstlenir ve bu başlayacak olan siyasi istikrarsızlığı önlemiş olurdu. Aynı yılın temmuz ayında halk yeniden sandık başına gitti. Bu seçim sonrasında da atmosfer değişmedi. Bu sefer de Kasım ayında Cumhurbaşkanının görev süresinin dolması sonucu yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte parlamento seçimleride yapıldı. Aynı yılın içerisinde üçüncü kez parlamento üyelerinin, yani milletvekillerinin seçimi için sandığa gidilmesini sanıyorum ki, daha öncesinden kimse tahmin edemezdi. Parlamento seçimlerinde Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi (DPS), %13 oy aldı, 34 sandalye kazanıp üçüncü sırayı aldı.

   

Cumhurbaşkanlığı seçimleri için ise bir ilk gerçekleşti. O da şu, ülke tarihinde ilk kez bir Türk, cumhurbaşkanlığı için ‘bu yarışta varım.’ dedi. Mustafa Karadayı, Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi’nin (DPS) adayı olarak bu seçimlerde %11,57’lik bir oy oranıyla üçüncü sırada yer aldı. Bence, ilk cumhurbaşkanlığı seçimleri için iyi, umarım sonraki seçimlerde daha da iyi sonuçlar görülecektir. Sonraki seçimlerde (2026’da) ikinci tura kalma, ikinci turda da seçilme ya da bir sonraki seçimlerde (2031’de) direkt ilk turda seçilme neden olmasın? Kasım 2021’deki parlamento seçimleri ve sonrasında Ekim 2022, Nisan 2023 ve Haziran 2024’teki parlamento seçimleri de ne yazık ki, bu istikrarsızlık içerisindeki atmosferi dağıtmayı sağlayamadı ve halk, Ekim 2024’te 3,5 yılın sonunda 7.kez sandık başına gitti. Bu süreçte zaten halkta oluşan bu istikrarsızlıktan meydana gelen bir bıkkınlık söz konusuydu. Partiler arasında hükümet kurmada uzun süreli bir sonuç alınamamış, uzlaşı bir türlü sağlanamamıştı. Ben oluşan bu istikrarsız atmosfer ortamını biz Türklerin en büyük siyasi gücü olan Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi’nin (DPS) yeterince kendi lehine çeviremediğini, bilakis özelliklede Ekim 2024’teki seçimlere giderken aleyhimize bile çevirdiğini söylemem gerekir. Aleyhimize çevirdiğimiz durum da kuşkusuz, siyasi gücümüzde bölünme yaşamamızdır. Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi (DPS), şu 3-3,5 yıllık siyasi kriz döneminden 2001 yılına kadarki yaklaşık 25 yıla yakın süreçte genelde oy oranı %10-13 bandındadır. Bir 2017’de %9’a inmiş, 2009 ve 2014’te %14,50-15 bandında diyebiliriz. Uzun zamandır bulunduğu bu bandı, aynı zamanda Avrupa Parlamentosu seçimleriyle de aynı günde gerçekleşen Haziran 2024’teki seçimlerde aşmıştır. Bu seçimlerde %16,50’lara gelmiştir. Bu seçimlerde artık katılım oranının da son derece düştüğü ve siyasi istikrarsızlığın devam ettiği bir dönemde geldiği bu noktayı daha da yükseltmesi gerekirken parti içerisinde hiç anlam veremediğim bir bölünme baş göstermiştir. Bu bölünme de parti genel başkanlığı anlaşmazlığı sonucu yaşanmıştır. Peevski görevinden alındı. Bunun sonucunda parti, mevcut genel başkanı Delyan Peevski’yi destekleyenler ve yine parti içinde önemli güce sahip Ahmet Doğan’ı destekleyenler (bu grubun başında Cevdet Çakırov bulunuyor) arasında ikiye bölündü. Bu süreçte Hak ve Özgürlükler İttifakı-Yeni Bir Başlangıç (DPS-NN, DPS-Peevski) ve APS (Hak ve Özgürlükler İttifakı, DPS-Doğancılar) isimleriyle yeni oluşuma gittiler. İki taraf da Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin (DPS) siyasi mirasçısı olduğu iddiasını taşıyorlar. Ülke içinde hükümet anlaşmazlığı var derken, bu dönemde çok daha güçlü olması gereken siyasi gücümüzün içinde de maalesef böyle bir bölünme yaşandı. Ekim 2024’e giderken bana göre, hiç görmek istemeyeceğimiz bir tabloyla karşı karşıya kaldık. İki blok halinde seçime gittik ve seçim sonuçları açısından baktığımda da düşündürücü sonuçlar elde ettik. O da şu, seçimde birinci olan siyasi parti Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişimi İçin Vatandaşlar Partisi (GERB), Demokratik Güçler Birliği (SDS) ile ittifaktı. Aldıkları oy, %25,52 ve 66 sandalye kazandılar. İkinci ve üçüncü olan siyasi partiler anca %13-14 bandında oy alabildiler. Biz Türklerin siyasi gücü bölündüğü için bir gücümüz dördüncü, bir gücümüz ise altıncı sıraya geriledik. Peevski’nin lideri olduğu DPS-NN, %11,13 ile 29 sandalye, Çakırov’un lideri olduğu APS, %7,24 ile 19 sandalye kazandı. Tabii ki, değerlendirmeye gelecek olursak, nereden okuduğumuza bağlı ama bu aldığımız oy oranlarını ve kazandığımız sandalyeleri topladığımızda, düz mantık olarak %18,37’lik bir oy oranından, dolayısıyla da 48 sandalyelik, yani parlamentonun 1/5’i bir güçten söz ediyorum. Tek güç olarak seçimlere gitseydik, çok büyük ihtimalle aşağı yukarı bu civarda bir sonuçla karşı karşıya kalırdık, bu durum bizi ikinci sıraya yerleştirir ve koalisyon ortağı da yapabilirdi. 

