2006 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde vatani görevimi yedek subay olarak yapmıştım. Bu dönemde adayı çok yönlü olarak tanımak için gerek teorik gerekse pratik olarak bir takım gezi ve çalışmalarda bulundum. Elde ettiğim bilgiler korkutucu düzeyde. 2006 yılında İsrailliler tarafından KKTC’de muazzam büyüklükte araziler, arsalar, tarlalar satın alınmış. Bunları bizzat görüştüğüm emlakçılardan öğrendim. Tabi teyide muhtaç bilgiler bunlar. Ancak, internette ufak bir araştırma yapacak olursak İsrail’in KKTC’ye olan ilgisi ve faaliyetlerini açıkça görebiliriz. Örneğin, İsrail’in paravan şirketler vasıtasıyla 2009 yılında KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın bulunduğu Girne boğaz bölgesinde bir arazi satın aldığı iddiası basına yansıdı. Söz konusu arazinin, KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na 350 metre mesafede bulunuyor. Ayrıca İsrailli işadamlarının Esentepe bölgesindeki limanı çevreleyen arazileri aldıkları da iddia edildi.
Hürriyet gazetesi, 20.09.2009 tarihli sayısında: “İsrail’den KKTC’ye yatırım rekoru” manşetini atıyordu. Yazının içeriğinde ise, İsrailli işadamı Ronny Kuperberg, “KKTC’de mülk fiyatının ucuzluğu bizi çekiyor. Ayrıca adanın İsrail’e yakınlığı da yatırım kararımızda önemli rol oynuyor” ifadeleri dikkat çekiyordu.
Son olarak birkaç gün önce KKTC vatandaşı Latif AKÇA, sosyal medya üzerinden Zeki AKÇAM hocadan aldığı verileri paylaştı. Buna göre, Girne’de 2000, Lefkoşa’da 500, İskele’de 500, Gazimağusa’da 1000, Güzelyurt’da 200, Lefke’de 100’e yakın şirket olmakla birlikte toplam 4300 İsrail şirketi bulunduğu açıklandı. Çok önemli ve dikkat çekici rakamlar bunlar.
Doğu Akdeniz’in stratejik ve jeopolitik önemi ve enerji kaynakları İsrail’i cezbetmiş olmalı ki sistematik olarak satın alma çalışmaları devam ediyor. Rafael Sadi, 20.07.2019 tarihli köşe yazısında, İsrail’in 2004 yılında Serdar Denktaş ile görüşüp kendisine bir İsrailli bakan seviyesinde görüşme ayarlamak için Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ran Kuriel ile temas kurduğunu yazmıştı. Buna göre İsrailli Bakanın KKTC’yi tanıyabiliriz dediğine de değinmişti. Ancak Türk İsrail ilişkilerinin o dönemde bozulması nedeniyle tanımanın gerçekleşmediğini belirtmiştir. Bu iddialar gerçek olsa bile İsrail’in karşılıksız olarak KKTC’yi tanımayacağı açıktır. İşte bu esnada satın alınan toprakları düşünmemiz gerekiyor. Filistin’i unutmamak gerekiyor, ülkenin yarısından fazla toprağı satıldıysa ve ilerde bir gün bu topraklara bayrak çekilmeye kalkılırsa neler olur? “Kuzey Kıbrıs İsrail Cumhuriyeti”ni kurduk deseler ABD tanır mı tanımaz mı? Yunanistan ne yapar? Türkiye’nin bir müdahalesi gerçekleşir mi? Yazdıklarımız belki hayali ya da ütopik düşünceler. Belki de geleceğe dönük öngörüler. Şu çok açık ki “Kervan Yolda Düzülür” misali kervan yükünü almış vaziyettedir.
Yukarıda bahsettiğimiz gelişmeler ışığında KKTC Hükümeti uyanık olmalı, ipin ucu kaçmamalı ve tüm hareketler dikkatle takip edilmelidir. Türkiye de bu meseleyi çok geç olmadan irdelemedir. Mümkünse kriz fırsata çevrilmelidir. Nasıl mı? KKTC’nin tanınmasının buradaki İsrail işadamlarına ekonomik kazanç sağlayacağı vurgulanmalı ve tavizler verilmeden İsrail ile bu konu ele alınmalıdır. İsrail’in tanıdığı KKTC’yi çok geçmeden dünyada çok fazla ülke tanıyacaktır. Tabi Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak da gerekir.
Bir Yanıt
Çok şaşırdım. KKTC’de bu kadar İsrail yatırımı pek boşuna değil gibi… Dikkat etmek lazım…