Yazar: Umut TANAÇAR
Editör: İrem KESKİN
Orta Asya’da Güney Kıbrıs’ı Tanıma Yarışı (1)
Kazakistan ve Özbekistan’dan sonra Türkmenistan da Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne büyükelçi atadı. Aynı zamanda bir Kıbrıs Türkü de olan Prof. Dr. Soyalp Tamçelik, Cumhuriyet gazetesine yaptığı değerlendirmede şunları ifade etti: ‘Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni tanımayan diğer Türk Cumhuriyetlerinin de ileride tanıması pek muhtemeldir. Türk Cumhuriyetlerinin Güney Kıbrıs ile ikili ilişkilerde bulunması ve diplomatik misyon ataması Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıma çağrılarını değersizleştirdi.’ Türk Devletleri Teşkilatı üyesi Kazakistan ve Özbekistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni resmen tanıyıp büyükelçi atamasından sonra Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci üye sıfatını taşıyan Türkmenistan, Güney Kıbrıs’a büyükelçi atadı. Ankara’nın Türk Devletleri Teşkilatı için verdiği büyük özveriye rağmen bizim haricimizdeki tüm Türk Cumhuriyetlerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımak için halen adım atmamaları, hatta Güney Kıbrıs ile yakınlaşmaları dikkatlerden kaçmıyor.Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos, Türkmenistan Büyükelçisi Toli Komekov’u kabulünde yaptığı açıklamada atamayı, ‘ikili ilişkilerin geliştirilmesi için son derece önemli bir adım’ olarak değerlendirdi. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde aynı zamanda da bir Kıbrıs Türkü olan Prof. Dr. Soyalp Tamçelik konu özelinde Cumhuriyet gazetesine yapmış olduğu değerlendirmelerde şunları da ifade etti: ‘Böylece, Türk Cumhuriyetlerinden üçü, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile diplomatik ilişki kurarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımadığını tescillemiş oldu. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile resmi ilişki kuran Türk Cumhuriyetleri, Türk Dünyası’nın ortak meselelerinden ziyade kendi ulusal çıkarlarına önem verdiklerini gösterdiler. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tanımayan diğer Türk Cumhuriyetlerinin de ileride tanıması pek muhtemeldir.’.
Bu ülkelerin politik çıkarlarını ön plana çıkarmalarının, uluslararası toplumla işbirliği içinde bulunup, enerji, finans, yatırım ve benzeri meselelerde dış etkilere açık olmalarının onları Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tanımaya yönelttiğini belirtti. Tamçelik, “Türk Cumhuriyetleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımakla ödeyecekleri bedeli Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tanımayarak ödemek istememektedirler. Fakat, Kazakistan’ın Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne atadığı Büyükelçi Nikolay Zhumakanov’un Rumların savunduğu tezlere destek vermesi ve ‘Kazakistan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda tanınan sınırları içindeki egemenliğini ve toprak bütünlüğünü kararlılıkla desteklemektedir’ demesi de kabul edilemez” dedi. Tamçelik, ayrıca şunları da ifade etti: “Türk Cumhuriyetlerinin Güney Kıbrıs ile ikili ilişkiler içinde bulunması ve diplomatik misyon ataması Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıma çağrılarını değersizleştirdi. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’de 3 dönem boyunca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması için çağrıda bulunmasından sonra Türkmenistan’ın buna itibar etmeyerek Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne büyükelçi ataması Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden ziyade Türkiye’ye, Türk tezlerine ve çıkarlarına karşı duyduğunu gösterdi. Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin tanınması demek Kıbrıs Adası özelinde Türk tarafının varlığına, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına, deniz yetki alanlarının paylaşımına, hidrokarbon kaynaklarının çıkartılmasına, Doğu Akdeniz’deki haklarına ve bölgedeki dengelere karşı durmak demektir. Görüleceği gibi bu eylem, salt bir tanıma ve tanımama meselesi değildir”. _____
Tatar: “KKTC’nin İsminin Değişmesi Benim Önerim, Türkiye’nin Böyle Bir Gündemi Yok…” (2)
