Oğuz Çelikkol / Emekli Büyükelçi – Türkiye, Yunanistan’la hem kara hem de deniz komşusu. Komşumuz Yunanistan’la Trakya’daki kara sınırımız 212 km uzunluğundayken, Ege Denizi’nde çok daha uzun bir deniz sınırını paylaşıyoruz. Ancak yarı kapalı bir deniz olan Ege’de Türkiye ile Yunanistan arasında, birbiriyle ilişkili birçok sorun yaşanıyor.
Bu sorunlar arasında Yunanistan’ın kendisine askerden arındırılma şartıyla bırakılan Ege adalarını, Lozan (1923) ve Paris (1947) anlaşmalarını çiğneyerek silahlandırması, dünyada başka örneği bulunmayan şekilde, Şikago Anlaşması’nı ihlal ederek (6 millik karasularının ötesinde) 10 millik bir hava sahası iddiası, yine Şikago Anlaşması’nı ihlal ederek FIR (Uçuş Bilgi Bölgesi) sorumluluklarını “egemenlik” hakkı gibi görmesi de bulunuyor. Bu sorunlara şimdi bir de Yunanistan’ın göçmenlere yaptığı insanlık ve kural dışı muamele de eklenmiş vaziyette. Yaşanan diğer bir sorun ise iki ülke arasındaki kıta sahanlığının tespiti. Burada Yunanistan irili ufaklı, üzerinde insan yaşasın yaşamasının bütün adaların kendi kıta sahanlıkları olduğu iddiasını ileri sürerken, Türkiye, adaların genel olarak kendi kıta sahanlığı olamayacağını, kıta sahanlığının kıtalara ait olduğunu savunuyor.
Sorunlar Akdeniz’e taşındı
Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi sorunlarının çözümüne yönelik müzakereler çok uzun zamandır devam etti ama başarılı olamadı. Bunda Yunanistan’ın Ege Denizi’ni bir “Yunan gölü” olarak görmesi ve Türkiye ile paylaşmak istememesi ana sebepti. Yunanistan Ege’yi Türkiye’nin de hakları olan, Türkiye ile paylaşması gereken bir deniz olarak değil, kendi iç suları olarak görmekten vazgeçmeden; uluslararası hukuku, anlaşmaları ve kuralları uygulamayı kabul etmeden ve her şeyden önce sorunların varlığını kabul ederek görüşmeler yoluyla çözümü konusunda siyasi iradesini ortaya koymadan zaten müzakerelerin başarı şansı yoktu.
Yunanistan’ın, uluslararası hukukun da kabul etmediği Ege’deki tezlerini, dış destekle, Doğu Akdeniz’e taşımaya kalkması ise, sorunların bu sefer Akdeniz’e taşınmasına sebep oldu. Atina yönetimi, Kıbrıs’taki genişlemeci, yıkıcı ve uzlaşmaz, hukuk tanımaz tutumunu 2000li yılların başında Seville haritasını hazırlatarak, bu kez de Doğu Akdeniz’e taşımış; yine Türkiye’yi yok sayarak, Kıbrıs Adasıyla Yunanistan arasında deniz sınırı iddiasıyla ortaya çıkmış oldu.
İsrail-Lübnan anlaşması
Yunanistan’ın Ege Denizi’nden sonra bu kez Akdeniz’de kendi karasularına hapsetme iddiasına Türkiye’nin cevabı, Libya ile imzaladığı iki ülke kıta sahanlıklarının sınırını çizen Anlaşma oldu. Yunan Seville Haritasını kabul etmediğini açıklayan devletlere ABD’nin de eklenmesi Atina’daki telaşı arttırdı. Yunanistan’ın deniz komşuları Arnavutluk, İtalya, Libya ve Türkiye’dir. Yunanistan’ın Kıbrıs Adası ve Mısır ile deniz sınırı yaratma iddiaları se tamamen içi boş ve kabul edilemez niteliktedir.
Bu gelişmeler olurken İsrail, savaş durumundaki, diplomatik ilişkisi olmayan Lübnan’la deniz sınırını çizen, Lübnan-İsrail kıta sahanlığı sorunlarını çözen bir anlaşmayı, ABD’nin arabuluculuğuyla imzaladı. Bu da Atina’ya ve dış destekçilerine iyi niyetle hareket edildiği zaman görüşmelerin nasıl sonuç vereceğini gösterdi. Böylece İsrail kadar Mısır ve Lübnan doğal gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya boru hatlarıyla taşınmasının yolu da açılmış oldu.
Açıkladığı kıta sahanlığı haritasına göre Ege ve Akdeniz’de Türkiye’nin deniz komşuları Yunanistan, Libya, Mısır, Kıbrıs Adası ve Suriye’dir. Karadeniz’deki deniz komşularımız ise Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya ve Gürcistan’dır. Yani Türkiye, kıta sahanlığının Akdeniz ve Karadeniz’de 10 ülkeyle sınırı bulunmaktadır. Sovyetler Birliği döneminde imzalanan Anlaşma bugün için de geçerli olup, Karadeniz’de deniz sınırlarını güvence altına almaktadır.
Türkiye’nin Akdeniz’de Libya ve KKTC ile deniz sınırlarını çizen anlaşmaları bulunmuyor. Libya ile Mısır, Türkiye ile kıta sahanlığı anlaşmaları imzalamanın kendileri için daha yararlı olduğunun da farkında. Libya, Türkiye ile kıta sahanlığı anlaşması imzalayarak, bu durumdan yararlandı. Mısır da, geçersiz olduğu açık olmasına rağmen, kısmi bir anlaşma imzalamasına karşılık, Atina ve destekçilerinin bütün baskılarına rağmen, Yunanistan’la, Atina’nın istediği gibi, tam bir deniz anlaşması imzalamaktan bugüne kadar kaçınabildi.
Türkiye’nin yanıtı
Atina’nın şimdi ABD’yi kullanarak Libya üzerinde baskı kurmaya ve Libya’ya kendi istediği şekilde bir kıta sahası anlaşması zorlamaya çalıştığı anlaşılıyor. Eğer ABD, Yunanistan’ın bu oyununa gelerek Libya üzerinde baskı yapmaya çalışırsa, Türkiye’nin yapması gereken Libya ile son yaptığı işbirliği anlaşmasını hemen uygulamaya geçirip, Girit Adasının güneyinde Libya kıta sahası içinde doğal gaz ve petrol aramalarına başlamak olmalıdır. Bu Atina ve onun hukuk dışı oyunlarına yardımcı olanlara en iyi yanıt olacaktır.