Yazar: İrem KESKİN
Yumuşak güç kavramı son zamanlarda artan bir güç unsuru olmakla beraber devletlerin bir başka devleti sert güç gibi askeri bir zorlama ya da ekonomik yaptırım uygulamadan o devleti kültürel, sosyal ve o ülkeye yaptığı yatırımlar ile hayranlık uyandırarak etkileme sanatıdır. Yumuşak güç kavramı ilk kez 1990 yılında Joseph Nye’in Bound To Lead: The Changing Nature of American Power eseri ile uluslararası ilişkiler literatürüne girmiştir. Bu gücü kullanma amaçlarından en önemlisi yatırım yapılan ülkeyle ikili ilişkileri geliştirip o ülkenin kamuoyunda etkin bir kurtarıcı güç algısı yaratıp o devletin alacağı siyasi kararlarda etkili olma isteğidir. Her geçen gün bu istek artarken de bu güçle beraber diğer devletlerde etkili rol oynamak isteyen ülkeler, geçmişte kullandığı sert gücün yerini- sömürge yarışı örneği gibi- yumuşak güce bırakarak zorlama olmadan faydalı işler yapmayı öngörerek gizli bir rekabet halindedir. Bunu da Global Soft Power Index 2024 raporunda görmekteyiz. Rapor, Çin’in yükselmekte olan bir yumuşak güç olup Almanya’yı geride bıraktığını ve Körfez ülkelerin de son zamanlarda ön plana çıktığını ortaya koymuştur. Bu yazıda da Çin’in geçmişe nazaran hangi politikaları uyguladığına, Almanya’nın neden gerilediğini, Körfez ülkelerinin nasıl yükselmeye başladığına ve son olarak da Türkiye’nin dış politikada yumuşak gücü olan TİKA’nın faaliyetlerine dikkat çekeceğiz.
Joseph Nye, yumuşak güç unsurlarını kültür, siyasi değerler ve dış politika olarak ele almaktadır. Bu da devletlerin yatırım yaptığı ülkeye öncelikle kültürünü empoze etmeye çalışmasına, siyasi değerlerini aşılamasına ve dış politikada o ülkenin geleceğinde etkin bir rol oynamayı hedeflemekle bize varlığını göstermektedir. Yumuşak güç unsurlarından kültüre, Hollywood filmleri örnek verilebilir. ABD bu film sektörüyle birçok ülkeye kendi kültürünü aşılamakta ve o ülke vatandaşlarının inanç ve fikirlerini değiştirmektedir. Siyasi değerlere örnek ise ihtiyacı olan ülkeye insani yardım gönderilmesi ve insan haklarına saygılı davranma gibi değerler atfedilebilinir. Yumuşak güç unsuru olan dış politika ise bazen uygulanan ülkeyi çekerken bazen de tamamen uzaklaştırmaktadır. Örneğin, ABD’nin Irak İşgali ve geçmişte yapmış olduğu Vietnam Savaşı bir dönem yapmış olduğu Marshall yardımlarının aksine onun dünyadaki popülerliğini azaltmıştır. Bu gibi detaylar yumuşak güç kullanırken dikkat edilmesi yönünde bir uyarı vermektedir. Çin de bir zamanlar anlaşılması zor, ikili ilişki kurulması güç olan bir ülke olarak karşımıza çıkarken günümüzde bu algısını tamamen yıkmaya çalışan politikaları ile kendisinin de uluslararası toplumda var olduğunu hatırlatmıştır. Çin’in kültürel değerleri sadece kendi toplumlarına değil tüm dünyaya aşılanabilir bir değer olduğunu söyleyen Çinliler, Çin’in 5000 yıllık bir değer ve gelenek birikimine sahip olduğundan bahsedip bulunduğu coğrafyada etkin bir role sahip olduğunu dile getirmektedir. Bu değerleri yaymak için de medyayı aktif olarak kullanmakta, Çin düşünce sistemini oluşturan Konfüçyüscülük akımının getirdiği değerlere tekrar sahip çıkarak birçok ülkede Konfüçyüs Enstitüleri açmakta, Afrika ve Güneydoğu Asya’dan birçok öğrenciye burs vererek kendi ülkesinde eğitim almalarını sağlamakla olumlu bir imaj çizmeye çalışmaktadır. Örneğin Afrika kıtasına son zamanlarda ciddi yatırımlar yapmıştır. Bu yatırımlar arasında Mali, Somali, Kongo, Tunus, Mısır ve Cezayir gibi ülkelere gönderdiği öğretmenler ile bu kıtada kendi eğitim sistemini aşılamaya çalışmaktadır. Çin’in siyasi değerleri ise uluslararası arenada bir olumsuzluk yaratmaktadır. Örneğin, Doğu Türkistan politikaları insan haklarına saygı siyasi değerinde Çin’ in sınıfta kaldığını bizlere göstermiştir. Ama Çin bu algıyı yıkmak için de büyüyen ekonomisinden yararlanmakta ve dünyaya barış içinde yaşadığını empoze edip uluslararası toplumda tepki çekmemeye çalışmaktadır. Dış politikada ise bulunduğu bölgesel örgütler ön plana çıkarken birçok ülkeye yaptığı yardım ve insani yardımlar da o ülkelerle işbirliğini geliştirmiştir. Bu gibi politikalar da raporun bize sunduğu gibi Çin’in yumuşak güç anlamında yükseldiğini ve uluslararası arenada olumlu bir imaj sergileme çabasını göstermektedir.