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Haber Kıbrıs’a yaptığı özel açıklamada gündemde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti isminin değiştirilmesi konusunun yer almadığını ifade etti. Tatar, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaya gerçekleştireceği ziyarette Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti isminin, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirilmesine yönelik bir gündemi olduğunu düşünmediğini, bu noktada bir bilgisi bulunmadığını ifade etti. Tatar, özel açıklamada şunları dile getirdi: “Röportajın tamamını dinlemeyenler, maalesef bir bardak suda fırtına koparıyorlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin isminin değiştirilmesi şu an için anayasal olarak mümkün değil. Bunun için hem anayasada bir değişiklik, hem de yeni bir kurucu meclis gerekiyor. Defalarca bunu açıklamama rağmen, sanki bir oldu bitti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti isminin değiştirileceğini söylemek, hem söylediklerimi yanlış anlamak, hem de acımasız bir politikaya söylediklerimi kurban etmek demektir. Benim söylediğim net. Federasyon tezi artık gündemimizde yoktur. İki devletli çözüm resmi politikamızdır, bunun için hem biz hem anavatan Türkiye Cumhuriyeti büyük bir emek harcıyor. Benim söylediğim basit ve net. Eğer federasyon görüşmelerini geride bırakıp, iki devletli bir çözüm resmi politika haline gelmişse, o zaman KKTC Anayasası ve kuzey bölge ayrımı yeniden değerlendirmeye muhtaçtır. Dolayısıyla, ben bir tartışma başlatmak istiyorum. İki ayrı devlet mi, federasyon mu? Tercihimiz iki ayrı devletten yana. Hem seçmenin eğilimi bu yönde, hem anavatan Türkiye ile birlikte bu politikayı tek vücut olarak sürdürüyoruz. Dolayısıyla, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ismi, tüm bu tartışmalar tamamlandıktan sonra, toplumsal bir konsensüsle ve ülkemiz vatandaşlarının onayı ile atılacak bir adım. Bu sadece bir fikirdir. Fiiliyatta bir adım atılması hukuken de mümkün değil. Üstelik, KKTC’ye yapacağı ziyarette Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu öneriyle adaya geleceği ve ülkemizin ismini değiştireceği mümkün olmayan bir noktada. Benim bu yönde bir bilgim olmadığı gibi, Sayın Erdoğan’ın da bu yönde bir adım atacağına dair en ufak bir bilgim yok. Vatandaşlarımızdan rica ediyorum, tartışma kültürümüzü kaybetmeyelim. Tartışarak doğruyu bulacağız. İzolasyonlar altında, haksız ambargolarla, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin zorlamasıyla büyük haksızlığa uğrayan halkımız için doğru olan neyse onu yapmak ve onun için mücadele etmek boynumuzun borcudur. _____
Nisan Ayı Hayat Pahalılığı Yüzde 4.06 (3)
KKTC İstatistik Kurumu Nisan ayı hayat pahalılığını yüzde 4.06 olarak açıkladı. KKTC İstatistik Kurumu, tüketici fiyatlarındaki gelişmeleri izlemek amacıyla her ay yayınladığı 2015=100 Temel Yılı Tüketici Fiyatları Genel Endeksi’ne göre, Nisan ayında bir önceki aya göre %4.06, bir önceki yılın Aralık ayına göre %13.08 ve bir önceki yılın aynı ayına göre %40.96 değişim gerçekleşti. Ana harcama grupları itibariyle bir önceki aya göre en yüksek artış %9.51 ile Lokanta ve Oteller ana grubunda yaşandı. Konut, Su, Elektrik, Gaz ve Diğer Yakıtlar ana grubunda %5.70, Mobilya, Ev Aletleri ve Ev Bakım Hizmetleri ana grubunda %4.40, Eğlence ve Kültür ana grubunda %3.86, Sağlık ana grubunda %3.54, Gıda ve Alkolsüz İçecekler ana grubunda %3.20, Ulaştırma ana grubunda %3.16, Giyim ve Ayakkabı ana grubunda %2.60, Çeşitli Mal ve Hizmetler ana grubunda %2.47, Haberleşme ana grubunda %2.29, Eğitim ana grubunda %1.94 ve Alkollü İçecekler ve Tütün ana grubunda %1.26 artış olduğu saptanmıştır. Bir önceki aya, yani Mart ayına kıyasla, endekste yer alan 455 madde çeşidinin ortalama fiyatlarında artış, 71 madde çeşidinin ortalama fiyatlarında ise düşüş yaşandı. En yüksek fiyat artışı gösteren ilk üç mal veya hizmet; %60.25 ile Kavun, %60.00 ile Milli Piyango Bileti ve %50.00 ile KKTC Devlet Piyango Bileti oldu. En yüksek fiyat düşüşü gösteren ilk üç mal veya hizmet ise; %67.26 ile Salatalık, %43.88 ile Semizotu ve %40.21 ile Çilek oldu.
