Search
Close this search box.

YENİ BİR RUSYA PARADİGMASI / Fırat KÖSE

Fırat KÖSE

Geçtiğimiz günlerde Ukrayna’daki yaşanan olaylar bize Sovyetler Birliği zamanını hatırlattı. Rusya’nın yapmış olduğu faaliyetler ile son zamanlarda yayılmacılığına hız kazandırması ekonomik, sosyal, siyasi, güvenlik gibi birçok konuda bölge ülkeleri ve dünyayı yakından etkilemektedir. Soğuk Savaş sonrası Rusya, süper güç olduğunu kanıtlamaya yönelik ölçüsüz güç kullanımı faaliyetleri içerisinde yaklaşımlar sergilemekte ve bu da beraberinde amacının tam tersine süper güç durumundan kendisini uzaklaştırmaktadır. Kendi halkına yönelik gelecek vaad edecek ekonomik, sosyal, demokratik, kültürel vb. birçok alanda olumlu bir atmosfer geliştirmek ve sistem oluşturmak yerine Sovyetler Birliğindeki gibi tamamen savunma, güvenlik ve yayılmacılık odaklı faaliyetler göstermesi Rus toplumunu da olumsuz etkilemekte ve olumsuz bir toplumsal atmosfer yaratmaktadır. Buna örnek olarak bakacak olursak, Gençlerin en çok terk ettiği ülkelerin başında Rusya gelmektedir. Nüfuslarının 2022 yılında 1 milyon, son dört yılda 2,5 milyon azaldığı ülke elindeki üç avantaj doğalgaz, nükleer silah ve Uzay teknolojisidir bunlar da Sovyetler Birliği mirası olarak ülkeye kalmıştır. Yakın dönemdeki Ukrayna krizi ise Irak’a ABD’nin girmesi ile paralellik içerisindedir. İki ülke de (ABD-Rusya) iç politikada birçok toplumsal sorun dolayısıyla dışarıda savaş açarak üzerlerindeki baskı ve odağı dışarıya yöneltmişlerdir. Tüm bunların yanında Rusya yeni bir paradigma oluşturmuş gibi göstermeye çalışsa da reel ve seküler dünyada tüm olaylar belirgin bir şekilde görülmektedir. Rusya, Avrupa’da: Belarus’ta baskıcı bir yönetimi destekleyerek, Ukrayna’da işgal gerçekleştirerek; Orta Asya’da: Kazakistan’a askeri güç göndererek; Kafkasya’da: Gürcistan’a işgal ederek, Ermenistan’ı askeri yenilgi ile yakınında tutabiliyor. Tüm bu hedef ve hareketlerini Rusya’nın ekonomik anlamda ne kadar zaman kaldırabileceği belirsizliklerin en belirginidir. Ekonomisi çeşitlenmemiş, sosyal anlamda hayat standartlarını yükseltmekte sorun yaşayan otoriter bir sistem büyük sorunlara gebedir. Faaliyetler içerisinde kamuoyunun Rusya hedefleri doğrultusunda yönlendirilmesi amacıyla birçok çalışma içerisinde olsa da yeterli dönüşler alamamaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında bir kısım Çeçen birliklerin Ukrayna’ya yönelik saldırıya başlamadan önce cemaat halinde namaz kılmaları ve bunu medyaya sergilemeleri de bu propaganda ve kamuoyu çalışmalarına iyi bir örnektir ancak reel, seküler dünyada tüm olaylar belirgin bir şekilde görülmektedir. Bu sorunların beraberinde Rusya’nın müttefiki Çin ile Ukrayna krizi konusunda yaşadığı anlaşmazlık da akıllarda soru işareti olarak varlığını koruyacağa benziyor. İki ülke arasında soğuk rüzgarlar geçtiğimiz günlerde Pekin olimpiyatları için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Çin ziyaretinde fark edilmişti. Çin’in, tutumunun sebebi olarak Ukrayna krizi konusunda çok büyük bir hacimde bulunan AB-Çin ticaret oranlarının kriz nedeniyle yaptırım kararı alma riski olabilmesi kabul edilebilir en mantıklı yorum olacaktır. Zaten çalkantılı bir ekonomi olarak yükselmeye çalışan Çin bu sancılı sürecini uzun siyasi, askeri, toplumsal, diplomatik krizlerle devam ettirmek istemiyor. Burada en önemli nokta tüm tarafların birbirine çok sıkı mecburiyetleridir. AB-NATO, Rusya ve Çin’in en büyük potansiyel hedef ekonomisidir. Örneğin Çin’in en büyük projesi olan “Bir Kuşak Bir Yol” projesinde imza atan devletlerin 19’u Avrupalı ve NATO üyesidir. Buna karşılık ABD-AB ülkelerinin NATO içerisinde destek koşulları da bir diğer önemli husustur. Tarafların siyasi anlamda iç politikada halklarının yaşamakta olduğu sosyal sorun ve ihtiyaçlarına karşılık seçimlerinde vaat ettikleri hedefleri gerçekleştirmeye öncelik vermeleri ittifaklara ayıracakları desteklerin azalmasına ve sekteye uğramasına sebep olmaktadır. İngiltere’nin Brexit ile AB’den ayrılması ve kendi bağımsız hedeflerinde çabaları, Rusya’nın yayılmacılığı, AB’nin çok sesli ve özellikle Almanya-Fransa rekabeti, NATO genişleme stratejileri, Rusya-Çin ve ABD-Çin rekabeti gibi karmaşık denklemler aslında bu kadar sorunun neden olduğunu gözler önüne sermeye yetmektedir. Burada Rusya açısından görülecek son yorum sadece şu olabilir o da yeni bir Rusya paradigması aslında eskinin tekrarından ibarettir…

Sosyal Medyada Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER İÇERİKLER