   Seçimler sonrasında da iki gücümüzün arasındaki anlaşmazlıklar devam etti. GERB-SDS, BSP ve ITN ile azınlık hükümeti kurulması konusunda uzlaşmaya vardı. Uzlaşmaya varırken de bir siyasi gücün daha desteğine ihtiyaç vardı. Bu desteği de siyasi güçlerimizden APS verdi. Fakat sonraları APS, hükümetle yaşadığı anlaşmazlığı ve bir diğer siyasi gücümüz olan DPS-NN ile yasa çıkarması nedeniyle hükümete olan desteğini geri çekti. Bu bir yandan bize şunu da gösteriyor, şu anki kurulan azınlık hükümeti, iki siyasi gücümüzün de desteğine ihtiyaç duymuş olup onların destekleriyle ayakta kalabilmiştir. Çünkü mecliste bulunan diğer muhalefet partileri herhangi bir uzlaşı içerisinde bulunmamışlardır. Zaten bizim iki siyasi gücümüz olan DPS-NN ve APS’nin haricindeki dört siyasi partiden üçü aşırı sağcıdır. Bunlar, Büyüklük (Velichie), Ahlak, Birlik ve Onur (MECh), Osmanlı zamanında ayrılıkçı faaliyetlerde bulunan, Osmanlı’ya bağımsızlık isyanlarında bulunan İç Makedon Devrimci Örgütü’nün (IMRO) siyasi mirasçılarından Bulgar Ulusal Hareketi’nin (VMRO) siyasi kanadı Diriliş (Vazrazhdane) partileridir. 

   Şunu unutmamamız gerekir. Biz ülke siyasetinde kilit noktadayız. Daha da kilit noktada olabiliriz. Bu durumun aksi halinin gerçekleşmesinin söz konusu olmayacağını düşünüyorum. Ama önce iki gücümüz arasında kalıcı şekilde anlaşmazlığın son bulup tekrar tek çatı altında birleşmemiz gerekir. Bana göre, her zaman tek çatı altında olmak demek daha güçlü olmak demektir. Zaten, 1990 yılında Ahmet Doğan öncülüğünde kurulan çok köklü bir gücümüz yani Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi (DPS) var. Tekrar bu çatı altında toplanalım. Bölünmüş güçlerde olmaya devam edersek iktidar olma iddiamız daha az olur. Siyasi partilerin kurulma iddiası nedir? Tek başına iktidar olmak ya da en kötü ihtimalle iktidar ortağı olmaktır. Biz birleşip çok daha güçlü şekilde iktidar iddiasında olamazsak biraz önce saydığım şu üç aşırı sağcı partiler zamanla güçlenir ve bu gerek biz Türkler gerekse Bulgaristan’ın geleceği için felaket olur. Bunu düşünmek dahi istemem.


Umut TANAÇAR


Kaynakça:

https://en-m-wikipedia-org.translate.goog/wiki/October_2024_Bulgarian_parliamentary_election?_x_tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=tc

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bulgaristan-meclisinde-sandalye-dagilimi-belli-oldu/3380383

https://tr.euronews.com/2024/10/28/bulgaristan-yedinci-erken-secim-merkez-sag-gerb-partisi-birinci-oldu

Sosyal Medyada Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER

Yunanistan Gündemi Mart2025

04.03.2025    Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Kiriakos