Yer Verdiğim Haberlerin Işığında Analizlerim
Öncelikle, yer verdiğim ilk haberin ışığında analizlerime başlamak istiyorum. Türkistan politikası anlamında baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak yıllardan beridir, hatta neredeyse Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazandıkları 1991 yılından beri ama özellikle de şu son yıllarda birlikteliğin, uzlaşmanın, soydaşımız olan o kadim coğrafyayla bağlarını güçlendirmek için yoğun çaba içerisinde olduğunu söylememiz gerekir. Bu bağları daha güçlendirmek, kalıcı hale getirmek için, Türk Devletleri Teşkilatı kurulmuştur. Ben Türk Devletleri Teşkilatı için Türk’ün birlikteliğinin kurumsallaşması derim. Güzel de bir hava yakalandığını görüyorduk, bunu takip ediyorduk. Fakat, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın GKRY’de büyükelçilik açması ve onları destekleyici ifade kullanılması, bir anda ‘Ne oluyor?’ dedirtti. KKTC, tüm Türk’ün milli davası olmalıyken bu vaziyete gelmiş olmamızı, her şeyden önce ben bir Türk evladı olarak hiç yakıştıramıyor ve bu durumdan son derece acı ve üzüntü duyuyorum. Türkistan coğrafyası, maalesef çok ama çok uzun süredir Rusların baskısı altındaydı. 1991’den sonra maalesef bu baskı tam anlamıyla gitmedi, kısmen günümüzde de devam ediyor. Zaten Türkistan’ın Doğu kısmındaki soydaşlarımız da çok uzun zamandır Çin’in baskısı altında yaşamlarını zorlukla da olsa devam ettiriyorlar. Şimdi bu aktörlere, yani Rusya ve Doğu Türkistan özelinde de Çin’e, bir de Avrupa Birliği eklenmiştir. Avrupa Birliği, ‘Orta Asya Açılımı’ diyerek Türkistan’ın peşindedir. Türkistan’a ekonomik destek vererek, birtakım altyapı yatırımlarında bulunarak Türkistan’ı normalden, yani olması gereken, milli davanın, ortak dava olan KKTC’den kopartıp, vazgeçirip, anormale, yani, sözüm ona, Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak kabul ettikleri Rumlara yanaştırmaya çalışıyorlar. Dile getirmek dahi istemem ama Türkistan, Türk Dünyası da mı Avrupa Birliği gibi olacak? Bir hatırlayalım. Avrupa Birliği, hani Annan Planı (2004) sonrası KKTC’ye yönelik ambargoların kaldırılması için yoğun çaba harcayacaktı? Hani sınırlar noktasında anlaşmazlık olan devletleri üye yapmayacaktınız? Kıbrıs Cumhuriyeti diye bir devlet çok yıllar önce Rumların saldırganlıkları yüzünden zaten sona erdi. Birleşmiş Milletler ile el ele verip federasyon diye tutturdunuz. Bana göre temeli olmayan, geleceği olmayan bir çözümdü. Ama, Kıbrıs Türklerinin de çoğunluğu destekledi. Sonuçlar sonrası hem AB’nin hem BM’nin Kıbrıs Türklerine, KKTC’ye bakışında artık hani daha ılımlılık, dostane bir hava olacaktı? Tutup yaşanan katliamlar hiç olmamış gibi hemen Rumlar destek vermediği için federasyon olmayınca devam eden sorunu daha da büyütüp, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bir tepside tekrar getirip meşrulaştırıp AB’nin içine alınmıştır, bu çok net. Kalıcı çözüm olmadan bunun yapılmasıyla zaten tavrını, karakterini ortaya koyan bir Avrupa Birliği, buna da şahitlik eden bir Birleşmiş