Almanya ise yumuşak güç anlamında Çin’in aksine bir düşüş yaşamıştır. Bu şaşırtıcı bir sonuç olarak karşımıza çıkmakta çünkü Almanya AB, BM, NATO, G20 gibi birçok uluslararası diplomasi alanında aktif rol oynamakta, demokrasiyi ve insan haklarına saygıyı esas alan ve çevreci politikaları olup iklim değişikliği sorununa çözüm bulmayı hedefleyen Almanya’nın hafif bir düşüş yaşamasının sebebi henüz uzmanlar tarafından açıklanmamakta fakat Almanya’nın önümüzdeki günlerde arttıracağı insani yardımlar ve göç politikaları ile yine üstünlüğü sağlayacağı öngörülebilir. Belki de Almanya son günlerde yaşanan İsrail- Filistin savaşında AB ve BM’ de aktifliğini göstermediği ve İsrail yanlısı politikalar güttüğü için bir düşüş yaşamış olabilir.
Körfez ülkelerinin yükselişi raporda gözler önüne serilmektedir. Bunun sebepleri arasında BAE’nin ev sahipliği yaptığı Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı (COP 28)’nın Dubai’de gerçekleşmesi, Katar’ın El-Cezire kanalı gibi medya kuruluşlarıyla bu sene birçok uluslararası özel haberlere sahip olması ve üyesi olduğu uluslararası örgütlerde etkinliğini arttırmaya çalışmış olması, Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu ve birçok dini mekana sahip olması, İran’ın Fars kültürünü aşılaması ve zengin kültürünü birçok ülkede açmış olduğu merkezler ile arttırdığı söylenebilinir.
Türkiye ise yumuşak güç anlamında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA)’ndan oldukça faydalanmaktadır. Küresel bir kalkınma iş birliği teşkilatı olan TİKA, Balkanlar’dan Orta Asya’ya, Latin Amerika’dan Afrika ve Güneydoğu Asya’ya kadar birçok bölgede bir insanın anne karnından başlayarak hayatı boyunca faydalanacağı tüm alanları kapsayacak çeşitlilikte projeler hayata geçirmektedir.[1] TİKA’nın Gazze, Mynmar ve Sudan gibi birçok insani yardıma muhtaç bölgelere yardım etmesi, kültürel işbirliği sağlaması, birçok yerde kalkınmayı sağlamak amacıyla nitelikli eğitimi sağlaması, sağlık şartlarını iyileştirmeye çalışması, kültürümüzü aşılamak için dünyanın birçok alanında Türkoloji enstitüleri kurması ya da olan enstitülere desteğini sürdürmesi sayılabilir.
Sonuç olarak, sert gücün yerini yumuşak gücün almasıyla birlikte ülkelerin işbirliklerini arttırmak, siyasi değerlerini aşılamak ve kültürlerini yaymak için yumuşak gücü kullanması daha da önemli hale gelmiştir. Bunun için de birçok ülke farklı alanlarda ön plana çıkmakta ve çalışmaktadır. Bu çalışma da Global Soft Power Index 2024’ten yararlanıp yumuşak güçte değişen aktörlere odaklanmış ve onların çalışmalarından bahsetmiştir.
İrem KESKİN
Kaynakça:
Esen, Barış. (2020). Yumuşak Güç Örneği: Çin. https://www.researchgate.net/publication/345698391_Yumusak_Guc_Ornegi_Cin
https://daktilo1984.com/yazilar/kuresel-yumusak-guc-raporu-2023-korfezin-yukselisi/
Joseph Nye (1990) · Bound to Lead: The Changing Nature of American Power, , NY: Basic Books.
Joseph Nye (2004) Yumuşak Güç: Dünya Siyasetinde Başarının Araçları, NY: Public Affairs, s. 5
Meliha Benli Altunışık, “Uluslararası İlişkilerde Türkiye’nin Yumuşak Gücü” Panorama, Çevrimiçi Yayın, 26 Aralık 2022, https://www.uikpanorama.com/blog/2022/12/26/mba/
Atlı, Altay. (2007). Çin’in Afrika Açılımı
[1]https://tika.gov.tr/faaliyetlerimiz/#:~:text=K%C3%BCresel%20bir%20kalk%C4%B1nma%20i%C5%9F%20birli%C4%9Fi,kapsayacak%20%C3%A7e%C5%9Fitlilikte%20projeler%20hayata%20ge%C3%A7irmektedir.