Atilla Çilingir
Bir dönem Kıbrıs’ta çözüm süreci ile yatıp kalktığımız, her yeni güne Kıbrıs haberleri ile başladığımız Kıbrıs konusuna ne oldu?
Ülkemizin AB’ye giriş süreci ile başlayan, 2004-2008 yılları arasında adeta ülke gündemimize damgasını vuran, 2008’le, 2021 yılları arasında türlü görüşmelere sahne olan Kıbrıs konusuna günümüz Türkiye’sinden bakıldığında göze çarpan, gündemi sarsan bir gelişme var mı?
2017’de Crans Montana’ da Rum tarafının her görüşmede yaptığı gibi müzakere masasından kaçmaları sonrasında, 2021 yılında BM genel sekreterinin arabuluculuğu ile Cenevre’de yapılan görüşmelerden de bir sonuç çıkmadığından; Kıbrıs’ta beklenen çözüm süreci yine çözümsüzlüğe mahkûm oldu!
Aslında Kıbrıs konusu ne oldunun cevabı 20 Temmuz 1974’de verilmiş; 1963 yılından beri adayı kana bulayan Rum çetelerine, Makarios’un sözde ordusu RMMO’na gerekli dersi veren Mehmetçiğin, ada Türklerini topyekûn ölümden kurtarması ile Kıbrıs sorunu yıllar öncesi hallolmuştu!
Daha doğru bir ifade ile 1968 yılından beri süregelen Kıbrıs’ta çözüm müzakerelerinin her birisinde Rum tarafının Kıbrıs Türk’üne azınlık haklarından bir fazlasını vermeyeceğini açıklaması, bu görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağının en net ifadesi olmuştu.
Pekiyi bundan sonrası ne olacak?
Adada yaşanan gerçeklere bakıldığında Kıbrıs’ın kuzeyinde bir Türk devleti, güneyinde ise bir Rum devleti var!
Uluslararası camia kuzeydeki Türk devletini tanımasa da, bu devlet 1983 yılından beri yaşayan bir gerçek. Bir hafta sonra da 39’ncu kuruluş yıldönümü var. 15 Kasım 1983’de kurulan KKTC devletini illegal olarak tanımlayan BM ve şürekâsına inat bu devlet her türlü organı ile dimdik ayakta, yaşamaya devam ediyor.
Ama gelin görün ki! Adanın güneyinde bulunan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi sanki adanın yegâne sahibi gibi uluslararası camiada tanınmaya devam ediliyor, 1960’ta kurulan bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı gibi kabul görüyor!
Hâlbuki adada gerçekleşen 15 Temmuz 1974 Yunan cuntası destekli darbe ile ortadan kaldırılan Kıbrıs Cumhuriyetinin, Yunanistan’a bağlı ‘’Helen Cumhuriyeti’’ olarak ilan edilmesiyle başlayan süreç sonrasında gelişen askeri ve siyasi durum, günümüz dünyasında Kıbrıs Cumhuriyeti yaşıyormuşçasına kabul görebilir mi?
Ama ne acıdır ki Hristiyan âlemi adanın güneyindeki bu sözde devleti: GKRY’ni tanıyor. Annan tuzak planı ile AB’ye üye yaptığı gibi tüm yardımlarını da Rum kesimine yapıyor!
Rum tarafı da bu haksız, hukuksuz durumunu çok iyi kullanıyor!
Gerek Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarının kullanımını, gerek münhasır ekonomik bölgelerin paylaşımını, gerekse adanın stratejik konumunu, bu bölgede çıkarı olan devletlere pazarlamada önemli adımlar atıyor!
Uluslararası ilişkilerde böylesi adımlar atan Rum tarafı, dünya kamuoyuna kendilerinin ne kadar mazlum olduklarını gösteren mesajlar vermekten de geri durmuyor!
Geçtiğimiz haftalarda 29 Ekim tarihini, ‘’Adadaki kayıpları günü’’ olarak ilan etmeleri yetmiyormuş gibi! 1955’ten 1974’e kadar Kıbrıs Türk’ünü diri diri toplu mezarlara gömen, ada Türklerinin ata yadigârı vatan topraklarını, malını mülkünü gasp eden EOKA terör örgütünün kurucusu eli kanlı Albay Grivas adına bir de müze kurulması için Rum meclisinden onay alıp, milyonlarca avroluk bütçe ayırıyor!
Bir süre önce büyük bir bölümü Osmanlı vakıf arazisi olan Maraş bölgesinde birkaç caddeyi kullanıma açan KKTC yönetimini topa tutan BM ise Rumların bu kışkırtıcı adımlarını sessizce izliyor!
Rum tarafının bu kışkırtıcı adımları karşısında, bizim taraftan birkaç protesto mesajının dışında bir hareket yok!
Neden?
Rum tarafı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş tarihi olan 29 Ekimi ‘’Adadaki kayıpları günü mü’’ ilan etti? Bizde buna cevap olarak, Yunanistan’ın bağımsızlık günü olan 25 Mart tarihini ‘’Adadaki kayıplarımız günü’’ olarak ilan edelim.
Kıbrıs’taki Türkleri topyekûn ortadan kaldırmaya yeminli terör örgütü olarak kurulan EOKA’nın kurucusu eli kanlı Grivas adına müze mi kuruluyor? Bir kahraman gibi dünya kamuoyuna tanıtılmak mı isteniyor!
Bizde buna cevap olarak; Kıbrıs Türk’ünün adadaki var olma mücadelesinde; EOKA’nın Kıbrıs Türklerine yaptığı mezalimleri gösteren, eli kanlı bu çetecilere karşı koyan TMT’yi anlatan, bu kahraman teşkilatın kurucu lideri Yarbay Rıza Vuruşkan’ın adını taşıyan bir müze açalım.
Bu da yetmez!
Adanın elimizden kayıp gitmesini önleyen, bugün Türkiye’nin Akdeniz’de söz sahibi olmasında katkı sahibi olan tüm devlet adamlarımız, isimsiz nice kahramanlarımız için de bir müze açalım. Açalım ki, gelecek nesiller 1950 yılından beri Türkiye’nin gündeminde olan Kıbrıs konusunun neden bu kadar önemli olduğunu öğrensin, unutmasın!
Değerli okur;
Tarihi gerçekler unutulmaz, unutturulmaz!
Hele ki ata yadigârı topraklar, ay yıldızlı bayrağımız uğruna verilen mücadeleler asla unutulmaz. Kıbrıs adasında yaşananlar da, milli mücadele tarihimizde unutulmayan/unutturulamayan gerçeklerdendir.
Kıbrıs adasındaki var oluş mücadelemiz hala devam etmektedir. Bu nedenledir ki, tarihe mal olmuş gerçekleri yaşatmak, zaman zaman bu gerçekleri hatırlatmak; şühedaya olan minnet ve vicdan borcumuzdur.
Ne mutlu bizlere ki, adada 39 yıldan beri yaşayan bir Türk devleti, bu devletin gönderlerinde hala nazlı nazlı dalgalanan ay yıldızlı bayrağımız var.
Atilla Çilingir
07 Kasım 2022