Milletler zaten apaçık bir şekilde karşımızda duruyor. Türk Dünyası da mı böyle olacak? Soydaşlarımızın buna yakın şeyler yapmasını gönüllerimiz kaldıramaz, gerçekten daha da kırıcı oluyor. Devlet nezdinde Türklük, Türk birlikteliği, ortak geçmiş, ortak kader, ortak tarih, ortak ata, fikirde, işte ve dilde birlik diyip de sonrasında bu saydıklarımızın tam tersini yapmak asla ama asla ne Kazakistan’a, ne Özbekistan’a, ne Türkmenistan’a ne de başka bir Türk devletine hiç ama hiç yakışmaz. Kıbrıs, Kıbrıs Türkleri de yabancı güçlerin baskısını iyi bilir. 1960’a kadar İngiltere, uzun yıllar adayı yönetti ve baskıları altında kaldık, bir yandan da Yunanistan’ın kışkırtmasıyla Kıbrıs Rumları tarafından baskı gösteriyordu. 1960 ile 1964 arası yeni kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nde bizlere olan baskı hafiflemişti. Fakat 1964 ile birlikte gerek Yunanistan tarafından doğrudan, gerekse Birleşmiş Milletler ve NATO’nun, sözüm ona, büyük devletleri seslerini çıkarmadan dolaylı baskısıyla 1974’te Mehmetçiğimizin Barış Harekatı’na kadar mücadele etmek durumunda kalmıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk’ün Akdeniz’de biz Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte ikinci jandarmasıdır, koruyucusudur. Ada oluşu ve şekli itibariyle de adeta bir uçak gemisi gibidir. Akdeniz’e rahatça çıkışımızı sağlar. Ortak menfaat, ortak gelecek diyeceğiz, bunun başka yolu asla yoktur. Artık, haklıyı, güçlüye tercih etmenin zamanı gelmiştir, biz bunu yaptığımızda dünyadaki dengeler de sağlıklı zeminde oluşacaktır. İkinci habere baktığımda da açıkçası Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adı da tartışılabilir, değerlendirilebilir bence. Ben mantıklı görüyorum. Ülkelerin, devletlerin, coğrafyaların yer-yön şekliyle günümüz dünyasında bu doğrultuda ad verilmelerini pek anlamam. Zaten Kıbrıs, Türk toplumu ve Rum toplumu olarak asli iki unsura sahiptir. Bir de kurulan devletleri Kuzey ve Güney diye ayırmanın pek bir anlamı olduğunu açıkçası düşünmüyorum. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıs Rum Cumhuriyeti diye anılmaları, böyle bir düzleme getirilmeleri bence yanlış olmaz. Üçüncü habere baktığımda da, ana harcama grupları içinde bir önceki aya göre en yüksek artışın Lokanta ve Oteller grubunda olması beni pek şaşırtmadı. Zaten bu coğrafyanın turizm potansiyeli, yönü oldukça güçlüdür. Böyle bir yerde otellere olan harcamalar doğal olarak yüksek olur. Mevsim ya da ay farkı genelde pek konu edilmez ama yaz sezonuna doğru belirgin bir artış yaşanır. Bu veriler de bana, yazın başlangıcının habercisi gibi geldi.
Umut TANAÇAR
Kaynakça:
(1): https://www.cumhuriyet.com.tr – Son Dakika Dünya Haberleri – Orta Asya’da Güney Kıbrıs’ı tanıma yarışı – Haberin Yazarı: Doğa Öztürk, Tarihi: 5 Nisan 2025,
(2): https://haberkibris.com – Tatar: “KKTC isminin değişmesi benim önerim, Türkiye’nin böyle bir gündemi yok…” – Tarihi: 30 Nisan 2025,
(3): https://www.gundemkibris.com – Nisan ayı hayat pahalılığı yüzde 4.06 – Tarih: 5 Mayıs 2025.